Dünya

Avrupa Parlamentosu, Macaristan’a sert çıktı

Macar STK’larının ülke dışından maddi kaynak almaları halinde ‘’damgalanmalarını’’ öngören ‘’yabancı ajanlar tasarısı’’ kararda etken oldu

20 Mayıs 2017 17:29

*Sezin Öney

Avrupa Parlamentosu, 17 Mayıs günü aldığı kararla, Macaristan’a karşı, Avrupa Birliği’nin 7. Maddesi’nin kullanılmasına karar verdi. Bu ne demek? Bu madde, eğer uygulanmaya konursa, AB ülkeleri Macaristan’a karşı bir dizi yaptırım uygulamaya başlayacak. Bunların arasında, Macaristan’ın AB kurumlarındaki oy haklarının elinden alınması ve söz konusu ülkeye ambargo uygulanması da var.


Bu madde, AB üyesi ülkelerin, “kötü alışkanlıklar” edinmesi, yani AB anlaşmaları ile garanti altına alınan hak ve özgürlükleri çiğnemesi halinde, uygulanmaya konması öngörülen bir madde. İki bölümden oluşuyor. Madde 7.1, Avrupa Birliği Konseyi’nin, temel hak ve özgürlükleri ihlal eden ülkeye, resmî bir uyarı yapmasını öngörüyor. Madde 7.2 ise ambargoların uygulanmaya konması ve söz konusu ülkenin AB üyesi olarak oylama hakkının askıya alınmasına ilişkin. Bu maddeler, şimdiye kadar hiç uygulamaya konulmadı. Önceki gün, AP’de 393 desteğe karşı 221 red ile kabul edilen yaptırım çağrısı kararı, Macaristan’ın bu maddenin ilk hedefi olmasına neden oldu.

Daha önce, aşırı sağcı Jörg Haider’in Özgürlükler Partisi (Freiheitliche Partei Österreichs-FPÖ) 1999’da ülkenin ikinci büyük partisi haline gelerek hükümete girdiğinde “önleyici bir tedbir” olarak, 14 AB ülkesi ambargo uygulamaya başlamıştı. O zaman, Avrupa Birliği’nin bugünkü temel sözleşmelerinden Lizbon Anlaşması (2007 tarihli) ve bugünkü hâli ile 7. Madde henüz ortada yoktu. O zamanki temel kurumsal sözleşme olan Amsterdam Anlaşması’nda bu maddenin atası sayılabilecek bir başka 7. Madde vardı. Avusturya’ya karşı uygulanan yaptırım ise, Amsterdam Anlaşması’nın 6. Maddesi’ne dayanıyordu. Bu maddede, “Avrupa Birliği’nin özgürlük, demokrasi, insan hakları, temel insani ayrıcalıklar ve anayasal devlete dayalı ilkeler üzerine kurulduğu” vurgulanıyordu. FPÖ, henüz hükümete daha girmemiş olmasına rağmen, Amsterdam Anlaşması’nın 6. Maddesi, “önleyici” biçimde devreye sokulmuştu. Uygulanan ambargolar da Avusturya’nın yeni kurulacak hükümetini izole etmeye yönelikti. Siyasi olarak yeni Avusturya hükümeti ile hiçbir ikili temas yapılmaması, Avusturyalı adaylara uluslararası hiçbir pozisyon verilmemesi ve 14 AB üyesindeki Avusturya büyükelçileri ile çok elzem durumlar dışında herhangi bir iletişim kurulmaması öngörülüyordu. Yani, AB içinde Avusturya, “karantina altına” alınıyordu.

Şimdi, Macaristan’a uygulanması planlanan, Avusturya’ya uygulanandan çok daha “hafif” bir ambargo. Yaptırımların hayata geçmesi de kademeli bir süreç. Ancak, 16 yıllık bir aradan sonra Avrupa Birliği’nin kendi içindeki en sert uygulamalarına hedef olmak da, Macaristan açısından ciddi bir durum.

Avrupa Parlamentosu’nda daha önce de Macaristan’a kaşı tedbir alınması gündeme gelmişti. Ancak, Macaristan’da iktidar partisi Fidesz’in de bir parçası olduğu Avrupa Halk Partisi (European People’s Party-EPP), parlamentonun bu tarz bir yaptırım çağrısında bulunması taraftarı değildi. Ne var ki, EPP bu sefer, kendi içinde bölündü ve üyeleri arasından tasarının geçmesini sağlayacak kadar destekçi çıktı.

Macaristan’ın, Birlik tarihinin en sert tepkilerinden birini almasının sebebi nedir peki? Her şeyden önce, ülkede gelecek yıl genel seçimler var. Sağ popülist bir parti olan Fidesz de kampanya yatırımı olarak “anti-AB” söylemlere ve politikalara ağırlık verdi. Brüksel’in ülkenin içişlerine fazla karıştığı iddiasıyla, Macaristan genelinde evlere dağıtılan anket benzeri bir dizi soruyla Avrupa Birliği ile ilgili “görüş” toplanmaya başlandı. Hükümetin bu kampanyasının sloganı: “Brüksel’i durduralım”. Fakat, AB milletvekillerinin uyarı çağrısında bulunmasına neden olan, Fidesz’in başka politikaları... AB karşıtlığı söylemini destekleyici unsur olarak kullanılan “dış mihraklar” söylemiyle ilgili politikalar.

Daha önce Fidesz’in, Orta Avrupa Üniversitesi’nin (Central European University-CEU) Macaristan’da faaliyetlerine devam edemez duruma gelmesine yol açacak bir yasa çıkardığını, “Bir Üniversite Macaristan’dan Kovulurken” ve “Budapeşte’de Popülizm Savaşları” yazılarıyla aktarmıştım. Avrupa Parlamentosu’nu harekete geçiren sebeplerden biri bu. AP’nin kararında, “Macaristan’ın, CEU’nun Budapeşte’de özgür bir kurum olarak faaliyete devam etmesini sağlaması” talebi de yer alıyor. Fidesz’in geri adım atması istenilen diğer bir konu, ülkedeki sivil toplum kuruluşlarının Macaristan dışından gelen maddi kaynakları olması hâlinde, buna işaret edecek bir özel bir “sembolü” sergilemelerini öngören yasa tasarısı meselesi. Diğer bir deyişle, “damgalı” hâle gelmeleri…

Üstelik de bu yasa, “yabancı ajanlar tasarısı” olarak gündeme geliyor. Yani, dış kaynak kullanan tüm sivil toplum örgütlerine “ajan” muamelesi yapılmış oluyor. Normal şartlar altında, bu yasanın Mayıs ayında geçmesi bekleniyordu. Şimdi ne olacağı belli değil. Ancak, hükümetin tavrı, Avrupa Parlamentosu’nun uyarısını hafifsemekten yana olacak gibi gözüküyor. Hükümete yakın haber sitesi Híradó’da yer alan yorumlar, Avrupa Parlamentosu ve diğer AB kurumlarının “asla ikinci adıma geçip” Macaristan’a gerçekten ambargo uygulayamayacağı yolundaydı. Başbakan Viktor Orbán da, Parlamento’nun kararını “George Soros şebekesinin yeni bir oyunu” olarak niteledi. Bilindiği gibi, Macar kökenli finans spekülatörü George Soros, CEU’nun ve Budapeşte merkezli Açık Toplum Vakfı (Open Society Foundation) kurucusu. Orbán, Soros’u kendisine komplo kurmak ve ülke politikasına yön vermeye çalışmakla suçluyor. 

Hükümetten diğer isimler de, AP kararına sert tepki göstererek, “Macar seçmenleriyle yüzleşmeleri çağrısında” bulundu. Fidesz, gelecek yılki seçimlerin favorisi olma pozisyonunu koruyor. Partiye olan destek yüzde 40’ların üzerinde gözüküyor. En yakın rakipler ise, yüzde 20’lere zor ulaşıyor. Fidesz’e olan destek, yüksek eğitimli ve kentli kesimde azalırken, kırsalda ve eğitimi düşük kesimde yükseliyor. Oysa, parti iktidara gelirken, bunun tam tersi bir durum söz konusuydu. Popülist ve milliyetçi söylem, Fidesz’e seçim kazandırmaya devam ettikçe, değişen seçmen profilinin parti için fazla bir önemi yok. Görünen o ki, AB ve Macaristan zıtlaşması en azından gelecek seçimlere kadar devam edip duracak. 


Bu yazı ilk olarak P24'te yayımlanmıştır.