Medya

Aydın Engin: Şahin Alpay'ın darbe destekçiliği yapması kendi düşünsel intiharı olur

"Nazlı Ilıcak'ta 'Fethullah Gülen' övgüsü bulabilirsiniz, bu tutuklu yargılanmanın gerekçesi olabilir mi?"

16 Nisan 2017 14:28

Aydın Engin*

Haftalardır referandumla yatıp referandumla kalkıyoruz. Cezaevlerinde yayılarak süren açlık grevleri, Suriye’de çapı bölgeyi de aşabilecek çatışmalar, AB’nin geleceğini etkileyecek Fransa seçimleri ve hele art arda açıklanan ibretlik iddianameler hep referandum ateşinin gölgesinde kaldı. 
Ve geldik bugüne. 
Yarın elinizde olacak gazeteyi hazırlıyoruz ve referandum sonuçları üstüne yayın yapmak yasak. 
Buna karşılık art arda yayımlanan iddianameler üstüne yayın yapmak, yorum yazmak yasak değil. 
Yapalım öyleyse…

***

Ülkenin her yanında harıl gürül çalışan mahkemelerde kimileri beş on sayfa, kimileri üç beş yüz sayfa, kimileri birkaç bin sayfalık iddianameler var. 
Bir gazete yazısında tümüne yetişilemez. 
Ama hiç olmazsa meslektaşlarımla ilgili iddianameleri ele almamak da bağışlanmaz bir meslek ayıbı…
Korkmayın yine hapisteki 11 arkadaşımı ve bencileyin tutuksuz yargılanacakları ilgilendiren “Cumhuriyet iddianamesi”ni ele almayacağım. O zaten “Böyle bir iddianame nasıl olamaz” başlığı altında önümüzdeki yıllarda hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak… 
Şu anda bizim iddianamede beni ilgilendiren 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilk duruşma gününü hangi tarihe vereceğinden ibaret. Başka bir deyişle “İçerdeki arkadaşlarımı daha ne kadar hapiste tutacaklar” sorusunun cevabından ibaret. 
Bunu dehşetli merak ediyorum çünkü… 
Çünkü ben arkadaşlarımı çok, ama çok özledim…

***

Biliyorsunuz. Bir ağır ceza mahkemesinin tutuksuz yargılamak üzere tahliye etme cüretini gösterdiği, aralarında Murat Aksoy arkadaşımın ve müzik sanatçısı Atilla Taş’ın bulunduğu gazeteciler, savcının alelacele yeni kanıtlar bulup açtığı yeni soruşturma kapsamında yeniden tutuklandılar. Daha önce tahliye kararı veren yargıçlar ve savcı da zaten açığa alınmışlardı ve haklarında verilecek “meslekten ihraç” kararını beklemekteler.

***

Geldik “medyada FETÖ unsurları” diye adlandırılan (ne demekse o artık) aralarında Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak’ın yer aldığı davaya. Onun da iddianamesi yayımlandı. Meslektaşlarım hakkında 3 kez müebbet, ek olarak da 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. 
İddianame elinize geçse de okusanız. Bu meslektaşlarımın yazıp çizdikleri, ekranlarda konuşup söylediklerinin tek satırında tek bir darbe övgüsü bulabilen beri gelsin. Yazdıklarına katılmayabilirsiniz. Nazlı Ilıcak’ta Fethullah Gülen ve Cemaat övgüsü de bulabilirsiniz. Ancak bunlar, bırakın müebbet hapis cezası istenmesinin, tutuklu yargılanmanın gerekçesi olabilir mi?

***

Ya Zaman gazetesinde yazan çizen meslektaşlarım için istenen üç kez müebbet ve ek olarak 15 yıla kadar hapis cezası isteyen iddianameye... 
Çoğunu tanımıyorum. Tanıdıklarım da bir selamlaşma ötesinde sık sık birlikte olduğum, arkadaşlık ettiğim meslektaşlar değil. Ama kimse de bana Gülen cemaatinin amiral gemisi, organı olduğunu düşündüğüm Zaman gazetesinde yazıp çizerken darbeciliği onayladıklarını, seçilmişlerin yerine darbeyle iktidarı alacak zorbaların gelmesini tercih edeceklerini gösteren tek satır gösteremez. Mesela sözcüğün tam anlamıyla bir “liberal” olan Şahin Alpay’ın darbe destekçiliği yapması kendi düşünsel intiharı olurdu ve bildiğim kadarıyla Şahin Alpay intiharı düşünmeyecek kadar sağlıklı bir kafa ve ruh haline sahiptir. 
E peki suçları (suç)? Cemaat gazetesinde yazmak olan bu meslektaşlarım için üç kez müebbet hapis cezası istenmesinin hukuka uygun bir yanını gösterebilen beri gelsin...

***

Gördüğünüz gibi çaktırmadan FETÖ propagandası yaptım. Gerçi FETÖ (ya da FETO) bir dinsel cemaat, dinsel temelde bir örgütlenme. Bencileyin birinin bir dinsel bir ideoloji çerçevesinde bir araya gelmiş bir tuhaf bir Cemaatla nasıl bir yakınlığı olabileceğini bilemiyorum. 
Onu da bizim duruşma sırasında iddianameyi yazan savcıya ve “Cumhuriyet’te FETÖ’cülere ve PKK’ye yakın olanlara yer var, benim gibilere yer yok” diye yazan “Twitter muhbiri”ne soracağım.


* Bu yazı Cumhuriyet'te yayımlanmıştır