Dünya
Deutsche Welle

Almanya mütevazı mı hırslı mı?

Kimi yorumculara göre Almanya gücüne göre fazla mütevazı, kimilerine göreyse iktidar hırsı içinde. AB içindeki Almanya algısını araştırdık.

04 Ekim 2015 18:29


Brüksel'deki düşünce kuruluşu Crisis Action'dan Sacha de Wijs Almanya'yı "tereddütlü bir öncü güç" olarak tanımlıyor. Ona göre Almanya'nın gücünün en önemli nedeni komşularının bu denli zayıf olması. The Economist dergisi 2013'te Almanya için "gönülsüz hegemon" tanımını yapmış ve liderlikte daha fazla rol oynaması gerektiğini yazmıştı.

Alman Die Tageszeitung gazetesinin Brüksel muhabiri Eric Bonse ise bu görüşte değil. “Avrupa Almandır” diyen Bonse AB Komisyonu, Avrupa Parlamentosu gibi kurumlarda Almanların muazzam etkisi olduğuna dikkat çekiyor. Fransa'nın eski Avrupa Bakanı Noelle Lenoir ise Avrupa'da bir "Alman üstünlüğü" olmadığını vurguluyor. Lenoir'a göre Başbakan Angela Merkel belki de kıtada en Avrupa yanlısı hükümet başkanı. France 24 kanalına konuşan eski Fransız bakan, Merkel'in uzlaşma yapabildiğini ve Fransa'ya da saygı gösterdiğini söylüyor.

Direksiyon Almanya'da

Almanya ve Fransa, geleneksel olarak Avrupa’daki birleşmenin çekirdeği konumunda. İki ülke gelişmenin de motoru niteliği taşıyor. Avrupalı parlamenter Elmar Brok direksiyonun Almanya’da olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Tek başına yönetmekten hoşnut olduğumuzu sanmıyorum. O yüzden Fransa'nın da tekrar tam forma kavuşmasını ve dahil olmasını arzu ediyoruz. Geçmişte sık sık olduğu gibi ikili bir yönetim, psikolojik olarak da yükü hafifletecektir. Ancak bunun sağlanabilmesi için Fransa'nın ekonomik gelişiminin pozitif olması gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca birleşmeden, Avrupa'nın birleşmesinden sonra Polonya'yı da bu yönetici role dahil etmenin, yani Weimar Üçlüsü'nün önemli olduğunu düşünüyorum.”

25 yıl önce iki Almanya'nın birleşmesine İngiltere ve Fransa gibi kimi ülkelerin başta şüpheyle yaklaşmış olması Brüksel'de pek hatırlanmıyor. Siyasi gündemde de zaten pek yer tutmuyor. 1990'da Doğu Almanya bir günde Avrupa Ekonomik Topluluğu'na dahil oluvermişti. Ne müzakereler ne de zorlu bir üyelik süreci yaşandı. Bonn ile Berlin arasındaki birlik müzakerelerine katılan ve Avrupa Komisyonu'nda görevli olan Carlo Trojan topluluğun haziran ayında birleşmeye yeşil ışık yaktığını hatırlatıyor. Aynı yıl Dublin'deki zirvede de ortak para biriminin ve siyasi birliğin oluşturulması yönünde kararlar alındı.

Krizlerde siyaseti belirliyor

Euro, Yunanistan, Ukrayna ve şimdi de mülteciler gibi kriz konularında Almanya siyasi çizgiyi büyük ölçüde belirliyor. Bilhassa ekonomi ve mali politikalardaki belirleyicilik, eski çirkin Alman klişelerini de gündeme getiriyor. Yunanistan ve İtalya'da Başbakan Merkel'i SS üniforması içinde gösteren posterler bunun örnekleri.

Hristiyan Demokrat politikacı Elmar Brok şunları söylüyor: “En büyük ülke olduğumuzu sürekli ifade etmemeye özen göstermeliyiz zira bu küçük ülkelerde güvensizlik yaratıyor. Sürekli akıl vermekten kaçınmalıyız. Bunu göz önünde bulundurmak zorundayız.”

Küçük ülkeler rahatsız mı?

Peki küçük ülkeler bu konuda ne düşünüyor? Belçika eski başbakanı Guy Verhofstadt Almanya'nın Avrupa'da daha hırslı ve enerjik olmasının sorun yaratmayacağı kanaatinde: “Birleşmeden bu yana belki bunu biraz kaybettik. Almanya yönetimi üstlendi ve dedi ki Avrupa kıtasının entegrasyonunu ilerletmeliyiz. 20'nci yüzyıl sona ererken Almanya'nın tarihi rolü bu oldu. Umarım Almanya bunu sürdürür. Alman lider kişiliklere ihtiyacımız var.”

Avrupa Parlamentosu'nda liberal fraksiyona başkanlık eden Guy Verhofstad'ın Almanya'ya eleştirileri de var. Belçikalı siyasetçi, Almanya'nın uzun vadeli bir Avrupa vizyonu olmadığına dikkat çekiyor. Verhofstadt, Almanya'nın hep adım adım ilerlediğini, dolayısıyla Euro ya da mülteci krizi gibi konuları hep geriden takip ettiğini sözlerine ekliyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle