Medya

Ayşe Yıldırım: Pasaportum 'eş durumundan' iptal edilmiş; ne yapalım, boşanalım mı?

"26 yıllık bir gazeteci olarak devletim beni bir birey olarak görmüyordu"

08 Ekim 2016 12:25

Belçika’nın başkenti Brüksel’e hareket etmek için gittikleri Atatürk Havalimanı’nda eşi Celal Başlangıç ile pasaportlarına el konarak gözaltına alınan Ayşe Yıldırım, pasaportunun 'eş durumundan' iptal edildiğini öğrendiğini yazdı. "26 yıllık bir gazeteci olarak devletim beni bir birey olarak görmüyordu" diyen Yıldırım, "Dilek Dündar ve benim başıma gelenler yalnız olmadığımızı da ortaya çıkardı. Tutuklanan Şahin Alpay’ın kızı, Ercan Gün’ün oğlunun pasaportunun iptal edildiğini de Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’nun tweetinden öğrendik" ifadesini kullandı. "Bütün bunları yaşarken Celal ile sık sık birbirimize 'Ne yapalım? Boşanalım mı?' diye soruyorduk" diyen Yıldırım, "Peki, biz boşanalım da ebeveynleri nedeniyle yurtdışı yasağı konulan, pasaportları ellerinden alınan çocuklar ne yapsın?" diye sordu.

"Ne yapalım? Boşanalım mı?" başlığıyla yayımlanan (8 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Baştan söyleyeyim 5 Ekim Çarşamba günü Atatürk Havalimanı’nda yurtdışına çıkarken iptal edildiği gerekçesiyle el koyulan pasaportuma bir gün sonra kavuştum. Ama zorlu ve onur kırıcı bir mücadele oldu. 
İptal gerekçesini önceki gün gittiğim İstanbul Pasaport Şubesi’nde öğrendim. “Eş durumundan”. 26 yıllık bir gazeteci olarak devletim beni bir birey olarak görmüyordu. Suçun şahsiliği ilkesini de yok sayıyordu. Kaldı ki ortada bir suç bile yoktu.
Olay kısaca şöyle gelişmişti. Özgür Gündem nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapan gazeteci eşim Celal Başlangıç için Pasaport Şube Müdürlüğü pasaport iptali istemini mahkemeye gönderdiği gün yasağı da koymuş. Ama mahkeme istemi yerinde bulmamış ve pasaport iptalinin kaldırılmasını istemiş. Biz ise tüm bunları avukatların dosyada görmesiyle öğrenmiştik. Yurtdışına çıkarken de “Burası Türkiye ne olur ne olmaz” diyerek mahkeme kararının kopyasını yanımıza almıştık. Tabii ki bu, pasaportumuza el konulmasına engel olmadı. 
Ertesi gün ilk iş olarak adliyeye gidip kalemden mahkeme kararının imzalı bir örneğini alıp Pasaport Şube’nin yolunu tuttuk. Ve beklediğimiz gibi Celal Başlangıç hakkındaki yurtdışı yasağının kaldırıldığına dair mahkeme kararının işleme konmadığını öğrendik. Kalemden aldığımız örneği verdik, “Başka bir şey var mı bakalım” yanıtı ve birkaç saatlik araştırma sonucu pasaport iptal kararı kaldırıldı. Oradan havaalanı pasaport polisine gittik ve pasaportlarımıza kavuştuk. 
Emniyet Pasaport Şube’de pasaport polisine “Neden eşlerin pasaportlarını da iptal ediyorsunuz” sorusunu sorduğumu tahmin ederseniz. Yanıt kısa “667 sayılı kanun hükmünde kararnameye göre”. Peki, niye bütün eşlere? Bunun bir yolu yöntemi yok mu? Onun yanıtı ise daha fena, “Biz nasıl ayıralım, nereden bilelim? Uygulamanın genelgeleri var...” 
Buyrun bakalım. ABD’nin, Suudi Arabistan’a dava açmasını öngören 11 Eylül Yasası’nı “Suçun şahsiliği esastır ve o vatandaşa dava açarsınız. O ülkeye dava açarsanız burada hukuk savaşı başlar” diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın değil miydi? ABD’ye bunun için kızan Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi? 
Söz konusu Suudi Arabistan olunca suçun şahsiliği ilkesi hatırlanıyor ama kendi ülkesinin vatandaşı olunca eş ve çocuklar cezalandırılabiliyor. 
Neresinden baksan garabet durumun bir de “tarih” felaketi var ki onu da her şey olup bittikten sonra fark ettim. Havalimanında tutulan tutanakta açık açık “Yukarıda adı geçen şahısların; T.C. Umumi pasaportları 06-08-2016 tarihinde İstanbul Pasaport Şube tarafından iptal edildiği tespit edilmiştir” yazıyordu. Yani suçun şahsiliği ilkesini çiğneyen söz konusu kanun hükmünde kararname henüz ortada yokken. Tıpkı Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’ın başına gelenler gibi... 
Evet, söz konusu 667 sayılı kanun hükmünde kararname 23 Temmuz’da çıkmıştı. Ama o kararnamede “eş durumu” yoktu. 15 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 673 sayılı kanun hükmünde kararnameyi çıkarıyordu. Kararname 1 Eylül’de resmi gazetede yayımlanıyordu. Ve 667 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 5’inci maddesine şu fıkra ekleniyordu: 
“Birinci fıkraya göre ilgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi halinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığı’nca iptal edilebilir.” 
Yani öngörülü Pasaport Şube Müdürlüğü, eşlere de pasaport yasağı getirecek KHK’yi öngörmüş ve benim de pasaportumu 6 Ağustos’ta iptal etmişti. Demek ki İçişleri Bakanlığı da öngörüde bulunmuş ve çıkmayan KHK’den önce beni genel güvenlik açısından mahzurlu görmüştü... 
Dilek Dündar ve benim başıma gelenler yalnız olmadığımızı da ortaya çıkardı. Tutuklanan Şahin Alpay’ın kızı, Ercan Gün’ün oğlunun pasaportunun iptal edildiğini de Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’nun tweet’inden öğrendik. 
Bütün bunları yaşarken Celal ile sık sık birbirimize “Ne yapalım? Boşanalım mı?”diye soruyorduk. Durumumuzu öğrenen kimi dostlar da aynı espriyi yapıyordu:“Olmadı boşanın.” 
Peki, biz boşanalım da ebeveynleri nedeniyle yurtdışı yasağı konulan, pasaportları ellerinden alınan çocuklar ne yapsın?