Gündem

AYM Başkanı, YSK'ya mı gönderme yaptı?

"Kuralları yorum yoluyla değiştirmek, mahkeme eliyle anayasa değişikliği yapmak demektir"

25 Nisan 2017 13:48

Anayasa Mahkemesi Başkanı (AYM) Zühtü Arslan, CHP ve HDP'nin mühürsüz oy kararı sonrası seçimin iptal edilmesi talebiyle başvurduğu Yüksek Mahkeme'nin ne karar vereceğine ilişkin olarak YSK'ya gönderme olarak yorumlanan bir açıklama yaptı. "Anayasal demokrasilerde yetki haritasını çizen kurucu iktidar, başka bir ifadeyle anayasa koyucudur" diyen Arslan, "Elbette çizilen sınırların hukuk devletinin tüm sınırlarını tesis etmede yetersiz kaldığı söylenebilir. Bir anlamda bu sınırların koruyuculuğunu yapmakla yükümlü AYM'den, bu sınırların dışına çıkması beklenmemelidir. Kuralları yorum yoluyla değiştirmek, mahkeme eliyle anayasa değişikliği yapmak demektir" ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Arslan'ın "Yasaları yorum yoluyla değiştirmek mahkeme eliyle anayasa değişikliği yapmaktır" sözlerini hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi Başkanı referandumun şaibeli olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Duyarlılığı için teşekkür ederim" dedi. 

Arslan, OHAL KHK'larına ilişkin olarak, "Anayasa Mahkemesi, temel hak ve özgürlükleri korumak amacıyla hareket etmektedir. Olağanüstü yönetimlerin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır" dedi. Arslan, AYM'ye çok fazla bireysel başvuru olduğunu da belirterek "Anayasanın 148. maddesinde OHAL'de çıkarılan KHK'ların anayasaya aykırılığı iddiasıyla AYM'de dava açılamayacağı açıkça belirtilmektedir" ifadesini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı AYM'nin açılışının 55. yıl dönümü töreninde konuşan Arslan'ın açıklamaları şöyle:

"Gerçekleşmiş olması demokrasimiz açısından başlı başına bir kazanımdır. Halk oylamasının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti devletimizin bölünmez bütünlüğü ve insan haklarına dayanan demokratik, laik ve sosyal bir devlettir.

Demokratik cumhuriyeti, onun kurucusu olan Mustafa Kemal'in gösterdiği "muasır medeniyet seviyesine" taşımak hepimizin görevidir. Hiç şüphesiz ki bunun yolu adaleti sağlamaktan geçmektedir. Nizamülmülk'e göre adalet hakim olunca iyilik de hakim olur. Adalet, iyiliğin mihenk taşıdır. Türk milleti, adaletin uygulanması bakımından da zengin bir birikime sahiptir. Osmanlı devletinin hukuksal ve siyasal düzenine egemen olan, adalettir.

 

"Adalet, iyiliğin mihenk taşıdır"

 

Daire-i adalet, adaletle başlayıp adaletle tamamlanan bir daireyi ifade eder. Kısaca, cihanın düzen ve kurtuluşunu sağlayan adalettir. Sultan Abdülhamid de Meclis-i Mebusan'ı açılış nutkunda "Devletin kudretinin artması, adalet vasıtasıyla olur"  demiştir. Günümüzde adaletin en büyük tezahürü, temel hak ve özgürlüklerin etkili şekilde korunmasıdır. 

Güvenliğin olmadığı bir ortamda bireylerin yaşama hakkından ifade özgürlüğüne kadar temel hak ve özgürlüklerin kullanılması zorlaşacak veya imkansız hale gelecektir. Bu hassas ilişki, olağanüstü yönetim uygulamasının yürürlükte olduğu zamanlarda, özel bir yere konmaktadır.

 

"AYM, temel hak ve özgürlükleri korumak amacıyla  hareket etmektedir"

 

Olağanüstü yönetimlerin amacı, olağanüstü hale sebep olan tehlikenin bertaraf edilerek temel hak ve özgürlüklerin etkili bir şekilde kullanıldığı döneme dönmesini sağlamaktır. Sayın cumhurbaşkanım, AYM, temel hak ve özgürlükleri korumak amacıyla olağanüstü yönetimlerle birlikte hareket etmektedir.

Anayasal demokrasilerde yetki haritasını çizen kurucu iktidar, başka bir ifadeyle anayasa koyucudur. Elbette çizilen sınırların hukuk devletinin tüm sınırlarını tesis etmede yetersiz kaldığı söylenebilir. Bir anlamda bu sınırların koruyuculuğunu yapmakla yükümlü AYM'den, bu sınırların dışına çıkması beklenmemelidir.

Kuralları yorum yoluyla değiştirmek, mahkeme eliyle anayasa değişikliği yapmak demektir. Bu nedenle AYM'nin hak eksenli yaklaşımının, anayasal sınırlar içinde kalarak temel hak ve hürriyetleri koruması şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Anayasanın 148. maddesinde OHAL'de çıkarılan KHK'ların anayasaya aykırılığı iddiasıyla AYM'de dava açılamayacağı açıkça belirtilmektedir.

 

AYM de bu ilkeleri dikkate alarak OHAL KHK'larını denetleme yetkisi olmadığına karar vermiştir

 

Bazı OHAL KHK'ları hakkında AYMye iptal davaları açılmış ve esas incelemeye geçilmiştir. Malumları olduğu üzere 2010 referandumuyla AYM'ye bireysel başvuruları inceleme hakkı verilmiştir. Geçen yıl ifade ettiğim gibi, gelen başvuruları sonuçlandırma oranı her yıl artmıştır. Gelen başvuruları sonuçlandırma oranı 2016'ya kadar artarak devam etmiş, yüzde 85'i bulmuştur.

Hedefimiz 2016 sonunda bu oranı yüzde 100'e çıkarmak iken, 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmıştır. Buna rağmen karara bağladığımız bireysel başvuru sayısı 2015'ten daha fazladır. Darbe girişimi, tüm kurum ve kuruluşlar gibi mahkememizi de etkilemiştir. 2016 yılında 15 Temmuz'a kadar yapılan başvuru sayısı 12 bin iken, yılın kalanında 68 bin başvuru yapılmıştır.

Şu anda mahkememiz önünde tam 101 bin derdest başvuru bulunmaktadır. Bu sayı AİHM'e 42 ülkeden yapılan başvuru sayısından çok daha fazladır. Derdest başvuruların yüzde 75'ini OHAL dönemindeki başvurular oluşturmaktadır. Mahkememiz gerekli önlemleri artırmıştır.

Öncelikle kapasite artırılmıştır. Konularına göre sınıflandırılan başvuruların karara bağlanması için gerekli hazırlıklar yapılmıştır. Bir taraftan bu işlemler yapılırken, diğer taraftan OHAL döneminde bireysel başvuruların hangi ilkelere göre yapılacağına yönelik çalışmalar aylar öncesinden başlanmıştır. Bu çalışmalar tamamlanmak üzeredir. 

İkinci olarak OHAL kapsamındaki diğer işlem ve eylemlere karşı da, doğrudan KHK ile yapılmayan işlemlere karşı da çok sayıda başvuru bulunmaktadır. Bu başvuruların önemli kısmı tutuklama tedbirlerine karşı yapılan başvurulardır. Bu konudaki çalışmalarımız bitmek üzere olup, yakın zamanda mahkememiz bir ilke kararı verecektir. Bu arada belirtmek gerekir ki, AYM daha önceki yıllarda yapılmış olan başvuruları da incelemektedir.

 

Mahkememiz, 15 Temmuz'dan sonra da olağan işleyişini devam ettirmiştir

 

Mahkememiz, 15 Temmuz'dan sonra da olağan işleyişini devam ettirmiştir. Sonuç olarak AYM, hiçbir ulusal veya uluslararası yargı organlarının karşılaşmadığı bir iş yüküyle birkaç ay içerisinde karşılanmıştır. Gerekli tüm tedbirlerin alındığının bilinmesini isterim. Bireysel başvuru sistemi, ülkemiz açısından büyük bir kazanımdır. Bu nedenle bireysel başvuru yolunun etkisiz gösterilmeye çalışılmasının doğru olmadığını ifade etmek isterim. Muasır medeniyeti tehdit eden bir meseleye kısaca değinmek istiyorum.

Bu mesele, Batı'da git gide yaygınlaşan yabancı düşmanlığıdır. Avrupa'da birçok anayasa mahkemesi, totaliter rejimlere tepki olarak kurulmuşlardır. Bu tarihsel gerçeklere rağmen, yaşanan onca savaş, katliamdan sonra geldiğimiz noktada aynı akıl ve vicdan tutulmasıyla yaşamak büyük bir trajedi olsa gerek. Geldiğimiz nokta, İslamofobinin yargıya da sıçramasıdır.

Uluslararası organların başörtüsü kararları dikkat çekicidir. Bir yandan mültecileri "tehlike" olarak gören, diğer yandan başörtüsünü dışlayan bu yaklaşımın, insan haklarıyla bağdaştırılması mümkün değildir. "