Politika

AKP'li Özdağ: Yalan, hırsızlık, milli ahlak hâlini almış; Hakkı istismar eden onun tokadını yer

"Böyle giderse insanlığa kandan başka bir şey getirmeyen ideolojiler gibi düne gömülürüz"

24 Mart 2017 17:29

TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanvekili AKP Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, uluslararası indekslere göre en çok rüşvetin alındığı ve yasaların en çok çiğnendiği ülkelerin İslam ülkeleri olduğunu belirterek "İslam’ın telkin ettiği ahlak ikliminden fersah fersah uzağız. Yalan, riya, hırsızlık, emanete ihanet neredeyse milli ahlak halini almış. Müslümanların güvenirliği sıfır. Hakkı istismar eden er geç onun tokadını yer" diye yazdı.

Selçuk Özdağ'ın enpolitik.com internet sitesinde yayımlanan 'Yeni bir ahlak sıçraması' başlıklı yazısı şöyle:  

Hak bir dava batıl yollarla savunulamaz. Hakkı istismar eden er geç onun tokadını yer. Bugün Türkiye’de herkes Müslüman olduğunu söylüyor. Müslümanım diyen Müslümandır. Kimse buna itiraz edemez. Ama bugün bu ülkede İslam’ın bir temsil sorunu var. Kimse Müslümanlara baktığında -içini aydınlatacak- bir İslami temsil göremiyor. İslam’ın telkin ettiği ahlak ikliminden fersah fersah uzağız. Yalan, riya, hırsızlık, emanete ihanet neredeyse milli ahlak halini almış. Müslümanların güvenirliği sıfır.

İslam bir ahlak dinidir. Ona inanan -eskiden olduğu- gibi davranamaz. Davranışlarını, hayat tarzını ona göre yeniden dizayn eder. Bir dine inanmanın zaten ilk gayesi ahlaki değişimdir. İnandım ama değişmedim demek değişecek kadar inanmadım demektir.

Uluslararası indekslerde en çok rüşvet alınan ülkeler İslam ülkeleri. Kuralların en çok çiğnendiği ülkeler İslam ülkeleri. Hukuk güvenliğinin olmadığı ülkeler İslam ülkeleri. Bir dini, bir ahlak nizamı olarak görmediğiniz takdirde din boğazınızdan aşağı inmez.

Siyasal çekişmelerin arasında ihmal ettiğimiz hususları başında Türk toplumunun ahlak meselesi geliyor. Bir ülkede terör, anarşi, ayrımcılık, rüşvet, irtikap, yalan dolan varsa aslında orada bir ahlak meselesi de var demektir. Bunun sekülerleşme ile yakın ilgisi olduğu söylenebilir ama Batı toplumlarının sekülerleşme oranı Türk ve İslam toplumlarının sekülerleşme oranından fazladır. Bu sadece sekülerleşme ile izahı yapılabilecek bir konu değil.

Son iki asırdır toplumda yaşanan gel gitler büyük değer kaymaları ve ahlak aşınmasına neden oldu. Göz bağcılığı, kolay kazanma hırsı ,dünyaperestlik bütün değerleri alıp götürdü. Yazık ki aynı aşınma dini eğitim alanlarda da var. Dünyanın göz kamaştırıcı zevkleri herkesi şu veya bu oranda etkiliyor. Eğiten bir eğitim sistemimiz yok. Gençlere örnek gösterecek örnek şahsiyetler çok az. Ahlak adamları ya ahmak yahut marjinal muamelesi görüyor. Ahlak için yola çıktığını söyleyen sivil yapılanmaların çoğu dünya ile karşılaşır karşılaşmaz bütün iddialarını kaybediyorlar. Dünyayı değiştirmek isteyenleri dünya değiştiriyor.

Bu ülkenin yeni bir ahlak sıçramasına ihtiyacı var. Ülgener Hoca Osmanlı’yı aşk ahlakının kurduğunu söyler. Kimi batılı yazarlar adaleti öne çıkarır, Osmanlı gittiği yere adalet götürdüğü için kalıcı oldu der. Onlar önce kendilerini sonra dünyayı değiştirdiler. Bugün kendi kendini değiştiremediği için dünyayı değiştiremeyen bir toplumla karşı karşıyayız. İddialarımızın ahlakına sahip değiliz. Bu zihniyet biçimiyle dünyayı yönetsek değişen bir şey olmaz.

İslam’ın yaşadığımız asırda bir umut odağı olmasını istiyorsak öncelikle ona inananlar olarak biz, onun vaz ettiği ahlakı bir manto gibi bürünmek, hatta karakter haline getirmek zorundayız. Kimse adaletimizden, dürüstlüğümüzden şüphe etmemeli. Dokunduğumuz yeri aydınlatmalıyız. Mazluma merhamet, zalime korku olmalıyız. Davranışlarımız inançlarımızın tercümanı olmalı. Ancak böyle olursak düne doğru eleştirilerimizin karşılığı olur. Eğer böyle olursak bu ülkenin yarını yaşadığımız dünyanın ışığı oluruz. Aksi takdirde insanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen beşeri ideolojiler gibi düne gömülür kalır yarına hiçbir şey taşıyamayız.