Gündem

"Ankara ve İstanbul'un kaybedilmesi, Erdoğan'ın yeniden seçilememesine neden olabilir"

"Gökçek şu sıralar Erdoğan’ın başını en az Trump ve Merkel kadar ağrıtıyor olabilir"

16 Ekim 2017 13:52

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, AKP'deki belediye başkanlarının istifalarıyla ilgili olarak "2019 Martındaki belediye seçimlerinde (16 Nisan’da “Hayır” çıkan) Ankara, İstanbul ve diğer büyük belediyeler kaybedilirse, bunun 2019 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine yansıması ağır olabilir. Bunun neticesi Erdoğan’ın güç kaybı, hatta belki yeniden seçilememesi de olabilir" dedi.

Yetkin'in "Erdoğan’ın iki derdi: Trump ve Gökçek" başlığıyla (16 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

En çok neye gülüyorum biliyor musunuz? Daha düne kadar, bir gözleri belediye projelerinde Melih Gökçek’i de Kadir Topbaş’ı da diğer AK Partili belediye başkanlarını da yere göğe sığdıramayan bazı meslektaşların şimdi birden “Gitse de kurtulsak” korosunda söylemeye başlamalarına.

Baksanıza, dış siyasette ABD ile AB ile her gün “Muhtaç değiliz” restini çeken, ne ABD Başkanı Donald Trump’a, ne Almanya Şansöylesi Angela Merkel’e eyvallahı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iç siyasette Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek kayasına takılmış görünüyor.

Sabah siyaset muhabirlerinden Zübeyde Yalçın kıdemli parlamento muhabirleri arasında sayılır. Dün yazdığı bir haber siyaset kulislerini dalgalandırdı.

Buna göre AK Parti’nin geçen haftaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bazı parti yöneticileri arasında AK Partili bazı belediye başkanlarından nasıl en az hasarla kurtulmak gerektiği konusunda farklı fikirler ortaya çıkmıştı.

Sabah haberine göre, Erdoğan’ın Gökçek dâhil istifa etmemekte direnen belediye başkanları için “Gereğini yapmayan olursa, biz yaparız” demesi üzerine kurmayları “Partiden ihraç edersek bağımsız belediye başkanı olarak kalırlar, bu da bize zarar verir” uyarısı üzerine, istifa etmemeleri halinde bu isimlerin İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmaları seçeneği üzerinde durulmuş. Ama bu da Partili belediye başkanları hakkında soruşturma açılması, örneğin yolsuzluk, görevi kötüye kullanma ve benzeri suçlardan yargı önüne çıkmaları anlamına gelebilecek.

Erdoğan 2014’te Cumhurbaşkanı seçilirken partiyi Abdullah Gül’e değil de kendisine sadık olacağına ve Fethullahçılarla daha iyi mücadele edeceğine inandığı –en azından böyle söylediği- Ahmet Davutoğlu’na bıraktığında artık AK Parti’de asıl ölçünün lidere sadakat olacağı anlaşılmıştı. Davutoğlu’nun bir parti-içi darbeyle Mayıs 2016’da istifaya zorlanarak yerini Binali Yıldırım’a bırakması, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrasında 16 Nisan 2017 referandumu ve nihayet 21 Mayıs AK Parti Kongresinde Erdoğan’ın yeniden seçimi partinin de bu ölçüye göre yeniden yapılanmasını gündeme getirdi. Ancak işin göründüğü kadar kolay olmadığı ortaya çıktı: evet, herkesi aday yapan Erdoğan olmuştu ama aradan geçen 15 yılda zaten AK Parti öncesi siyaset hayatı olmayanlar dahi belli bir seçmen tabanı oluşturmuştu.

Erdoğan’ın belediyelerde temizlik harekâtı oyun planını bozan muhtemelen Kadir Topbaş’ın İstanbul Belediye Başkanlığından Erdoğan’ın öngörmediği kadar erken istifası oldu. Bu istifa dikkatlerin Gökçek üzerinde olması gerekenden fazla toplanmasına yol açtı.

Gökçek ile Erdoğan zaten yakın geçmişte Ankara Ticaret Odası seçimleri nedeniyle karşı kaşıya gelmişti; oğlu Osman Gökçek –iddialara göre mantar gibi kurdurulmuş 12,500 yeni şirket desteğiyle aday olmuş ama AK Parti müdahalesiyle seçimi kaybetmişti.

Hükümet yanlısı medya ve troller CHP’lilerden daha keskin bir kampanyayla Gökçek’in istifa edip Erdoğan ve partiyi rahatlatması gerektiğini yazmaya başladı, Erdoğan sert imalardan bulundu, hatta bir soru üzerine “Parti şerefi, şahısların şerefinden üstündür” gibi ağır bir söz ederek Gökçek’i görüşmeye çağırdı ama, Gökçek oralı olmadı.

Nedeni, Sabah’ın haberiyle de ortada aslında. “Metal yorgunluğu” söylemiyle, Fethullahçılıkla mücadele söylemiyle, lidere bağlılık, partiye ve ülkeye bağlılık söylemiyle girişilen ev temizliğinin AK Parti’ye daha fazla hasar verme ihtimali tartışılıyor bir anlamda.

Çünkü İçişleri Bakanlığının görevden almasını istemek, aslında bu belediyelerde akçalı işler dâhil usulsüzlüklerin olması kuşkusu demek.

Peki, Gökçek, ya da Balıkesir, ya da Bursa belediye başkanları, ya da haberde adı verilmeden “beş ilave” diye yazılan başkanlar istifa etmezler bu muhtemel suçlardan yakayı sıyırmış mı olacak?

Yoksa şu “pazarlık” iddiasıyla kulislerde dolaştırılan komplo teorileri böyle bir açmaza mı dayanıyor? Cevap vermek için elde yeterli bilgi yok; siyasetteki şeffaflık giderek azalıyor.

Evet, Erdoğan şu sıra dış politikada ciddi sorunlarla uğraşıyor. Bir yandan Trump “Tutuklu papazı bırak” baskısı üzerine gelen iki Başkonsolosluk görevlisinin tutuklanması olayına vize işlemlerini dondurarak orantısız bir cevap veriyor. (Kararın zaten görev süresi dolmuş olan Büyükelçi tarafından alınmadığını, Trump’ın kararı olduğu artık ABD’den gelen beyanlarla anlaşılıyor.) Diğer yandan Reza Zarreb davası, Erdoğan’ın Zarrab’ın durumunu –aslında Başkonsoloslukta kaçakçılık işlerinden sorumlu olan- tutuklu görevlilerin durumuyla karşılaştırması ardından daha da ilginç bir hal almış bulunuyor. Diğer yandan Almanya Şansölyesi Merkel, Erdoğan’ın “Muhtaç değiliz” sözüne satır araları “Uğraşmayın, AB ilişkilerini keserek suçu üstlenen ben olmayacağım” diyen bir mesajla karşılık veriyor. Suriye ve Irak’taki sıcak çatışma ve ekonominin bu harekata bütçe yetiştiriyor olması ayrı bir konu.

Ama bütün bunlar bir yana, Gökçek’in ve Gökçek’in direnmesi arkasına saklanan diğer belediye başkanlarının durumu bir yana gibi tuhaf bir durum ortaya çıkıyor.

Çünkü 2019 Martındaki belediye seçimlerinde (16 Nisan’da “Hayır” çıkan) Ankara, İstanbul ve diğer büyük belediyeler kaybedilirse, bunun 2019 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine yansıması ağır olabilir. Bunun neticesi Erdoğan’ın güç kaybı, hatta belki yeniden seçilememesi de olabilir.

Yani Erdoğan, radikal kararı alsa bir türlü ki o zaman hasar ağırlaşabilir, almasa, işi oluruna bıraksa başka türlü; o zaman da otoritesi sarsılabilir.

Yani Gökçek şu sıralar Erdoğan’ın başını en az Trump ve Merkel kadar ağrıtıyor olabilir.

Kendisi de pek bir siyaset acemisi sayılmayacak Melih Gökçek bu durumun farkında ve elindeki kozu ona göre oynuyor, diğerleri de ondan cesaret alıyor.

O nedenle Erdoğan önümüzdeki günlerde siyasi hayatının en kritik kararlarından birisini AK Partili belediye başkanları, milletvekilleri ve parti yöneticileri hakkında alabilir.

Her türlü ihtimale hazırlıklı olmakta fayda var.