Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’den zorunlu din dersi uygulamasına derhal son verilmesini isteyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararı ile ilgili, “AİHM kararlarına uymamız gerekir” dedi.
AİHM kararının içeriğe yönelik olduğunu söyleyen Arınç, “Buna uygun bir müfredat yapmalıyız. Bence bu incelenecek gereği de hükümetimiz tarafından yapılacak” diye konuştu.
Bursa’daki Vanlı işadamlarının düzenlediği toplantıya katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Arınç’ın açıklamaları şöyle:
Hükümetimizin B ve C planları var (Suriye’deki IŞİD terörü hakkında): Bize gelen haberlere göre aralarında 1-2 kilometre mesafe kalmış. Bunları sınıra kadar katledecekler, yok edecekler. Başbakanımız ‘Kapımıza gelenin etnik kökenine, inancına bakmayız. Hayat memat meselesi olan ve bizde yardım bekleyen herkese kucağımızı, gönlümüzü açarız’ demişti. Nitekim alındılar. O trajik manzaraları hepimiz gördük ağlayan kadınlar, feryat eden çocuklar, yaşlı annelerin, ninelerin sırtlarda taşınması. Can havliyle bir kısmı araçları ile bir kısmı araçsız şekilde sınırlarımızdan içeri girdiler. Bizim AFAD yönetimimiz, onlar için bir hazırlık yapmıştı. Sağlık, yeme, içme hizmetleri bir taraftan götürülüyor. Belki oradan alınıp başka bölgelere de taşınabilirler. Gelişmelere bağlı hükümetimizin bir planı var. Askerimiz, iç güvenlik güçlerimiz ile birlikte hazırladığımız koordineli bir taraftan istihbaratımızı taşıyan, bir taraftan da Türkiye’ye zarar vermemek üzere her türlü planlarımız var. Bugün kararlar verildi. Kolay bir karar değil, sınırlar tamamen açılacak olursa bu korku ile arkadan binlerce insan gelecek olursa bunun sayısını biz tahmin edebiliyoruz. Bu korkunç bir rakam. O yüzden konuşulan tampon uçuşa yasak bölgeler olabilirliği konusunda hepsi bir planlama içinde. Çok şükür çalışan idareci güçlü bir hükümet, güçlü bir ordumuz var. Bunları yapabilecek noktadayız.
IŞİD El Kaide’yi solladı: IŞİD’i son bir seneye kadar Türkiye’de Allah aşkına kaç kişi biliyordu? Son eylemleri olmasaydı, biz de IŞİD’i El Kaide, El Nusra gibi bir örgüt diyecektik. Ama El Kaide’yi solladı bu örgüt. Onlarla birlikte çıkmış sonra ayrılmışlar. Başlarındaki insanlar yöntem ve amaç bakımından farklı noktaya gelmişler. Biz El Kaide ile meşgulken adını sanını bilmediğimiz başka bir örgüt kafa kesmeye başladı. IŞİD’i doğuran pek çok sebep var. ABD’nin işgalinden başlayarak, Irak’ın bütünlüğünü mahfeden Sünnileri, Şiileri birbirine düşman eden pek çok uygulamalar yapıldı. Oradaki Başbakan Maliki’nin yanlış uygulamaları bir takım ayrılıkları yol açtı. ABD ordusu giderken geride bıraktığı silahlar birilerinin eline geçti. Ordusunu güçlendirmedi kendi içinde sıkıntılar ile baş edemedi. Sonunda Irak bölünme noktasına geldi.
Kılıçdaroğlu kanun metnini okusun (Çözüm süreci): Çalışma programımızın içinde bizim silahlı unsurların kısa süre içerisinde tamamen dışarı çıkarılması var. Eylemsizlik var. Belli zaman süreleri içerisinde yapılacak başka şeyler var. Çıkışlar, dönüşler, gelişler bunlarla ilgili sosyal tedbirler, rehabilitasyon unsurları, siyasal çalışma programları, hakla ilişkiler programları, kamu diplomasi programları ve diğer konularda hepimizin görev alanları belli. CHP habersiz olduğunu söylemişti. Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin sağlanması isimli 6 maddelik çözüm sürecini ortaya koyan bir kanun çıkartıldı. O kanun metnine olumlu oy veren Rıza Türmen, Sezgin Tanrıkulu gibi 8 milletvekili var. Diğerleri korkusundan katılmamıştır. Ama bilsinler ki CHP’nin katılanları ‘evet’ oyu kullandılar. Sayın Kılıçdaroğlu kanun metnini okursa ne yapılacağını çok iyi görür. Buna rağmen arzusu ya da talebi olursa ben dahil arkadaşlarımız kendisine gerekli bilgileri sunacaklar. İnşallah önümüzdeki yasama döneminde belki bazı yasal çalışmaları da meclise getireceğiz ama şimdilik daha çok idari tedbirlerle, yürütmenin alacağı kararlar yasaya henüz ihtiyaç duyulmayan noktadayız. Yaptığımız henüz farkında olunmayan çok şey var. İleride herkes farkında olacak. Çünkü olumlu sonuçlarını herkes bu şekilde alacak.
Herkes için kapsayıcı bir eğitim yok (AİHM zorunlu din dersi kararı): Bu kararlar daha önce de gündeme geldi. Alevi yurttaşların başvurusu üzerine böyle bir karar alındı. Bu düşüncelere saygı duymamız ve AİHM kararına uymamız gerekir. Türkiye’yi izam eden her hangi bir talep veya cezalandırma yok. Avrupa ülkelerinin pek çoğunda din dersine benzer konular mecburi ya da ihtiyari olarak okutuluyor. AİHM kararı bence içeriğe yönelik. Böyle bir dersin var olması veya olmaması tartışılmamış. Biz kolayımıza geldiği için sadece din dersi deyip geçiyoruz. Din dersi demek sadece İslam dini öğretilmesi değil. İman, 32 farz, 6 şart, hacın, umrenin yapılmasıyla, namazın nasıl kılınacağı veya zekat gibi ibadetlerimizin, sadece bunların öğretildiği, herkesin öğrenmekle de mecbur olduğu bir anlayışla da karşılıyorlarsa buna laik Avrupa’nın belki tepki koyacağını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bunu ret edeceğini baştan düşünebiliriz. Herkes için zorlayıcı bir eğitim yok. Din eğitimi, ahlak var. Bunlar din dersi öğretmenleri tarafından anlatılıyor. AİHM diyor ki ‘Aleviler kendi inançlarının anlatılmasını isteyebilir. Hıristiyanlar kendi inançlarını isteyebilir. Belki de Ateistler bunun hiç birisine ihtiyaç göstermeyebilir. Dolayısıyla sizin bu din öğretimi dersleriniz İslam inancı ağırlıklı olmuş. Diğerlerini kapsamamış. Ya onları da kapsayıcı bir biçimde müfredatlarınızı değiştirin. Veya bu dersleri kaldıracaksanız kaldırın’ diyor. Türkçe meali bu. Nasıl bir din öğretimi amaçladığınızı göstermeniz lazım. Alevi yurttaşınız ‘benim inancım budur. Bu şekilde anlatılsın. Buna da yer verilsin’ diyorsa biz demokratik, sosyal, laik bir hukuk devletiyiz. Bu isteği dikkate alan bir müfredat yapmalıyız. Bence bu incelenecek gereği de hükümetimiz tarafından yapılacak.
Kısa kısa dinler anlatılabilir: Allah’a inanmak fıtridir. Allah’a inanmazlarsa başka şeylere inanırlar. Taşa, çöpe inananlar da var. İneğe inananlar, kutsal sayanlar da var. Budizm, Konfüçyüzim var. Başkaları da var. Bu inanç duygusunu tatmin etmeye yönelik bir arayış, buluştur. Ama diyelim ki onun böyle bir derdi yok. O bundan öte başka bir dünya olduğuna inanmıyor. Ben öldükten sonra ‘beni yakın’ diyor veya başka bir şey söylüyor. Bu da onun inancı, inançsızlığı inanç haline getirmiş. Burada benim öğreteceğim din dersinde insanlara samimi olarak, fıtri olarak inanma duygusunu, ‘İslam neler getiriyor, diğer dinler neler getiriyor, farklı inançlar ne söylüyor?’ diye anlatılabilir. Belki bunları kısa kısa anlatan öz bilgi veren bir şey olması lazım. Nüfusun 99′u Müslüman olduğu için İslam’ın Türkiye’ye münazır olarak biraz daha fazla anlatılması gerekebilir.
Anayasal değişikliğe gidebiliriz: AİHM’in haklı olduğuna kanaat getirilirse gerekli düzenleme yapılabilir. Anayasa değişikliğine gidebiliriz. İçerikle beraber dersin ismini de değiştirmek mümkün olabilir. ‘Tamamen kaldıralım, böyle bir şey olmasın’ düşüncesinde ben şahsen değilim. Hükümetle konuşmadığımız için hükümetin tavrını bilemem ama ben bu tür bir dersin en basit dini bilgileri öğrenmesi açısından faydalı olacağını düşünüyorum.