Gündem

AKP’nin 'Zarrab ve Man Adası iddiaları' dosyasından: Kılıçdaroğlu ‘FETÖ ayarlı canlı bomba’, Erdemir ‘kurye’, ABD'deki dava hukuki dayanaktan yoksun

“17-25 Aralık’ta 120 milyar dolar zarar edildi, ABD bu davayla daha fazla zarar için uğraşıyor”

09 Aralık 2017 21:29

AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı, ABD'nin İran’a yönelik ambargonun delinmesi ve Türkiye’deki ilişkiler yumağına ilişkin iddialarda bulunan Reza Zarrab ve CHP’nin Man Adası belgeleriyle ilgili kapsamlı bir dosya hazırladı. 

Tanıtım Başkanlığı’nın 4 Aralık’ta yayınladığı bilgilendirme dosyasında, ilk olarak 'Zarrab davası’ olarak bilinen ancak İran ve Türkiye vatandaşı işadamının savcılıkla işbirliği yaparak tanık listesine alınmasının ardından 'Mehmet Hakan Atilla’nın ismini alan davanın kronolojisi, 6 Mart 2016 tarihinden başlatıldı ve 1 Aralık 2017’de bitirildi.

Dosyada, Zarrab'ın “Nerede ve hangi şartlarda tutulduğuna dair herhangi bir bilgi verilmiyor” ifadelerine yer verildi. 

“FETÖ ayarlı canlı bomba: Kılıçdaroğlu”

AKP’nin yayınladığı bilgilendirme dosyasında, “ABD’de görülmekte olan dava aslında 17/25 Aralık’ın uluslararası arenaya taşınmasından başka bir şey değil” ifadeleri dikkat çekerken, mal varlığına el konan eski CHP milletvekili Aykan Erdemir’le ilgili olarak da “kurye” nitelendirilmesinde bulunuldu. "Kumpasın Türkiye ihalesi Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına verildi’ denirken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için “FETÖ Ayarlı Canlı Bomba: Kılıçdaroğlu” ifadesi kullanıldığı dikkat çekti.

“İşte gerçekler” başlıklı bölümde de, CHP Genel Başkanı’nın açıkladığı MAN adası belgeleriyle ilgili olarak, “Dışarıya giden para da yok yurt dışında şirket de, gerçek belgelerde para transferlerinin iki Türk bankası olan Türkiye Halk Bankası ile Albaraka Türk arasında gerçekleştiği ortaya çıktı. Transferi yapan şirket ise Türkiye’de kurulan Bellway isimli şirket. Yani ortada ne bir suç var ne de vergi kaçakçılığı” dendi.

AKP’nin bilgilendirme dosyasının amacı da, "Son günlerde ülke gündeminin en çok tartışılan konularından biri haline geldi Reza Zarrab konusu. Ancak konuyla ilgili olarak gerek ana akım medyada gerekse sosyal medyada servis edilen yoğun bilgi akışı, bu konuya yönelik olarak hem zihinlerde bir kafa karışıklığına yol açmakta hem de ülkemiz için son derece önem arz eden böylesine ciddi bir konuda yoğun bir bilgi kirliliğine sebep olmaktadır. Bu dosyada; ABD’de yürütülmekte olan ve son olarak Reza Zarrab’ın tanık haline gelmesiyle ismi 'ABD Hakan Atilla’ya karşı olarak güncellenen dava hakkında bilinmesi gereken her şey tüm gerçekliği ve çarpıcılığıyla ele alınmakta ve dosyanın konuyla ilgili sağlıklı bir kaynak görevi görmesi hedeflenmektedir” ifadeleriyle açıklandı. 

Davanın kronolojisi ve dahil olan kişilerle ilgili bilgiler dosyada şu şekilde özetlendi:

6 Mart 2016: İranlı iş adamı Babek Zencani yolsuzluk suçlamasıyla İran’da idam cezasına çarptırıldı, ancak hüküm icra edilmedi.

19 Mart 2016: Reza Zarrab ailesiyle birlikte gittiği ABD’de FBI tarafından gözaltına alındı. 

21 Mart 2016: Zarrab hakkında ilk iddianame açıklandı: İran adına milyonlarca Dolarlık para transferini ABD yaptırımlarını ihlal ederek gerçekleştirme, usulsüz para trafiğini hayata geçirme ve bu trafiğin gerçek sebeplerini gizleme.

7 Kasım 2016: Zarrab’ın kardeşi ve Can ismiyle de bilinen Mohammad Zarrab davaya dahil edildi.

11 Mart 2017: Davanın savcısı Bharara, Trump’ın Başkan olmasından sonra kovuldu.

27 Mart 2017: Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ABD’de tutuklandı.

28 Mart 2017: M. Hakan Atilla hakkında FBI tarafından hazırlanan dosyada kendisine ABD finansal sistemini kullanarak İran hükümeti adına para transfer etmek ve evrakta sahtecilik yapmak suçlamaları yöneltildi.

5 Nisan 2017: Reza Zarrab ve Mehmet Hakan Atilla’nın dosyaları birleştirildi.

6 Eylül 2017: Yeni bir iddianame hazırlanarak dosyaya Zafer Çağlayan, Süleyman Arslan, Levent Balkan ve Abdullah Happani gibi isimlerde eklendi.

26 Ekim 2017: Reza Zarrab mahkeme ile anlaşarak suçlamaları kabul etti.

28 Kasım 2017: Reza Zarrab’ın iş birliğine giderek davada artık tanık olacağı ve Mehmet Hakan Atilla’ya karşı yer alacağı açıklandı.

28 Kasım 2017: Davanın adı değişti ve 'ABD Mehmet Hakan Atilla’ya Karşı' olarak açıklandı.

1 Aralık 2017: Davada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da adı ilk kez geçti.

Davada kim kimdir?

Reza Zarrab: Türkiye ve İran vatandaşlığına sahip iş adamı. 19 Mart 2016’dan bu yana ABD’de tutuklu. Davanın ana suçlusu konumundayken itirafçı olup tanık olarak dinlenmektedir. Nerede ve hangi şartlarda tutulduğuna dair herhangi bir bilgi verilmiyor.

Mehmet Hakan Atilla: Halkbank’ın Uluslararası Bankacılıktan Sorumlu eski genel müdür yardımcısı. 27 Mart 2017’den beri ABD’de tutuklu. Dava şu an tamamen Atilla üzerinden yürütülmekte.

Preet Bharara: 2009-2017 yılları arasında ABD savcısı olarak görev yaptı. Davayla ilgili ilkiddianameyi hazırladı. Hakkında FETÖ’den rüşvet aldığına dair ciddi iddialar çıktı. FETÖ üyelerince özellikle sosyal medyada hakkında çok sayıda kampanya yürütüldü ve özellikle Türkiye’de tanınırlığı arttı. Trump’ın başkan seçilmesinden sonra kovuldu.

Joon H Kim: Bharara'nın görevden alınmasının ardından New York Eyaleti Güney Bölgesi Başsavcılığı görevini Joon H. Kim yürütmeye başladı. Kim'in döneminde Mehmet Hakan Atilla gözaltına alındı ve dosyaya ek iddianame eklendi. Kim’in kovulan savcı Bharara’nın vekili olması ve bu davaya bakması Bharara hakkındaki FETÖ iddialarının devam etmesine ve bu davadaki FETÖ katkısının varlığına yönelik ciddi kuşkuları gündemde tutmaya devam ediyor.

Richard Berman: Nisan 2016’da davaya hakim olarak atandı. Mayıs 2014’te Türkiye’de düzenlenen ve FETÖ bağlantılı uluslararası bir sempozyumda 17/25 Aralık yargı darbesini destekleyici, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümeti hedef alan açıklamalarda bulundu.

Süleyman Arslan: FETÖ tarafından düzenlenen 17 Aralık operasyonunda tutuklandı ve 14 Şubat 2014’te tahliye edildi.

Mark Dubowitz: Foundation for Defense of Democracies (FFD) CEO’su. Davada uzman bilirkişi olarak dinlendi. CEO’su olduğu kurumla birlikte her fırsatta Türkiye aleyhtarlığıyla bilinmekte ve bu yönde yayınlara imza atmaktalar.

"ABD’de jüri seçimi, mahalle maçında takım kurmak gibidir"

AKP tarafından yayınlanan dosyada, ABD mahkemelerinde jürinin nasıl seçildiğine dair de şu bilgiler verildi: 

"Jüri halkın arasından seçilmiş insanlardan oluşur. Federal ve eyalet sisteminde jüri seçimi aslında bir aldım-verdim oyunu gibi ya da bir mahalle maçında takım kurmak gibidir. Savcılık makamı da savunma ekibi de kendi istediği kararı verecek bir jüri heyetini oluşturmayı amaçlar. Burada hangi tarafın baskın olduğu önemlidir. Çünkü nasıl mahalle maçında en güçlü takımı kurmak isterseniz, burada da baskın olan taraf kendi savundukları doğrular yönünde oy verecek jüri heyetini oluşturmayı amaçlar.

Açıkça anlaşılıyor ki mevcut davada savcının ağırlığı ortadayken 27 Kasım 2017’de oluşturulmuş jüride de savcının kendi isteği doğrultusunda karar verecek bir jüri meydana getirmiş olma ihtimali aslında çok net ve kolay bir durumdur.

“ABD, kendi iç hukukunu Türkiye ve BM’ye dayatmaktadır" 

ABD’de görülen davadaki suçlamanın hukuka aykırı olduğunu kaydeden AKP, dosyanın da hukuki dayanağının olmadığını savundu. Bu konuda, dosyada şu ifadelere yer verildi: 

Davada yöneltilen suçlama Türkiye’den İran’a yapılan finansal transferlerde ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına uyulmaması. Ancak burada belirtilmeyen husus Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in (BM) İran’a yönelik yaptırım kararlarına uygun hareket ettiğidir. Yani Türkiye, uluslararası hukuka uygun hareket etmiştir. ABD açıkça kendi iç hukukunu Türkiye’ye ve BM gibi uluslararası çapta kararlar alabilen bir örgüte dayatmaktadır. Bu durum ne hukukla ne de devletlerin egemen eşitliği ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Türkiye BM kurallarına ve uluslararası hukuka uygun hareket etmiştir. Dolayısıyla ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar Türkiye’yi bağlayıcı olamaz.

“Cumhurbaşkanı'nın ismine de yer verilerek, dava doğrudan Türkiye’ye karşı yürütülmeye başlanmıştır"

"Davanın Seyri Değişti ve Hedef Doğrudan Türkiye Yapıldı” başlıklı bölümde de, "Zarrab’ın iş birliğine gidip tanıklık yapmasıyla iddianamede Zarrab için kullanılan ABD’ye karşı ekonomik cihat yaptığı suçlaması doğrudan Mehmet Hakan Atilla’yla ilişkilendirilerek Halkbank Genel Müdürü Süleyman Arslan’a yöneltilmiş; dava tutanaklarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ismine de yer verilerek dava doğrudan Türkiye’ye karşı yürütülmeye başlanmıştır” dendi. 

“FBI, 17-25 Aralık’ta FETÖ’cülerle işbirliği yaptı"

Dosyada, mahkemeye sunulan kanıtların şüpheli ve sağlıksız olduğu iddia edilirken, "Savcı FETÖ’cülere sahip çıkıyor, FETÖ’nün ağzıyla konuşuyor, FBI’ın 17/25 Aralık’taki işbirliğini itiraf ediyor” cümlesine yer verildi. Dosyadaki açıklamalar, şöyle devam etti:

"Dava iddianamesinin 18. bendinde Mehmet Hakan Atilla ve Reza Zarrab’ın olduğu iddia edilen telefon kayıtları yer almış; ancak bu ses kayıtlarının kaynağının neresi ya da kim olduğu belirtilmemiştir. Ancak bu telefon konuşmalarına dayanarak Mehmet Hakan Atilla suçlanmıştır.

Dava sırasında savcı, Mehmet Hakan Atilla’yı direkt yalan söylemekle ve suçlu olarak lanse edip; Türkiye’yi ve Türk görevlilerini rencide edecek tarzda hakaretamiz ifadeler kullanıyor, FETÖ tarafından yapılan 17/25 Aralık kumpasına sahip çıkıp, atıfta bulunuyor ve FETÖ bağlantıları Türk adaleti ve yargısınca kanıtlanmış olan bu kumpası yapan polislerden birinin davada dinleneceğini söylüyor. Savcı ayrıca bu dava için gerekli çalışmaların FBI tarafından 2014’ten beri yapıldığını söylüyor. Savcının FBI için verdiği bu bilgi aslında 17/25 Aralık kumpasında FETÖ’cülerin kimlerle birlikte hareket ettiğini ve kimlere bağlı olarak bu kumpası gerçekleştirdiğini açıkça ortaya çıkarmıştır.”

AKP’nin hazırladığı dosyanın devamında şunlar yer aldı:

ABD’de görülmekte olan dava aslında 17/25 Aralık’ın uluslararası arenaya taşınmasından başka bir şey değil. Nitekim önce 17/25 Aralık ve sonrasında 15 Temmuz’da başarısız olan FETÖ’nün bundan sonra Türkiye’yi ve seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı uluslararası arenada suçlu  duruma düşürmek için tüm kaynaklarıyla ABD’de faaliyet gösterdiği ve bunun alt yapısını oluşturmaya çalıştığı birçok kesim tarafından dillendirilen bir gerçek.

"Hedef: Türkiye’de ekonomiyi çökertmek ve seçmeni yönlendirmek"

Zarrab ve yürütülmekte olan dosyada özellikle bazı bankaların da isimlerine yer verilerek ve  Türkiye’nin bir suç işlediği ve bu suçun da bir cezasının olacağı izlenimi oluşturularak bir algı operasyonu yürütülmeye çalışılıyor. Bu algı operasyonuyla ekonominin kırılgan bir yapı sergilediği havası oluşturularak insanlar alım ve yatırımlardan vazgeçirilmeye çalışılıyor.

"Erdoğan hedef haline getirilerek seçmenin yönlendirilmesi hedefleniyor"

Yine oluşturulmak istenen algı operasyonuyla 15 yıldan beri istikrar ve güven içerisinde Türkiye’yi yöneterek, ülkenin dışarıdan gelen her türlü operasyona karşı bağışıklık kazanmasında önemli bir görev üstlenmiş olan seçilmiş hükümet ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hedef haline getirilerek yaklaşan 2019 seçimlerinden önce seçmenin yönlendirilmesi hedefleniyor. Tüm bu algı operasyonları gerçekleştirilirken dövizdeki spekülatif dalgalanma ve içerideki iş birlikçi yapılanmalar da kullanılmaktan geri kalınmıyor.

“17-25 Aralık’ta 120 milyar dolar zarar edildi, ABD bu davayla daha fazla zarar için uğraşıyor"

17/25 Aralık’ın Türkiye ekonomisi için maliyetinin en mütevazı hesaplarla 120 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde ABD’deki bu davayla uluslararası ölçekte Türkiye’ye karşı kurulmak istenen kumpasla Türkiye ekonomisinin uğratılmaya çalışıldığı zararın miktarının ne kadar büyük olacağı ortaya çıkıyor.

Zarrab’ın İddialarına Bankalardan Yalanlama
ABD'de devam eden davada itirafçı olan Reza Zarrab'ın iddialarında adı geçen bankalardan teker teker açıklama geldi. Zarrab'ın konuşmaya başlamasının ardından Ziraat Bankası, Denizbank, Aktif Bank, Vakıfbank ve Halkbank açıklama yaptı. Beş banka da iddiaları yalanladı.

"New York Times, açıkça hedef gösterici, çarpıtılmış ve provokasyona açık içerik verdi"

Uluslararası Medya Harekete Geçti
Daha önce Gezi’de, 15 Temmuz’da, 17/25 Aralık ve 7 Şubat kumpaslarında Türkiye karşıtı yayınlarıyla dikkat çeken çok sayıdaki uluslararası medya organının da ABD’deki bu davaya yoğun ilgi gösterdiği ve yayınlarında Türkiye karşıtı bir söylem kullandığı görülüyor. Bu  yayınlardan en dikkat çekeni ise New York Times’ın Türkçe olarak paylaştığı ‘‘Reza Zarrab suçunu kabul etti ve Hakan Atilla’ya karşı tanıklık yapacak. Reza Zarrab’ın suçlamaları kabul etmesi Türkiye-ABD ilişkilerine olumsuz etki edebilir.’’ mesajı oldu. Aynı yayın organı 31 Ekim 2017 tarihinde konuyla ilgili verdiği haberinde ‘‘Kayıtlar olayı planlayanların tek bir kişiyi –dönemin başbakanı ve şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı- memnun etmeyi amaçladıklarını gösteriyor.’’ şeklinde son derece operasyonel bir dille gazetecilik anlayışına sığmayacak bir üslup kullandı ve açıkça hedef gösterici, çarpıtılmış ve provokasyona açık bir içerik verdi.

FETÖ Davayı Üstlendi
ABD’ye kaçan ve her fırsatta Türkiye’yi ve Türk Milleti’ni hedef almaktan geri durmayan FETÖ’cü Emre Uslu mikroblog sitesi Twitter’dan paylaştığı mesajında hem ABD’de yürütülmekte olan ve doğrudan Türkiye’yi hedef alan davaya sahip çıkıp, bu davanın arkasındaki FETÖ varlığını itiraf etti hem de son günlerde CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden ABD’deki davayla eş güdüm içerisinde başlatılan tartışma ve ortaya atılan asılsız iddiaların arkasında FETÖ’nün olduğunu ifşa etti. İşte FETÖ’cü Emre Uslu’nun 1 Aralık’ta paylaştığı o mesaj: ‘‘Günaydın Müslümanlar ve MüslüMANlar. 17 Aralık operasyonunda hırsızları yakalayıp Türkiye tarihinin en büyük, en güçlü organize suç örgütünü deşifre ettiği için bugün hapiste yatan o kahraman polislerin başlattığı Reza ZARRAP davasını izleyip canlı yayında anlatacağım.’’

Davaya FETÖ’cülerden Yoğun İlgi
Nerede ve ne şartlarda tutulduğu hakkında kimsenin bir şey bilmediği ama davada tanık olmasıyla hakkındaki suçlamalar dahil tüm suçlamaların Mehmet Hakan Atilla’ya yöneltildiği Reza Zarrab’ın ilk gün duruşmaya ayağında zincirler ve mahkum kıyafetleriyle getirilmesine rağmen ikinci gün duruşmaya takım elbise ile gelmesi dikkat çekici bulunurken; FETÖ’cülerin davaya yoğun ilgi gösterdiği görüldü. Hatta izleyici yoğunluğu nedeniyle mahkeme salonuna ek yeni bir salon açıldı. Ek salonda kurulan monitörle duruşma buradan da canlı olarak izlendi.

FETÖ’cü Uslu Kameralara Yakalandı
Birçok FETÖ'cü Amerika'daki kumpas davasını sıkı bir şekilde takip ederek Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturabilmek için yalan haberler yapıyor. Davayı yerinde izleyen gazeteci Cüneyt Özdemir'in anons yaptığı sırada arkasından yürüyen isim de bu FETÖ’cülerden firari Emre Uslu'dan başkası değil. FETÖ'nün üst düzey isimlerinden olan Adem Yavuz Arslan da kendi sosyal medya hesabından canlı bağlantılar yaparak Türkiye aleyhine propaganda yapıyor.

Deliller FETÖ’den
Söz konusu dava doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmesine rağmen; ABD makamlarınca Türkiye’den herhangi bir resmi belge veya delil istenmemesine rağmen; bu davada kullanılan ve Türkiye’den gittiği açıkça anlaşılan belgelerin FETÖ tarafından ABD’ye kaçırıldığı ve sızdırıldığı açıkça ortaya çıktı.

Aykan Erdemir ‘kurye’, Kılıçdaroğlu ‘FETÖ ayarlı canlı bomba’, belgeler sahte ve yalan

Vekil Değil Kurye
ABD’ye dava dosyasına eklenmek üzere Türkiye’den belge kaçıranların yurt dışına kaçan FETÖ’cülerle CHP’li eski vekil Aykan Erdemir olduğu ortaya çıktı. Aykan Erdemir’in CHP ile FETÖ arasındaki iletişimi sağlayan isimlerden biri olduğu biliniyor. Aynı vekil Aykan Erdemir ayrıca davada uzman bilirkişi olarak ifade veren Mark Dubowitz’in CEO’su olduğu  Türkiye karşıtı Foundation for Defense of Democracies’in kıdemli uzmanlarından. Türkiye’ye karşı kurulan kumpasta CHP-FETÖ-ABD trafiğinde yer alan Aykan Erdemir hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından yakalama kararı çıkartıldı. Kumpasın Türkiye İhalesi Kılıçdaroğlu ve Arkadaşlarına Verildi

FETÖ Ayarlı Canlı Bomba: Kılıçdaroğlu
Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında ne olduğu ve kendisine nereden geldiği belli olmayan bir takım kağıtlarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve yakınlarını tıpkı FETÖ’cülerin kullandığı söylemlerle yolsuzluk ve para kaçırmakla suçladı. Ancak bu açıklamanın hemen sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel söz konusu iddiaların tamamen yalan olduğunu açıkladı ve Kılıçdaroğlu’nu iddialarını ispat için elindeki belgeleri basınla ve Türkiye Cumhuriyeti yargısıyla paylaşmaya çağırdı. Şu ana kadar sadece CHP Sözcüsü Bülent Tezcan Meclis’te yaptığı basın toplantısında gazetecilere birtakım fotokopiler dağıttı. Ancak bu fotokopilerin ne olduğu da çok geçmeden ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’da yaptığı açıklamada ABD’deki kumpasla eş zamanlı olarak harekete geçen Kılıçdaroğlu’nun iddialarının gerçekten uzak olduğunu ve iddia ettiği gibi bir durumun kesinlikle olmadığını belirtti.

İddia Edilen ve Basına Dağıtılan Belgeler Fuat Avni Denen FETÖ’cünün Paylaşımları 
İddia edilen belgelerle ilgili olarak ilk kez Fuat Avni adlı hesabın da kullanıcısı olduğu tespit edilen Said Sefa isimli FETÖ’cü 27 Mayıs 2017’de kendi Twitter hesabından paylaşımlarda bulundu. Daha sonra bu belgeleri theblacksea_eu adlı web sitesine yükledi. 

Belgelerin de Sahte ve Yalan Olduğu Ortaya Çıktı 
Bazı sosyal medya hesaplarından konuyla ilgili gerçek belgeler paylaşılınca FETÖ’nün Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının eline tutuşturduğu belgelerin sahte olduğu ortaya çıktı.

Yayınlanan dosyada, "İşte Gerçekler” başlığıyla şunlar anlatıldı:

Dışarıya Giden Para da Yok Yurt Dışında Şirket de Gerçek
Belgelerde para transferlerinin iki Türk Bankası olan Türkiye Halk Bankası ile Albaraka Türk arasında gerçekleştiği ortaya çıktı. Transferi yapan şirket ise Türkiye’de kurulan Bellway isimli şirket. Yani ortada ne bir suç var ne de vergi kaçakçılığı. 

CHP’li Vekil Sandıktan ve Halktan Değil Kumpastan Medet Umuyor 
CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan bir televizyon programında her fırsatta Türkiye’yi hedef alan küresel çetelerin kirli oyunlarını gözler önüne serdi. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında skandal sözler söyleyen Özkan, "Trump kazanıyor. Suudi Arabistan'da değişimler başladı. İran da, Türkiye de bu değişimden nasibini alacak. Ne olacak? Recep Tayyip Erdoğan ve siyasal kadrosu gidecek" diyerek CHP'nin sandıkla iktidara gelme umudunun kalmadığını ve CHP'nin seçim kazanmak için yurt dışındaki güç odaklarına ve oluşturdukları kumpaslara bel bağladığını itiraf etti.

Halk Türkiye’ye Karşı Operasyon Olduğunun Farkında, CHP’li Seçmen Rahatsız, CHP İçinde Kazanlar Kaynamaya Başladı
Kamuoyunun ABD’deki kumpas davasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan şahsında Türkiye’nin hedef alındığının bilincinde olduğu gözlenirken; CHP’li seçmenin de partinin Kılıçdaroğlu ve arkadaşları tarafından Türkiye’ye yönelik böyle bir kumpasın yurt içi aparatı haline getirilmesinden bir hayli rahatsız olunduğu izleniyor. Parti içinde de yaklaşan Kurultay sürecinde bir süredir Kılıçdaroğlu’nun attığı adımlardan rahatsız olan bazı kesimlerin hareketlenmeye başladığı ve üst üste aldığı seçim yenilgilerinden sonra bir de Türkiye karşıtı söylem ve eylemler içerisine giren parti liderliğiyle 2019 seçimlerine hazırlanmanın çok zor olduğu düşünülüyor.

Emekli Büyükelçi, eski CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ, Habertürk TV'de katıldığı canlı yayında, ABD'nin Türkiye'ye karşı tutumu ve Rıza Sarraf davasına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Elekdağ, “Dışişleri Bakanlığı'na girdiğimden bu yana 65-66 yıl geçti. Bu dönem zarfında ben hiçbir zaman Türkiye'nin veya bir Türk liderinin Amerikan ve Batı medyası tarafından bu kadar ortaklaşa bir bombardımana tutulduğunu görmedim bu güne kadar. Söz vermişler gibi” derken davayı izleyen gazeteciler arasında yer alan Cüneyt Özdemir de bu kumpas davasında ortaya atılan iddiaların altının doldurulamadığını ve ortaya atılan delillerinde son derece sağlıksız ve yetersiz olduğunu belirten açıklamalarda bulundu.

Özdemir ayrıca "27 Yıllık gazeteciyim, burada bir numara var. Lafı evirip çevirip bankalarımıza ve Erdoğan'a getiriyorlar. İçini dolduramıyorlar, algı operasyonu yapıyorlar. Burada hedef ekonomi ve Erdoğan" ifadelerini kullandı.

AKP'nin hazırladığı dosyanın en sonunda da şu sorular yer aldı:

DÜŞÜNÜN!
ABD Eğer Adalete ve Hukuka Bu Kadar Bağlıysa; İNTERPOL’e Üye ve Suçluların İadesi Anlaşması’na Taraf Olan Bir Ülke Olarak Neden Hakkında Yakalama Kararı olan ve Kırmızı Bültenle Aranan FETÖ’cüleri ve Elebaşlarını Türkiye’ye Vermiyor?
Dosyada Tüm Suçlamalar Zarrab Üzerine Kurulmuş Olmasına Rağmen Neden Bir Anda Tüm Suç Mehmet Hakan Atilla’nın Üzerine Yıkıldı?
Türkiye Asla BM Kurallarını İhlal Etmemiştir. ABD’nin Ambargo Kuralları Başka Ülkeler İçin Bağlayıcı Değildir.
Suç İşlendiği İddia Edilen Dönemlerde ABD Halkbank’ı Takip Etmesine Rağmen Neden Herhangi Bir Müdahalede Bulunmamıştır?
Türkiye’nin Ambargoyu Delmekle Suçlandığı Dönemlerde Almanya ve İngiltere, İran’da Dev Altyapı Projelerinin İhalelerini Almıştır. ABD Bu Ülkelere Karşı neden Sessizdir?
İran Tarafından Yolsuzluk Yaptığı Gerekçesiyle Hakkında İdam Kararı Verilen ve Reza Zarrab ile İlişkisi Açık Olan Babek Zencani’nin İsminin Bu Kumpas Davasında Sadece Şüpheli Olarak geçmesi ve Dosyadan Ayrı Tutulması Bu Davada Amacın Farklı Olduğunu Gösteriyor.
FETÖ’cüler Tarafından ABD’ye Kaçırılan ve Oluşturulan Kumpas Davasında Kullanılan Sözde Deliller Daha Önce 17/25 Aralık’ta Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri ve Yargısı Tarafından Geçersiz, Dayanaksız ve Hukuken Suç Sayılmıştır.
Bu Kumpas Davası Doğrudan Türkiye’yi Hedef Almaktadır.
Bu Kumpas Davasını Açan Savcının 15 Temmuz’dan Sonra Türkiye’nin Demokratik Yollarla Seçilmiş Cumhurbaşkanı Hakkında ‘‘Erdoğan rejimi Zarrab davasının polislerinin eşlerini tutukluyor.’’ Şeklindeki FETÖ’cülerin Mesajlarını Kendi Twitter Hesabından Paylaşması Bu Savcının Davada Tarafsız Olmadığını Açıkça Göstermiştir.
EUROPEAN BANKS, HSBC ve BNP gibi Bankalar İran ile Ticarete Aracı Olmalarına Rağmen Ne Bu Bankalar Ne De Yöneticileri Hakkında ABD Tarafından Herhangi Bir Şey Yapılmamıştır.
ABD’nin İran’a Uygulanmak Üzere Aldığı İç Hukuk Kararları BM Tarafından Onaylanmış Hukuki Kurallar Değildir.
Hakimin ısrarları, Davanın Terör Davası Değil Ekonomik dava Olduğunu Vurgulamasına Rağmen Savcılar Konuyu Terörle İlişkilendiren Açıklamalar Yapmaktadır.
Türkiye’yi İran’a Yönelik Ambargoyu Delmekle Suçlayan ABD İran ile Ambargoyu Delen Boeing gibi Şirketlere Karşı Neden Sessiz?