Medya

Aydın Engin: AKP gazetecileri, bi ses verin!

"AKP'li de olsanız mesleğimizin temel ilkelerine, meslek ahlakına bağlı kalıyorsanız bu yazı size seslenmiyor, ses vermeyin, geçin bizim tarafa"

14 Mart 2018 13:57

* Aydın Engin

Başlıktaki ayrımcılığı (=nüans) gözden kaçırmayın. “AKP gazetecileri” dedim;“AKP’li ya da gönlü AKP’ye yatkın gazeteciler” demedim. AKP’li de olsanız mesleğimizin temel ilkelerine, meslek ahlakına bağlı kalıyorsanız bu yazı size seslenmiyor, ses vermeyin, geçin bizim tarafa...
Şimdi yeniden: 
Ey AKP gazetecileri! 
Sizin Reis 8 Mart’ta, Saray’ında bir toplantı düzenledi. Üç yüz bilmem kaçıncı muhtarlar buluşması değildi; Dünya Kadınlar Günü’ydü ya, o güne uygun konuştu. Konuşmasından bir cümleyi olduğu gibi aktarıyorum. Okuduysanız bir kez daha okuyun: 
“...Her bir kanalı ayrı bir sorun, ayrı bir kanalizasyon haline dönüşmüş olan medyanın şerrinden koruyacak olan ilk ve güçlü kalkan yine kadın, yine anneler...” 
İrkildiniz değil mi? 
Şu tanıma bakın hele: “...Her bir kanalı ayrı bir sorun, ayrı bir kanalizasyon haline dönüşmüş olan medyanın...” 
Bu sözler bize, bizim mahalleye söylenmiş olamaz. Sizin Reis bizleri zaten gazeteciden saymıyor; medya deyince içine bizi katmıyor. Hatırlasanıza, hapisteki ya da hakkında ağır hapis cezaları istemiyle yargılanan meslektaşlar hakkında “Onlar gazeteci değil terörist” demedi mi? Hem de bunu birçok kez yinelemedi mi? 
Demek ki bizlere söylemiyor. Hiç üstümüze alınmadık. Zaten onun bizim hakkımızda söylediklerine bakıp gülüp geçiyoruz, ilgilenmiyoruz. 
“Her biri lağım kanalına dönüşmüş medya” dediği olsa olsa “gazeteci” saydığı sizlere söylenmiştir. 
Buna bir cevabınız var mı; varsa o cevabı köşenizde, ekranınızda dile getirebilir misiniz? 
Bunu yapmalısınız, çünkü yenilir yutulur laflar değil. 
O yüzden bu yazının başlığı bir kez daha: 
AKP gazetecileri bi ses verin!..

***

Bu yazı aslında burada bitti. Diyeceğim bu kadardı, onu da dedim. 
Ancak yerim dolmadı. Hazır fırsat varken günlerdir kafamda dönüp dolaşan bir konuya daha değinip bu yazı günümü tamamlayayım. 
Nakşibendilikte Kıbrısi kolu diye anılan, Şeyh Nazım Kıbrısi öldükten sonra yerine geçen Şeyh Ahmet Yasin Bursevi’den söz edeceğim. Gerçi bütün Nakşileri temsil etmiyor ama yine de Nakşibendiliğin en güçlü kollarından birinin temsilcisi o. 
Bu zat bir video yayımladı. İslamın güncellenmesi böyle bir şey olsa gerek. Artık şeyhler, şıhlar biz fanilere video ile sesleniyorlar. 
Olabilir. O videoda şeyh hazretleri taht misali bir koltuğa oturmuş. İşlemeleriyle, oymalarıyla sahiden de bir taht. Yakışır şeyhime. 
Videoda söyledikleri de pek yakışıyor şeyhime. Mutlaka okumuşsunuzdur. Meğer Amerikan gâvurunun 1986’da uzaya fırlattığı ve rampasından ayrıldıktan hemen sonra havada patlayan Challenger uzay mekiğini teknik arıza değil, Şeyh Bursevi hazretlerinin Mehmet Emin Amcası düşürmüş. 
Uzun uzun anlattırmayın bana. Videodaki sözleri yazıya döktüm. Okuyun: 
“Bu Challenger diye bir uzay aracı fırlattılar ya. O tam fırlatıldığı zamanda Habbe’nin içindeydik. Bak yazılıdır o da. Habbe’nin içerisindeydik, Ahmet Amca Hızır Aleyhisselam’dan yardım istedi. Televizyon yok, habbenin içerisindeyiz. ‘Fırlatıldı hâlâ niye patlamadı’ diyor Ahmet Amca. Sesli konuşuyor, duramıyor. Mehmet Emin Amca da dedi ki ‘Ahmet merak etme cıvatalarını gevşettik biraz sonra bu düşecek.’ Yemin ediyorum, saatle yazdık oraya. Dediği saatte tam saniyesi saniyesine ertesi gün haberlerde dinledik. O saatte Challenger patladı.” 
Videoyu dinleyenler, yazılı halini okuyanlar tutamadıkları kahkahalarının ardından dalga geçmeye başladılar. “Civata gevşetme... Habbe’nin içine girme... Ahmet Amca, Mehmet Emin Amca” üstüne epey geyik yapıldı, mavra kaynatıldı. 
İyi hoş da şu sorunun cevabı aranmadı: 
- Bursevi hazretlerinin Mehmet Emin Amcası Challenger uzay mekiğini neden patlattı?
Bu sorunun cevabını dehşetli merak ediyorum. 
“Biz yapamıyoruz Amerikan gâvuru da yapamasın” kıskançlığından mı? 
Tövbe tövbe... Koskoca Nakşibendi şeyhi kıskançlık gibi biz fanilere has hislere kendini kaptırmış olamaz. 
O zaman tek seçenek kalıyor: 
Acaba o mekik yerli ve milli olmadığından dolayı mı? 
Bak bu olabilir işte... 
Yakışır şeyhimize...

Bu yazı Cumhuriyet.com.tr'den alınmıştır