Gündem

Ali Bulaç: Sünnicilik ile Şiicilik bizi birbirimize kırdırıyor, İslam ülkeleri ahlaken çöktü, yolsuzluğa battı

'Yeryüzü tarihi bugüne kadar olumlu bir milliyetçiliğe rastlamadı'

03 Ağustos 2015 16:05

İslam dünyasının tamamının kaos içinde olduğunu öne süren Zaman yazarı, ilahiyatçı Ali Bulaç, "Göz göre göre tahrik ve provokasyonlara gelip birbirimizin boğazına sarılıyoruz. En basitinden Amerikan Sünniciliği ile İngiliz Şiiciliği bizi birbirimize kırdırırken, tutuşturulan fitne ateşini söndürmek üzere elimize bir bardak su alamıyoruz" dedi.

Ali Bulaç, yazısında "Hiçbir İslam ülkesinin siyasi rejimi özgürlükleri ve temel hakları teminat altına almış değil. Çaresizler İslam ülkelerine değil, haçlı ülkelerine iltica ediyorlar. İktisadi faaliyet reel üretime dayanmıyor. Ahlaken çökmüş İslam ülkelerinin tümü rüşvet ve yolsuzluklarla gırtlaklarına kadar batmış durumda" ifadelerine yer verdi.

Ali Bulaç'ın Zaman gazetesinin bugünkü (3 Ağustos 2015) nüshasında yayımlanan, "Biz hastayız!" başlıklı yazısı şöyle:

İslam dünyasının tamamı kaos içinde. Bu coğrafya üzerinde şiddet derecesi farklı olsa da farklı din müntesipleri, mezhepler, etnik gruplar, sınıflar, halk ile yönetimler, devletler, sivil toplum kuruluşları-cemaatler, yaşama biçimleri arasında çatışma yaşanıyor.

En son geldiğimiz çatışma kadın ile erkeğin çatışarak aileyi parçalaması. Çatışmada kullanılan silahlar, enstrümanlar farklı. Kimi yerde para, kimi yerde medya, kimi yerde yasalar ve yasama meclisleri, kimi yerde inançlar, kurumlar, kimi yerde Kalaşnikoflar veya uçaklar, bombalar, kimi yerde dış güçlerle yapılan gizli veya açık ittifaklar rakiplere karşı silah olarak kullanılıyor. Müslüman'ın gayrimüslime müsamahası henüz tamamen yok olmadı, tarihten hiç değilse az bir miktarını tevarüs ediyor ama Müslüman'ın Müslüman'a zerre miktarı müsamahası kalmadı. Herkes düşmanını, imha edilmesi gereken mutlak kötülük görüyor. Herkesin ötekisi şeytanlaştırılmış nefret objesi.

 

Göz göre göre tahrik ve provokasyonlara gelip birbirimizin boğazına sarılıyoruz. En basitinden Amerikan Sünniciliği ile İngiliz Şiiciliği bizi birbirimize kırdırırken, tutuşturulan fitne ateşini söndürmek üzere elimize bir bardak su alamıyoruz. Aksine daha çok ve katı Sünnicilik, daha fanatik Şiicilik yapıyoruz. Oysa bugün eğer fitne ve katillerde birer malzeme olarak kullanılıyorlarsa Sünnicilik ve Şiicilik yapmak haramdır. Hayatında ilahi hükümleri yaşama azminde olan ihlaslı bir Müslüman'ın Sünni veya Şii olması başka, Sünnici ve Şiici olması başka. Ezen veya ezilen olsun bütün milliyetçilikler kavimlerin kendilerine tapınmalarının ideolojisi. Yeryüzü tarihi bugüne kadar olumlu bir milliyetçiliğe rastlamadı. Kim mezhepçilik ve milliyetçilik tuzağına düşerse canavarlaşır.

 

Herkes kendini hayatın merkezine koymuş. Kimse bir miktar yanılabileceğini kabullenmiyor. Herkes davasında ve görüşlerinde mutlak haklı ve kavgasında mutlaka galip gelmek istiyor. Birbirimizle savaşta hududa riayet etmiyoruz. “Din, iman, Allah, Muhammed” dilinden düşürmeyen bir gazete düşman bellediğiyle ilgili şu fecaatlere sahifelerinde yer verebiliyor: “Türkiye ‘iyi insan' olarak düşmanı yenemez. Savaşı kazanmak için zalim, şımarık, dengesiz, küstah ve kinci olmalıyız.” Bir yazar 1915'te Ermenilere uygulanan katliamı hatırlatıyor. Bir başkası “Madem size akl-ı selim yaramadı, alın size bir Yavuz Selim” diyor.

 

Bu dünyanın bütün ülkelerinde liderlerin egoları şişkin. 80-90 kiloluk bedenlerinde nefisleri 5 ton ağırlığında fil kadar şişkin. İktidarı elinde tutanlar toplumun tamamını küçük siyasi çıkar hesaplarına göre manipüle ederlerken iktidar hırslarına ulvi gayeler libasını giydirirler. Lider olmak için zeki bir muhteris olmak yeterli. İlim, hikmet, takva, feraset, basiret, fedakârlık gibi hasletlere kimsenin prim verdiği yok.

 

Hiçbir İslam ülkesinin siyasi rejimi özgürlükleri ve temel hakları teminat altına almış değil. Çaresizler İslam ülkelerine değil, haçlı ülkelerine iltica ediyorlar. İktisadi faaliyet reel üretime dayanmıyor. Ahlaken çökmüş İslam ülkelerinin tümü rüşvet ve yolsuzluklarla gırtlaklarına kadar batmış durumda. Kamuya karşı hile ve yolsuzluk sistemin ruhu olmuş. İslam dünyası yeryüzü kaynaklarının asgari 2/3'üne sahip fakat hiçbir İslam ülkesi enerji kaynakları ve enerji nakil hatları üzerinde tasarrufa sahip değil. Nixon'un 1970'lerde söyledikleri hâlâ geçerli: Bu dünyanın devletlerinin bir bölümü “benzinlik”, bir bölümü küresel güçlerin bölge karakolları. Resmi söylemlere, retoriklere bakın, tamamı içi boş, palavra ve hamaset!

Söze ne hacet! “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Kimse İslam'a toz kondurmuyor! Pekiyi İslam nedir? İslam, biz Müslümanların utanç verici hali mi? Takvamız yok ki, Kur'an bizi doğru yola iletsin! (2/2.)

Bu dünyanın kalbi hasta, bünyesi hasta. Bu hastalığı siyasiler teşhis edemez. Bu hastalığı “sultanın sarayından, zenginlerin sofrasından uzak durabilen” yüksek ahlaki sorumluluk sahibi alimler, fakihler, kelamcılar, sufiler ve entelektüeller teşhis ve tedavi edebilir ancak.

 

İlgili Haberler