Gündem

Aslı Erdoğan yurt dışı yasağı olduğu için almaya gidemediği ödülünü "kurbanların sessiz çığlıkları"na adadı

"Gülmen ve Özakça'nın sesine kulak verilmeli"

11 Mayıs 2017 12:05

Yurt dışına çıkış yasağı olduğu için ödülünü almaya gidemeyen Aslı Erdoğan, Avrupa Kültür Vakfı'nın uluslararası tanınmış sanatçılara verdiği Prenses Margaret Ödülü'nü arkadaşlarının düzenlediği törende aldı. Ödülünü alırken yaptığı konuşmasında "Edebiyat, bir ayna olarak çoktan parçalandı, ama kimimiz hala el yordamıyla cam kırıkları arasında, belki çoktan kuma dönüşmüş bir aynanın yitik düşleri arasında anca kanayan bir elin yakalayıp tutabileceği bir kum tanesi kadar hakikat arıyoruz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Sadece yarayı, yıkımı, yokluğu ve kurbanı seslendirmek, sözcüklendirmek için yazdım. Bu nedenle ödülümü bütün kurbanların sessiz çığlıklarına adıyorum" dedi.

Yazar Aslı Erdoğan, her yıl Avrupa Kültür Vakfı tarafından verilen Prenses Margriet Kültür Ödülü'ne 2017 yılında layık görülen dört kişiden biri oldu. Bu yıl ödüle layık görülen diğer isimler, İran kökenli Alman yazar Navid Kermani, Belçikalı müzisyen Luc Mishalle ve Belarus kökenli Alman görsel sanatçı Marina Naprushkina oldu. Ödül töreni, birçok Avrupa ülkesinde Avrupa Günü olarak kutlanan 9 Mayıs tarihinde Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da düzenlendi. Türkiye'de yurt dışına çıkış yasağı bulunan Aslı Erdoğan, ödül törenine katılamamıştı.

Aslı Erdoğan: "Aç, polis!" dediler, hayatım değişti

Avrupa Kültür Vakfı tarafından verilen Prenses Margeret Ödülünü kazandığı açıklanan fakat yurtdışına çıkış yasağı olduğu için ödülü almaya gidemeyen yazar Aslı Erdoğan’a ödülü arkadaşları tarafından ve Hollanda Konsolosluğu'ndan katılımcılarla, temsili bir şekilde Beyoğlu’ndaki Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlenen törenle verildi. Törene, Aslı Erdoğan'ın yakın arkadaşları katıldı. Ayrıca törende geçtiğimiz gün Hollada'da gerçekleşen ödül töreninin görüntüleri gösterildi.

Kasım ayında Karl Tucholsky ödülünü kazanan ve PEN Onursal Üyesi seçilen Aslı Erdoğan, cezaevinde olduğundan ödüllerini alamamıştı. Tahliye edilmesine karşın yurt dışı yasağı kaldırılmayan Erdoğan, geçtiğimiz aylarda Theodor Heuss Madalyası (Almanya) ve Bruno Kreiss (Avusturya) İnsan Hakları Ödülüne’de değer bulunmuş, ödüllerini almaya gidememişti.

Tören öncesi konuşan Hollanda Kültür Ateşesi Quirine Van Der Hoeven, yazar Erdoğan'ın ödülü almaya gidemediğinden dolayı üzgün olduğu belirtti. Erdoğan'a önerinde bulunan Hoeven, Hollanda Konsolosluğu'nda ikinci bir resepsiyon düzenlenebileceğini belirtti.

Osman KavalaTörenin fikir sahiplerinden Osman Kavala, "Aslı'nın yazar olarak bu ödülü hak ettiği açık" dedi. Kavala sözlerine şöyle devam etti:

"Hiç istemediği ve ummadığı bir anda kendini dört duvarın içerisinde buldu. Aslında bir anlamda Aslı'nın yazdıkları bir bilgeliğe sahipti ve çıktıktan sonra da bu bilgelik sürüyor."

"Bu ödülü almaktan onur duydum"

Prenses Margeret Ödülünü alan Aslı Erdoğan, törene katılması halinde yapacağı konuşmayı okudu. "Öncelikle Türkiye adına özür dilerim" diyen Erdoğan, hakkında soruşturma açılan yüzlerce insanın, eşlerinin ve çocuklarının pasaportlarına el konulduğunu, böylesi önemli bir ödül törenine katılmasına dahi izin verilmediğini ifade etti. Erdoğan, "yokluğumu hissettirmemek için çabalayan, Avrupa Kültür Vakfı'na, avukatım Erdal Doğan'a çok teşekkür ederim. Bu ödülü almaktan onur duydum" dedi.

Erdoğan, ayrıca yaşadıklarından dolayı kendisine destek olan dünyanın her yanındaki yazarlara, yayıncılara ve okurlara da teşekkür etti. "Edebiyat, bir ayna olarak çoktan parçalandı ama kimimiz hala el yordamıyla, cam kırıkları arasında, belki çoktan kuma dönüşmüş bir aynanın yitirilmiş düşleri arasında, ancak kanayan bir elin yakalayıp tutabileceği bir kum tanesi kadar hakikatin peşindeyiz. Hakikati arıyoruz. Ama sözün mucizesi sonsuzdur aslında bir türlü söylenemeyişindedir. Sadece yarayı, yıkımı, yokluğu, kurbanı dilendirmek, seslendirmek adına yazdım" diyen Erdoğan, ödülünü "bütün kurbanların sessiz çığlıklarına" adadı.  

"Gülmen ve Özakça'nın sesine kulak verilmeli"

Açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için çağrıda bulunan Aslı Erdoğan, "Barış İçin Yazarlar olarak onların da sesine kulak verme çağrısında bulunuyoruz. Prof. Dr. Şebnem Korur Fincacı'nın dediği gibi, 'Açlık grevini bırakın biz devam edelim' gerçekten kritik bir eşik. Hepinizi dayanışmaya çağırıyorum. Yüzlerce akademisyen işini kaybetti" dedi.

"İktidarın açlıkla terbiye etme politikasına karşı çok net bir cevap bu"

Aslı Erdoğan'ın burada yaptığı konuşmasını tam metni şöyle:

Sayın Kraliyet Ailesi ve Ödül Sahipleri, Sayın Seyirciler,

Öncelikle Türkiye adına özür dilerim. Şimdiki yönetim, hakkında soruşturma açılan yüzbinlerce insanın, eşlerinin ve çocuklarının pasaportlarına el koymuş, bir yazarın bu denli önemli bir ödül törenine katılmasına dahi izin vermemiştir. Yol açtığım sıkıntılardan dolayı Avrupa Kültür Vakfı’ndan da özür dilerim. Yokluğumu hissettirmemek için çabalayan Avrupa Kültür Vakfı Ödül Töreni Ekibine, Fransız yayıncım Timour Muhiddine’e, ajanslarım Pierre Astier ve Laure Pecher’e, avukatım Erdal Doğan’a çok teşekkür ederim.

Avrupa Kültür Vakfı Ödülü’nü almaktan onur duydum ve böylesine önemli bir ödül için çalışmalarımı değerlendirmeye aldıklarından dolayı jüriye teşekkür ederim. Sanat ve edebiyat dünyasına, dünyanın her yanındaki yazarlara, yayıncılara ve okurlara, yaşadıklarım boyunca gösterdikleri dayanışma için teşekkür borçluyum. Duyduğum minneti ifade etmem çok zor. Hayatla son ama asla kopmayan bir bağdı bu, sanatın dönüştürücü gücüne umudumu, bir direniş ve diriliş olarak yazıya inancımı canlı tuttu.

Edebiyat, bir ayna olarak çoktan parçalandı, ama kimimiz hala el yordamıyla cam kırıkları arasında, belki çoktan kuma dönüşmüş bir aynanın yitik düşleri arasında anca kanayan bir elin yakalayıp tutabileceği bir kum tanesi kadar hakikat arıyoruz. Ama sözün mucizesi sonsuzdur ve bir türlü söylenemeyişindedir. Sadece yarayı, yıkımı, yokluğu ve kurbanı seslendirmek, sözcüklendirmek için yazdım. Bu nedenle ödülümü bütün kurbanların sessiz çığlıklarına adıyorum. Onların çığlıkları ve hikayeleri olmadan bizim sözümüz yani dünyamız daha da anlamını yitirirdi. 

 

İlgili Haberler