Politika

AKP kurucularından Yalçınbayır: Davutoğlu 1 Mart Tezkeresi'ne karşı çıkmıştı

'Davutoğlu'nun 'Ne olur, Abdullah Bey'e tezkereye karşı olduğumuzu lütfen söyleyin' dediğini hiç unutmam'

02 Ekim 2014 16:08

Bugün Meclis'ten geçmesi beklenen, CHP ve HDP'nin karşı çıktığı, MHP'nin ise desteklediği Irak ve Suriye konusunda birleştirilmiş tek tezkereye ilişkin tartışmalar devam ederken, AKP’nin kurucularından eski Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Dış Politika Danışmanlığı görevini yürüttüğü 2003'te Meclis'e sunulan Irak tezkeresine (1 Mart) karşı çıktığını öne sürdü. Yalçınbayır, Davutoğlu'nun Tezkere görüşmelerinde kendisinin aracı olmasını istediğini ifade etti.

 

'Davutoğlu 1 Mart'a karşıydı'

 

Milli Gazete'de yer alan habere göre Yalçınbayır, 1 Mart tezkeresinin geçmesine Ahmet Davutoğlu'nun engel olmaya çalıştığını iddia ederek o günleri şöyle anlattı:

“Tezkere öncesi son gecelerden biriydi.  Az sonra Abdullah Gül Bey ile MGK’ya katılan bir iki bakanla görüşme yapacağız. Davutoğlu geldi, elime sıkı sıkı sarıldı. ‘Ne olur, Abdullah Bey’e Tezkere’ye karşı olduğumuzu lütfen söyleyin’ diye ısrarlı tutumunu hiç unutmam. Tezkerenin ya ertelenmesini veya reddedilmesini istiyordu. Ertesi gün de Ak Parti Grubunda Tezkere görüşülecekti. ‘Ne olur, görüşlerinizde ısrar edin. Tezkerenin gelmesini erteleyin’ diyordu. Davutoğlu’nun o günkü tezkereye karşı oluşunu kamuoyunun bilmesini isterim.

Yalçınbayır'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

 

'Oldu bitti tezkeresi'

 

1 Mart 2003 Tezkere Kapalı oturumda reddedildi. Ama kapalı oturum olduğu için kimin hangi oyu verdiği bilinmiyor. Demokrasi şeffaflık rejimi ise Meclis’teki partilerin TBMM Danışma Kurulunu toplayıp, bu gizlilik kararını kaldırmaları gerekir. Halk bilsin, 1 Mart 2003’teki tezkere için kim ne oy verdi, kim ne konuştu, ülkenin menfaati neymiş, uluslararası hukuk neymiş, anayasanın yorumlanması neymiş, bunları görelim.2003-2014, on bir yıl geçmiş. Bizde yeter bilgi prensibi var. İstihbaratın bilgisini Başbakan, Cumhurbaşkanı ve MGK’ya giren bakanlar biliyor. Ama halk bilmiyor. Bu kadar bilmen yeterli deniyor. Bunların 2 Ekim’de oldu bittiyle sonuçlandırılması yerine kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir.

 

'Erbakan hoca vekilleri etkiledi'

 

1 Mart’ta, Rahmetli Erbakan’ın da etkisi altında kalan birçok Ak Parti milletvekili ha yır dedi. Rahmetli Erbakan’ın hem kamuoyuna etkili mesajları, hem Saadet Partililerin mesajları, kamuoyunda çok etkili oldu. Milletvekillerinden çok isimle, temasları olan kişileri biliyorum. Saadet Partisi’nin kuliste çalışanları vardı. Erbakan’ın bu konudaki görüşlerini anlatıyorlardı. Ayrıca sık sık çeşitli mahfillerden Meclis’e Tezkerenin reddi için mesajlar geliyordu. Ama merkezi Sadet Partisiydi.

 

'Türkiye, yabancı askerlerin ve terörist grupların lojistik üssü yapılamaz'

 

Şimdiki tezkerede uluslararası meşruiyeti aramak lazım. Anayasamızın 92. Maddesinin gerçekleşmesi de gerekir. Bugünkü Tezkerenin muhtevası belli değil. Bu muhteva Suriye ve Irak’a giriş için bir tezkere olmamalı.  Türkiye, yabancı askerlerin, veya çeşitli terörist grupların eğitimi ve lojistik hizmetlerinin merkezi olmamalı. Bu Tezkereye göre eğitim ve lojistik amaçlı Türkiye’de asker bulunabilecek. Amerika karadan kendisi girmeyecek, Türkiye lojistik eğitimle ilgilenecek.

 

Türkiye, şeytan üçgenine girmemeli

 

2003’te Amerika’nın Irak’a girişi, 2013 ve 2014’ü, bugünün Irak ve Suriyesi’ni getirdiyse, bu tezkere 2023’ü getirecektir.  Bu Tezkere ile Türkiye en fazla Telafer’e girecektir. Onun dışındaki yerlere giremeyecektir. Orası da şeytan üçgeni. Uluslararası meşruiyet de yok. Rusya ve İran’ın tutumu belli.

 

'Suriye’ye geçişin tampon devleti'

 

Sadece geçişi değil, Tezkere’de eğitim  ve lojistik destek deniyor, nedir bu eğitim ve lojistik destek? Kimler eğitecek? 1 Mart’ta yabancı askerler belliydi. Şimdi hangi yabancı askerler? Eğitimin maksadı ne? Bir grup o bölgede yetişirken, Türkiye’de eğitilmedi mi? Teçhizatları, eğitimleri, geliş gidişleri sağlanmadı mı? Bugün yaşadıklarımız 2003’ü doğuracaktır maalesef.

Türkiye bu konuda neredeyse bir Tampon Devlet oluyor. Suriye’ye geçişi kolaylaştıran, eğitim veren bir ülke konumunda oluyor. Bugün yapılanlar, tarihte unutulur mu? Buradaki unsurlar Türkiye’nin bu tavrını sürekli hatırlarlar. Bu unutulmazlığı sadece bu tezkere doğurmuyor? Nerde sıfır sorun, sırf sorun oldu. Sırf sorun da 10 yılık değil, daha geniş zamanlara uzanacaktır. Sadece 11 ili özel olarak ilgilendirmiyor. Bütün ülkeyi ilgilendirmiyor?

 

'Amerika’ya gidince ne değişti?'

 

Amerika’ya gidinceye kadar pek bir şey yoktu da Amerika’dan döndükten sonra bu değişiklik neden? Benim istediğim, tezkerenin ön şart olan hukukun üstünlüğüyle, ve kapsamıyla birlikte değerlendirilmesi lazım. Eğitim ve lojistik amaçlı nedir? Bana birisi bunu anlatsın. Genelkurmay, diğer partilerin liderlerine de brifing versin. Mecliste grubu bulunan veya bulunmayanlar, mesela Sayın Kamalak’ta bunu bilsin. Genelkurmay ve MİT’in görevi bu bölgenin, bu işin fotoğrafını çekmek. Sonra Meclis ve siyaset, buna göre karar verir. Ama muhalefet bu fotoğrafı görmüyor. O zaman bu açıklığı, bu şeffaflığı nasıl sağlayacaksın. İnsanoğlunun görüşü son derece dar ve sınırlıdır.  Herkes, kendi partilerinin çıkarları ile bakabilir.

 

'Tezkere’ye de hayır dedik, maaşları da ödedik!'

 

Tayyip Bey, Tezkere’ye hayır diyecekler için maaşları ödeyemez durumdayız diyordu. O gece saat 12.30 da Ali Babacan’ı Başbakanlığa çağırdık. Durumu sorduk. Dedi ki, biz 1 sene durumu rahat idare ederiz. Ama emlak ve motorlu taşıt vergilerini yüzde 100 artırmamız gerekir. Hatırlayın sonra o zamlar ilerleyen günlerde hayata geçti.