Gündem

Altan kardeşler ve Ilıcak'ın görüşleri nedeniyle 'darbecilik'le suçlandığı davada tahliye yok!

Mahkeme tüm sanıkların tutukluluğunun devamına karar verdi

23 Haziran 2017 12:08

26. Ağır Ceza Mahkemesi, gazeteci yazar Ahmet Altan, Prof. Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 17 kişinin yargılandığı '15 Temmuz darbe girişimine iştirak' iddiasıyla açılan davada sanıkların tahliye taleplerini reddetti. Davanın bir sonraki duruşması 19 Eylül'de görülecek. Duruşmanın 5. gününde sanık avukatları savunmalarını yapmış ve müvekillerinin tahliyelerini istemişti.

Duruşma saat 10:40'ta Altanların avukatı Veysel Ok'un konuşmasıyla başladı. Veysel Ok, "Savcı müvekkillerin FETÖ'ye süreklilik arz eden eylemleriyle yardım ettiğini öne sürüyor. Bir algı yaratmaya çalışıyor. Soruşturmayı başlatan ihbar e-mailini bile iddianameye koymayı unutan bir savcı söz konusu. Oysa her şey o ihbarla başladı. Savcılık polisin gönderdiği beş yazı, bir tv programı dışında hiç delil toplamadan polis fezlekesini iddianame diye sunmuştur" dedi.

Ok, "Fezlekeye farklı iddianamelerden intihal yoluyla eklenmiş bölümlerden ibaret bir iddianame bu. Basın Yasası, Anayasa ve AİHS'den bîhaber polisler savcının önüne söz, yazı, haber dışında bir delil koymamıştır. Yasaları bilmesi gereken savcı ise polisin getirdiği söz, yazı, haber dışında herhangi bir delil bulmadan iddianameyi yazmıştır. Savcı cemaatin terör örgütü niteliği kazanması tarihini 2016 olarak belirlemiş. Bu tarih iddianameyi tek başına çürütmektedir. FETÖ terör örgütü niteliğini savcıya göre 2016'da kazandıysa, 2008-2016 arası HTS kayıtlarının iddianamede ne işi var?" diye konuştu.

Veysel Ok, şunları söyledi:

Sayın Başkan, bu iddianameyle müvekkillerin dünya görüşleri, fikirleri, ifadeleri yargılanmaktadır. İddianame diye tarif edilen bu metin hukuka aylırı delillerle güçlendirilmeye çalışılmıştır. Kürtlerden, Alevilerden, diğer kesimlerin sorunlarından, askeri vesayetten haberdar olmak bir haktır.

Bu konularda halkı haberdar eden, görüş sunan müvekkiller hakkındaki iddianame bu hakkın ihlali üzerine kurulmuştur. Bu davada AİHM yerleşik kararlarını göz önüne almadan karar verirseniz Türkiye bir kez daha mahkum olacaktır. AİHM müvekkillerin durumuyla ilgili olarak hükümete soru sorduğunu bize tebliğ etti. Yani mahkemenin eli kulağında. Ahmet Altan ve Mehmet Altan da özel hayatları dışında her şeyiyle görüşlerini en açık şekilde ortaya koyan insanlardır. Subliminal mesaja dünya güldü. Yerini Türkçe sözlükte olmayan bir kelime kullanılarak "darbe çağrıştırıcılığı" tamlaması aldı.

Ahmet Altan Can Erzincan'daki programa kısa süre sonra yargılanacağı "Balyoz" davası nedeniyle katılmıştır. O davada beraber yargılandığı Mehmet Baransu'nun tutukluluk hâlini eleştirmesini suç delili saymıştır. Altan'ın sözlerini burada açıklamaya çalışmak bile utanç kaynağı benim için; o Türkiye'nin en açık yazıp konuşan aydınıdır.

Ahmet Altan'ın bahsettiği seçimle iktidar değişimi ihtimali nasıl olur da darbe çağrıştırıcılığı olarak nitelendirilebilir? Erdoğan'ı darbeye karşı uyarma ve koruma amaçlı konuşması, sivilleşme çağrısı nasıl darbecilik sayılır? Savcılık müvekkillerimin ortadaki kötü olasılığı önlemeye yönelik ikazında suç unsuru bulabilmiştir.

Sanıkların iç dünyasıyla uğraşmak ceza hukukuna aykırıdır. Savcı müvekkillerin iç dünyasını sorgulayıp olmayan bir niyet sezmiştir. Basın kanununa göre, basılmış eserlerle ilgili soruşturma 4 ay içinde başlatılmalıdır. Zaman aşımı süresi burada gözetilmemiştir.

Taraf 2007-2012 arasında başörtüsü hakkı, Kürt sorunu, LGBT hakları, askerî vesayetle mücadele konularında ezber bozan bir gazete. Taraf ve Ahmet Altan her zaman sivil siyasetin yanında, askerin müdahalesine karşı bir yayın çizgisi sürdürmüştür.

FETÖ Ahmet Altan Taraf'ı yönetirken henüz silahlı bir terör örgütü olarak bilinmiyordu. Savcının "milat" saydığı 7 Şubat krizinde. Ahmet Altan be Taraf çok net biçimde Oslo sürecini savunmuş, cemaati eleştirmiştir.

İddianamenin tam metnini okumak için tıklayınız.

Mahkemenin gerekçesi

Tutukluluğun devamına ilişkin mahkemenin gerekçesi duruşma tutanağına şöyle geçirildi:

"Tutuklu sanıklar Ahmet Hüsrev Altan, Ayşe Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Mehmet Hasan Altan, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek’in üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, arama tutanakları ve ekleri vs. deliller kapsamında tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı, CMK 100/3-a. 11 alt bendinde sayılan katolog suç oluşu, sanıklara isnat edilen suçun kanunda öngörülen cezaların alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesi doğurması, Anayasanın 13. maddesindeki hukuki düzenleme de muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü olması, sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu dikkate alınarak, adı geçen sanıkların CMK. 100 ve devamı maddeleri gereğince tüm tahliye taleplerinin ayrı ayrı reddi ile tutukluluk hallerinin devamına…"

"Siz hiç Gülenci faaliyeti deşifre eden Gülenci gazete gördünüz mü?"

 

Taraf gazetesi TSK içinde Gülenci örgütlenmeden bahseden sürmanşeti 14 Mart 2012'de atmıştır. Darbeden dört yıl önce. Siz hiç Gülenci bir gazetede Gülenci faaliyeti deşifre eden böyle haberler okudunuz mu? Siz hiç Fethullah Gülen'in Gülenci gazetelere tekzip gönderdiğini gördünüz mü? Gülen Taraf'a çok sert tekzipler göndermiştir.

 

"Asker atama yetkisi Ahmet Altan'da mıydı?"

 

Beraat hükmünde ses kayıtları dikkate alınmamıştır. Hâlâ görevde olan Yargıtay Başsavcısı da bu konuda temyiz dilekçesi yazdı. Gazeteciler ellerine ulaşan ve doğruluğuna kanaat getirdikleri darbe planı belgelerini yayınlamakla yükümlü değil midir? Atama usulünde askerleri atama yetkisi Ahmet Altan'a mı verilmiş? Altan'ın imzası olmadan general atanamaz hükmü var mı?

Taraf, Erdoğan'ın "devleti çetelerden temizleme" sözü çerçevesinde Ergenekon soruşturmasını önemli bulmuş ama eleştirmiştir de. Ahmet Altan Atakürt" yazısından mahkum olmuş bir yazar. Cemaat, Kürt karşıtı milliyetçi, hattâ yer yer ırkçı bir oluşum. Ahmet Altan'ın Gezi sırasındaki Taraf yazılarından, yani olmayan yazılarından söz etmek suç uydurmaktır. İtirafçı tanık Nurettin Veren'in ifadesi çelişkilerle dolu. İddiasının belgesi olduğunu söylüyor, o belgeleri gösterebilmiş değil

Ahmet Altan Mehmet Altan telefonları yıllarca dinlendi. O konuşmaların içeriklerinden tek bir suç unsuru bulunmamıştır. Ahmet Altan ve Mehmet Altan'ı dinleyen hâkimler FETÖ üyeliğinden tutuklanmıştır. 5 yıl önceki, 9 yıl önceki üç beş telefon nasıl olur da üçer kez ağırlaştırılmış müebbet için delil oluşturabilir? Konuşulan insanlar o dönemde kriminalize olmamış, Ekrem Dumanlı gibi devletin muteber saydığı, iktidarla yakın ilişkili kişiler.

Ahmet Altan HTS kayıtındaki Alaattin Kaya ile görüşmesini gazetedeki köşesinde açıkça anlatmıştır. Gazetecilerin haber kaynağını açıklamama hakkı Türkiye'nin de kabul ettiği uluslararası bir normdur. Gazetecilerin bilgisayarından, telefonlarından elde edilen deliller, HTS kayıtları hukuka aykırıdır, delil olarak kabul edilemez. AİHM kararları gereği hukuk dışı olan bu deliller dosyadan çıkarılmalıdır.

 

"Tahliye ve beraat talep ediyorum"

 

Dünya tarihinde başka hiç kimse söylemediği sözler üzerinden darbecilikle suçlanmamıştır. Darbeye teşebbüs suçlaması TCK 312'de "elverişli vasıta" öngörüyor. Elverişli vasıta söz, yazı, haber değildir. Her iki müvekkil için de beraat ve tahliye talep ediyorum.

 

"AİHS hükümleri burada tersyüz edildi"

 

Veysel Ok'un ardından Altanların avukatlarından Ferat Çağıl söz aldı. Ferat Çağıl şunları söyledi:

Bu bir ifade özgürlüğü davası. Onun da ötesine geçerek burada düşüncelerin yargılandığına tanık oluyoruz. İcra aşamasına geçmeyen düşünceler, niyetler hukukun değil psikolojinin, psikiyatrinin alanına girer. Bu iddianamenin iadesi gerekirdi. AİHS hükümleri burada tersyüz edilmiştir.

Çağdaş hukuk delilden şüpheye gider. Burada zihinlerde suçlu olarak kodlanan iki müvekkilin aleyhine delil aranmaya başlandı. Sağdan soldan bir şeyler bulalım, aleyhte delil yaratalım diyerek hazırlanmış bir iddianame. 6.6.2016 tarihli iddianame FETÖ'nün darbe girişiminde bulunmasının "açık ve yakın bir tehlike" olduğunu kayda geçirmiş. Ahmet Altan'ın EMASYA uyarısını, darbeye gidişi önleme uyarısını nasıl "darbe yanlısı" sayabiliriz, böyle bir iddianame varken.İrtibat ya da iltisak halinde olmak TCK 2, TCK 20 çerçevesinde suçlama gerekçesi olamaz. Suçun şahsiliği Anayasal bir kabuldür.

İletişim tespiti sonucunda somut delile ulaşılırsa suç isnatında bulunulabilir. Bu yok. İletişim tespiti dosyadan çıkarılmalı. Suçlama konusu program darbeden bir gün önce yapılmış değil, periyodu gereği darbeden bir gün öncesine denk düşmüş.

 

Article 19 bilirkişi raporu:
Suçlamalar AİHS'e aykırı

 

Ferat Çağıl, daha sonra Article 19 adlı uluslararası ifade özgürlüğü örgütünün Altanlar lehine mahkemeye sunduğu hukukî uzman görüşünü okudu. Çağıl, rapordan alıntı yaparak suçlamaların AİHS'e aykırı olduğunu söyledi. Çağıl, raporda "Dava Türkiye'de ifade özgürlüğünün olup olmadığını ortaya çıkaracaktır" ifadelerinin yer aldığını belirtti.

 

Ilıcak'ın avukatı:  En olumsuz
kararda alacağı cezayı yattı

 

Nazlı Ilıcak'ın avukatlarından Nebi Mürsel İnce de müvekkilinin tahliyesini istediği savunmada şunları söyledi:

"Sanığın suçlanan basın faaliyetlerinin hiçbiri "cebir ve şiddet" içermemektedir. 43 yıllık gazeteci Nazlı Ilıcak'ın terör suçuyla yargılanması hukuk düzeni içinde kabul edilemez. Nazlı Ilıcak hakkındaki iletişim tespitleri bu iddianamede kullanılamaz; dosyadan çıkartılmalıdır. Nazlı Ilıcak 11 aydır tutuklu. 73 yaşında. Delil zafiyeti dikkate alındığında en olumsuz kararda bile alacağı cezayı yatmıştır. Darbe suçu ancak kast ile işlenebilir. Nazlı Ilıcak darbe suçu oluşturabilecek herhangi bir eylemin içinde değildir."

 

Mahkeme başkanı: Yaşlı diyorsunuz ama ben bunu kabul etmiyorum

 

Öte yandan, avukat Nebi Mürsel İnce, Nazlı Ilıcak'tan "yaşlı kadın gazeteci" diye söz edince, mahkeme başkanı "Yaşlı diyorsunuz ama ben bunu kabul etmiyorum" dedi.

 

 

Ahmet Altan: Hukuk pornosu

 

Dünkü duruşmada Ahmet Altan, iddianameye hazırlayan Savcı Can Tuncay'a ağır eleştiriler yöneltmişti. İddianamedeki suçlamaların hiçbir kanıta dayanmadığını söyleyen Altan, “Zaten bu savcı hukukun ırzına geçmeyi öyle bir alışkanlık hâline getirmiş ki bizim iddianame hukuk pornosuna dönmüş” demişti.

Altan, gözaltına alınma sebebi olan “subliminal darbe mesajı verdi” iddiası için de “Subliminal mesaj, gerekçesi bütün dünyayı güldürüp alay konusu olunca hokkabaz topu gibi birden ortadan kayboluyor. Sanki savcı hiç bunu ileri sürmemiş, sanki biz 12 gün nezarethanede bu iddiayla tutulmamışız gibi subliminal lafı unutuluyor. 'Subliminal' lafı yerine sahneye 'siz darbeyi biliyordunuz' iddiası çıkıyor. Savcının saçmalıklar tiyatrosunun yeni aktörü bu” diye konuşmuştu.

Ahmet Altan, Taraf gazetesinde yayımlanan ‘Balyoz’ haberleri için “Bugün korkak ve çıkarcı gazetecilerin AKP’ye yaranmaya çalışması gibi o gün de korkak ve çıkarcı gazeteciler generallere yaranmaya çalışıyorlardı. Eğer benim yayımladığım Balyoz haberlerinin benzerlerini daha önce yayımlama cesaretini göstermiş olsalardı bu ülke böyle bir darbe çöplüğüne dönmezdi” ifadelerini kullanmıştı.

Altan, “hapishaneden korkacağını bekleyenlere” cevap olarak “Boşuna beklemeyin. Ben sizin korkutabileceğiniz bir adam değilim. Önümdeki birkaç yıl için arkamdaki onlarca yılı korkaklık ederek çöpe atacak biri de değilim” demişti.

Altan, John Fowles’ın “Dünyadaki bütün yargıçlar verdikleri kararlarla yargılanır” sözünü de hatırlattığı savunmasını “İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O nedenle bir talebim de yok. Vereceğiniz kararın benimle bir ilgisi olmayacak. Sayın yargıç, nasıl yargılanmak istiyorsanız, hakkınızda nasıl hüküm verilmesini istiyorsanız, nasıl hatırlanmak istiyorsanız öyle karar verin” sözleriyle bitirmişti.

 

Avukatların ifadeleri

 

Ahmet Altan’ın ardından tutuksuz sanık Tibet Sanlıman’ın savunması alındı. Daha sonra konuşan Nazlı Ilıcak'ın avukatı Mustafa Özkurt, "Örgütle bağı olabilecek kişilerin profillerine bakınca benim müvekkilim bu profile uymamaktadır. Deliller toplandı, delil karartma imkanı yok. Bu yaştaki bir insanın yurtdışına kaçması söz konusu değildir" diyerek tahliye istedi. 

Sanık Yakup Şimşek’in avukatı müvekkilinin hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söylerken, “Müvekkilime son yıllarda çalıştığı Zaman gazetesinde tenzil-i rütbe yapıldı. Nasıl örgüt üyesi olabilir?” diye sordu ve tutuksuz yargılanma talep etti.

Sanık Şükrü Tuğrul Özşengül’ün avukatı da “Katıldığı TV programları açısından bakarsanız, hepsi lisanslı faaliyet gösteren kuruluşlardır. Müvekkilim hakkında örgüt içerisinde hücresel ilişkileri var deniyor ama bu ilişkiler açıklanmıyor. Darbe gecesi katıldığı yayında dediklerinin bir kısmı iddianameden çıkarılmış, bir kısmı manipüle edilmiş. "Müvekkilim iddia edildiği gibi örgütün üst düzey liderleriyle irtibatlı olsaydı kariyerinin sonunda Bitlis polis okuluna sürgün edilmezdi. Ben bu salondan terör örgütü üyesi çıkacağını zannetmiyorum. Biz mahkemeye güveniyoruz. 28 gün gözaltında kaldı. Sağlık problemleri var. Kaçma ihtimali yok. Tahliyesini talep ediyoruz” dedi.

Altan kardeşlerin avukatı Ergin Cinmen, “Her iki müvekkilin sorgularının üzerine bir şey eklemek zor. ‘Gerçek ötesi’ bir iddianame var aslında.  Savcı her türlü hukuki ve fiili gerçekten uzak bir ‘kopuş’ iddianamesi yazmış. 247 sayfa iddianame, üç müebbet artı 15 yıl. Kim için? Bir iktisat profesörü, milyonların okuduğu bir yazar. Bu dava Altan Kardeşler davası olarak Rosenberglerin, Dreyfus davasının yanına yazılacak. Tüm dünya Altan Kardeşler davasını biliyor. Bu dava Engizisyon hukukunu hatırlatıyor. O zamandaki gibi bir ihbarla, Büşra Arpasırtı diye birinin ihbarıyla başladı bu dava. Dosyada bir de imzasız, Ahmet Altan'ı mesnetsizce suçlayan ihbar var. Engizisyon'daki gibi suç at ve masumiyetin ispatını zorla. Bizim iki müvekkilimiz de tutuklanmadılar, bir yerde tutuldular, tutulmaya da devam ediyorlar. Bu dosyada hukuken tutuklama olmaz. Engizisyon'daki gibi gizlilik hâkim. Dosya bize kapatıldı. Ama hazırlık soruşturması http://sabah.com.tr 'ye sızdırılıyordu. Her ay tutukluluk hâline itirazımızı http://sabah.com.tr 'den aldığımız haberlere göre yazdık. Müvekkillerimin televizyondaki uyarıları darbeye karşı bir ikazdır, darbe çağrışımlı değildir, gidişatı değiştirmek için bir uyarıdır.  Hiçbir YAŞ kararının altında ne Ahmet Altan'ın ne Mehmet Altan'ın imzası var ama Erdoğan "bunları devlete biz yerleştirdik" dedi. 6 tutukludan Nazlı Hanım, Ahmet, Mehmet Bey birbirlerini tanıyorlar, diğer üç kişiyi hiç tanımıyorlar. Diğer altı sanık ise firari. Bu dava bir kısım çevrenin müvekkillerin muhalif kimliğini yok etmek için açtığı bir davadan başka bir şey değildir” ifadelerini kullandı.

 

Mehmet Altan: Ben Çetin Altan'ın oğluyum

 

Dünkü duruşmada ifade veren Mehmet Altan, mesleğini soran hâkime "Üniversite hocasıydım, KHK ile atıldım" demiş, "Rousseau 254 yıl önce yazdıklarını bugün televizyonda söylese hiç kuşkusuz ‘darbeyi biliyordu, subliminal mesajları veriyor, darbeye zemin hazırlıyor’ yakıştırması ile göz altına alınırdı. Ardından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle Silivri zindanlarına atılırdı" ifadelerini kullanmıştı. Mehmet Altan, "Tabi ki FETÖ’cü bir darbeden haberdar değildim ama hukuk devletinin ne olup olmadığını gayet iyi biliyorum. 'Demokrasinin katledilişine' alkış tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim" demişti.

Mehmet Altan, Yeni Şafak yazarı Hüseyin Likoğlu'nun "Şakird subayların altın vuruşu" yazısını hatırlatarak "27 Haziran günü Hüseyin Likoğlu’nun yazısında ‘Duyduklarımı yazarsam kıyamet kopar' diyor. Bunu kimse merak etmiyor” diye konuşmuştu.

Altan, evinde bulunan 1 dolarlarla ilgili olarak da “Bugün olsa gene evimde o paralar gene dururdu. Ben suçlu değilim, yok etmeyi yakıştıramadım” demişti.

 

Özşengül: Babam işkenceci bir polisti

 

Dün ifade veren isimlerden eski Polis Akademisi Öğretim Görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül de babasının 12 Eylül döneminde siyasi şubede görevli olduğunu belirterek "Benim babam işkenceci bir polisti maalesef. Ama normalde şeker gibi bir insandı, çok severdim. Ama o sorgu odasına girdiği zaman bambaşka bir insan oluyordu, bir canavar oluyordu" demişti. Özşengül, insanlara elektrik verildiğini, Filistin askısı yapıldığını gördüğünü ifade ederken “Elektrik verilen insanın çıkardığı sesi size tarif edemem. Onlara nasıl sopa atıldığını biliyordum. Babamla bir kaç kez tartıştım, 'niye yapıyorsun' dedim. Bana, 'oğlum görevim' diyordu" diye konuşmuştu.

 

Nazlı Ilıcak tahliye istemişti

 

Savunması önceki gün sona eren Ilıcak "Ben 2013'e kadar Erdoğan'ı destekledim. Erdoğan'ın düşmanı değilim ki. Niye darbe isteyeyim. Onunla geçmişten gelen yol arkadaşlığım var, nasıl böyle bir yorum yapabilirim. Muhalefete geçmem buna nasıl sebep olabilir?" diye sormuştu. Ilıcak, ayrıca "Dursun Çiçek'in İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı yazdığım yazdı Balyoz propagandası gibi gösterilmiş. Arada hiç ilişki yok. Savcıya göre Ergenekon, Balyoz'dan söz etmek FETÖ'cülük kriteri. Cumhurbaşkanı, Başbakan bunlardan söz edince bir şey olmuyor" diyerek tahliyesini istemişti.

 

Gazetecilere yönelik ilk “darbe” davası

 

Altanlar ve Ilıcak’la birlikte 15 kişinin daha yargılandığı dava gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “iştirak etmekle” suçlandıkları ilk dava olma niteliği taşıyor.

Aralarında kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç’ın da bulunduğu 30 kişinin yine “darbeye iştirak” etmekle suçlandığı bir başka davanın ilk duruşması Eylül ayında görülecek. “Terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılandıkları davada tahliye edildikten sonra “darbe” suçlamasıyla tekrar gözaltına alınan ve aralarında Atilla Taş ile Murat Aksoy’un da bulunduğu 13 gazetecinin ilk duruşma tarihi ise henüz belli olmadı.

Dava kapsamında savcılık, Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep ediyor.

Ahmet Altan hakkında kapatılan Taraf gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemde çıkan bazı haberler, üç köşe yazısı, 14 Temmuz tarihinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı yorumlar, HTS kayıtları ve tanık ifadeleri gerekçe gösterilirken, Mehmet Altan hakkında ise iki köşe yazısı, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’la 14 Temmuz’da katıldığı televizyon programı, tanık ifadeleri, HTS kayıtları ve evinde bulunan altı adet 1 dolar delil olarak sunuluyor.

İddianamede diğer 13 kişi hakkında darbe suçlamalarına ek olarak “Terör örgütü yöneticisi olma” veya “Terör örgütü üyeliği” suçlamaları yöneltilirken Tibet Murat Sanlıman ise “Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyor.

Davada Altan kardeşler ve Ilıcak’a ek olarak Ekrem Dumanlı, Emrullah Uslu, Tuncay Opçin, Abdülkerim Balcı, Şemseddin Efe, Osman Özsoy, Faruk Kardıç, Fevzi Yazıcı, Mehmet Kamış, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek, Bülent Keneş, Ali Çolak ve Tibet Murat Sanlıman sanık olarak yargılanıyor.

Altanlar ve Ilıcak’la birlikte Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek tutuklu olarak yargılanırken Tibet Murat Sanlıman ise tutuksuz olarak yargılanıyor. Geri kalan 10 kişi hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.

 

15 yıla kadar hapis talebi

 

Davada Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

 

İlgili Haberler