Gündem

AYM, AKP'li başkan adayını eleştiren gazeteciye verilen cezayı bozdu: Siyasetçi, daha toleranslı olmalı

"Cezalandırılması korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir"

06 Mayıs 2017 16:48

Anayasa Mahkemesi (AYM), AKP’den belediye başkan adayı olan Recep Şekerci hakkındaki "Gözlerim Yaşardı Doğrusu" yazısıyla tazminat cezasına çarptırılan Balıkesir'in Bandırma ilçesinde gazetecilik yapan Önder Balıkçı'nın bireysel başvurusunu değerlendirdi. AYM, köşe yazısı nedeniyle gazetecinin 1000 liralık tazminata mahkum edilmesi kararını bozarken gerekçeli kararında "Rahatsız edici de olsa siyasilere ve tanınmış kişilere ilişkin yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması ‘caydırıcı etki’ doğurarak toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Üstelik siyasi bir kimliği bulunduğu, itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi gözetildiğinde kendisine yöneltilen eleştiri ve düşünce açıklamalarına daha toleranslı olması gerektiği açıktır" ifadesini kullandı.

BirGün gazetesinden Nurcan Gökdemir'in haberine göre, Anayasa Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı karara konu olan olayda, 1972 yılından bu yana Bandırma ilçesinde gazetecilik yapan Önder Balıkçı, Bandırma Manşet isimli internet sitesinde daha sonra AKP’den belediye başkan adayı olan Bandırma Bor ve Asit Fabrikası İşletme Müdürü Şeker hakkında “Gözlerim Yaşardı Doğrusu” başlıklı yazıda "kişilik haklarına saldırdığı" gerekçesiyle tazminat cezasına çarptırıldı. Yargıtay aşamasından da sonuç alamayan Balıkçı, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

Bireysel başvuruyu ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle kabul eden AYM, ihlalin sonuçlarının kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasını istedi. Mahkeme ayrıca Balıkçı’ya bin TL tazminat ödenmesini de hükme bağladı.

"Kişi siyasetçi ise…"

Mahkeme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Herkes ifade özgürlüğüne sahiptir” ifadesinin yer aldığı maddesine atıfta bulunduğu kararında, “AİHM, ifade özgürlüğü ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin çatışması halinde şöhret ve itibarı söz konusu olan kişi bir siyasetçi ise ilke olarak ifade özgürlüğü lehine bir değerlendirme yapmaktadır” dendi.

Anayasanın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" ile "Basın hürriyeti" başlıklı maddelerinin anımsatıldığı kararın gerekçeleri özetle şöyle açıklandı:

"Yazıda başvurucunun müştekiyi mizahi bir dille eleştirdiği açıktır. Törende şiir okunması sırasında gözlerinin yaşarmasını hicvetmekte ve kinayeli bir üslupla gözyaşlarının inandırıcı olmadığını dile getirmektedir. Buna karşın köşe yazısının müştekiyi aşağıladığı ya da kaba bir dille alay ettiği değerlendirilmemiştir. İnternet gazetesinin hitap ettiği mahalde müştekinin önemli bir kuruluşun yöneticisi olduğu ve üstelik siyasi bir kimliği bulunduğu, itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi gözetildiğinde kendisine yöneltilen eleştiri ve düşünce açıklamalarına daha toleranslı olması gerektiği açıktır.

“Cezalandırma farklı sesleri susturur”

Müştekinin siyasete atılma iradesi belli olduktan sonra gazetecilerin onun sözlerini ve davranışlarını takip etmeleri, onun hakkında fikir oluşturarak kamuoyunu bilgilendirmeye hatta yönlendirmeye çalışmaları demokratik bir toplumda kaçınılmazdır. Rahatsız edici de olsa siyasilere ve tanınmış kişilere ilişkin yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılması korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir.”