Gündem

Altan Öymen: 'Yavru muhalefet' denen MHP 'yavru iktidar' oldu

"Kılıçdaroğlu böyle bir üslubun adamı değil; sesinin tonunu yükseltmeden konuşan bir lider"

04 Nisan 2017 16:05

Eski CHP Genel Başkanı ve gazeteci Altan Öymen, 16 Nisan'da halk oylamasına sunulacak anayasa değişikliği teklifinin hazırlanmasında katkısı bulunan MHP ile ilgili olarak "MHP şimdi oldu 'Yavru İktidar'; MHP sözcüleri, hücum edecekleri kimse kalmayınca ana muhalefetin başkanına veryansın ediyorlar. Kılıçdaroğlu ise böyle bir üslubun adamı değil. Sesinin tonunu yükseltmeden konuşan bir lider. Soğukkanlılığını muhafaza ediyor, onların üslubunu kullanmıyor, akıl - mantık dâhilinde cevap vermeye çalışıyor" dedi. 

Yurt gazetesinden Ülkü Çoban'a konuşan Altan Öymen'in açıklamaları şöyle: 

Başbakan Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hatta Bilal Erdoğan’ın konuşmalarında sıklıkla yer bulan konulardan biri, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun referanduma ilişkin tavrı… Bu konuşmalarda Kılıçdaroğlu’nun ‘evet’ oyu kullanması gerektiği, hatta gizli gizli ‘evet’ oyu kullanacağı söyleniyor. Binali Yıldırım, 1982’de hayır oyu verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu’na, “Senin hayır dediğin anayasayı değiştiriyoruz, o halde sana düşen evet oyu vermektir” diyor. Kılıçdaroğlu üzerindeki ‘evet’ baskısını ve iktidar mensuplarının bu söylemlerini siyaseten nasıl yorumlarsınız?

 

 

 

Kılıçdaroğu, demokrasi anlayışı açısından, 1982 anayasasını beğenmemiş, ‘hayır’ demiş. Şimdi ise anayasayı, o beğenilmemiş halinden daha beter bir hale getiriyorsunuz ve Kılıçdaroğlu’na diyorsunuz ki, “Madem o eski haline ‘Hayır’ oyu verdin. Öyleyse, işte o halini değiştirdik, bu değişik haline ‘Evet’ oyu vermelisin.”

Böyle bir şey olabilir mi? Tam tersine: 1982 anayasasına ‘hayır’ diyenin, bu anayasaya on defa ‘hayır’ demesi gerekir. O zamanki kötüydü, şimdiki ise çok daha kötü! Bir şeyin kötüsüne hayır diyenin çok daha kötüsüne ‘evet’ demesi mümkün mü? Elbette çok daha kararlı bir ‘hayır’ oyu verecek.

Bazen Binali Bey’in söylediklerine insan gerçekten şaşıyor. Daha bunun gibi mantığa sığmayan birçok sözü var. Ama sayın başbakanımız, mikrofonu eline aldı mı mantık falan dinlemiyor ve o anda aklından ne geçerse söylüyor. Bence ne konuşacaksa, daha önceden yazsın ya da konuyu bilenlere yazdırsın. Veya böyle aklına gelen her şeyi söylemesin. Ülkemizin başbakanının böyle konuşması, bana da gerçekten üzüntü veriyor. Gerçi şu sırada çok yorucu bir çalışma içinde. Her gün televizyonlarda saatlerce onu izliyoruz. (Tabii, sayın cumhurbaşkanımızın ekranlarda olmadığı saatlerde…) Ama işi çok da olsa, kendi konuşmalarında daha dikkatli olmaya çalışmalıdır.

MHP şimdi “Yavru İktidar” oldu!

Kılıçdaroğlu’nun en son Yurt Gazetesi’nin de manşete taşıdığı söylemi dikkat çekiciydi… “Sabah, öğle, akşam sürekli Kılıçdaroğlu diyorsunuz. Yav benden ne istiyorsunuz?” dedi. Kılıçdaroğlu’nun bu sitemine ne dersiniz?

Hakikaten bugün iktidarda bulunan arkadaşlar, illa düşman yaratma merakındalar. Önce düşman yaratılacak, sonra da o “düşman”a hücum edilecek. İktidar yandaşları da o hücuma katılmaya teşvik edilecek… Orada-burada düşman arıyorlar. Kılıçdaroğu ise, anayasayla ilgili çalışmalarını demokratik gelenekler içinde, akla, mantığa uygun bir düzeyde yürütmeye devam ediyor. Türkiye’deki siyasi liderler arasında zaten tenkit yapabilen bir Kılıçdaroğlu var; HDP’nin liderlerine hep hücum ediyorlar. Ağır baskı uyguluyorlar… HDP’den 13 kişi içeride. Yani hapiste. Haklarındaki suçlamalara ile cevap verme durumundan uzaklaştırılmışlar.

Bir de güya bugünkü iktidara evvelden muhalefet eden de bir parti vardı… MHP…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemiyle o zamanlar MHP “Yavru Muhalefet”ti…

MHP şimdi oldu “Yavru İktidar” ! MHP sözcüleri, hücum edecekleri kimse kalmayınca ana muhalefetin başkanına veryansın ediyorlar. Kılıçdaroğlu ise böyle bir üslubun adamı değil. Sesinin tonunu yükseltmeden konuşan bir lider… Soğukkanlılığını muhafaza ediyor, onların üslubunu kullanmıyor, akıl-mantık dâhilinde cevap vermeye çalışıyor.

Kelime anlamı itibariyle bu durum ‘fesih’tir!

Erdoğan, ”Yeni anayasada cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok, bazı saf tipler çıkıyor orada burada konuşuyorlar” diyor. Birebir cümleleriyle aktarayım; “Cumhurbaşkanının seçime götürme yetkisi yok, parlamentonun var. Fesih yetkisi de yok” diyor. AKP’nin referandum kitapçığındaki 18. bölümde ise, TBMM 3/5 çoğunlukla, cumhurbaşkanı da dilediği zaman bu yetkiyi tek başına kullanabilir” deniyor. Bu durumda, cumhurbaşkanının fesih yetkisi, yeni anayasa taslağına göre var mıdır, yok mudur?

AKP’nin broşüründe kelimeyi kendileri kullanmışlar. Fesih, bir anlaşmayı veya bir kurumu, bir oluşumu sona erdiren bir işlemdir. Bugün söz konusu olan şey de, Meclis’in bugünkü oluşumunun sona erdirilmesidir. Kimse bunu Meclis’in tamamen kapatılmasından zaten söz etmedi. Meclis dört yılda bir yeniden seçiliyor. O dört yıllık sürelere de “yasama dönemi” deniliyor. Burada söz konusu olan, o dönemlerden birinin görevini vaktinden önce sona erdirmektir. Cumhurbaşkanı’nın, 2015’te anayasasındaki yetkisine dayanarak 7 Haziran 2015 seçimi sonucunda oluşan 25’inci dönemdeki meclisinin süresini sona erdirmesi gibi…

O zaman 2015’te de fesih yetkisini kullanabilmiş demektir.

Bugün zaten kimse, anayasa teklifine göre uygulanacak işlemi, “Meclis’i tümden kapatabilir” anlamında kullanmadı. Bunun yasama dönemi diye adlandırılan dönemi sona erdirmek anlamında olduğunu herkes biliyor. Burada bazı iktidar sözcülerinin yaptığı şey, sözcüklerin çeşitli anlamlarını birbirine karıştırıp kelime oyunu yaparak, karşı tarafı yalancı çıkarmaya gayret etmektir. Ama bu gayret Türkçeyi ve Osmanlıcayı yeteri kadar bilenler i kandırmaya yetmez.

‘Yalancı’ demek hakarettir

Siz yine kibarca “Yalancı çıkarmak yönünde bir gayret” dediniz ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘hayır çadırı’na gitti ve “Sizin partinizin genel başkanı yalancı” dedi.

Peki karşılığında ne söylendi? Cumhuriyet’te o görüşmenin tam metni vardı. Cumhurbaşkanı, bunu söylediği anda buz gibi bir hava oluşuyor orada. Cumhurbaşkanının kendisi de konuyu değiştirmek zorunda kalıyor.

Burada asıl üzerinde durulması gereken şey şu: Bir yeri ziyaret etmişsiniz. Orada bulunanlar belli ki karşı partinin mensupları… Onların da bir genel başkanları var. Orada onların genel başkanına karşı, ‘yalancı’ demek, bir kere yapılan ziyaretin havasına uymaz.

Ayrıca: Birine ne söyleyecekseniz, bunu gidip yüzüne karşı söyleyebilmelisiniz. Böyle ağır bir suçlamayı, onun yüzüne karşı değil de, arkasından yaparsanız, bu daha da yadırganacak bir davranış olur.

Aslında, bu gibi hakaretamiz sözleri kimsenin kimseye karşı söylememesi gerekir. Ama diyelim ki, politikacılarımızın giderek sertleşen üslubu içinde, öyle bir suçlamayı illa ki yapmak istediniz. O zaman bunun yolu şu: Suçlayacağınız kişiyle birlikte televizyona çıkarsınız. Başka demokratik ülkelerde olduğu gibi, tarafsız moderatörlerin önünde tartışırsınız. Ona karşı istediğinizi söylersiniz. O da size cevap verir ve size karşı söyleyeceğini söyler. Sizi izleyenler de değerlendirmelerini yapar. Ve kimin haksız, kimin haklı olduğuna karar verip, oylarını ona göre kullanır.

Ülkemizdeki tartışmaların bir gün bu gibi evrensel ölçülere uygun hale gelmesi, herkesin dileği.