Politika

Akif Beki: Çılgınlar gibi yadırgıyorum 'Milli Görüş' davasının geldiği son durağı!

"Kızılca kıyamet orada kopmuş işte, nasıl kopmasın!"

06 Ekim 2017 07:22

Eski Başbakanlık Danışmanı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'yi kuran çekirdek kadronun içinde yetiştiği Milli Görüş'ün eski lideri Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan ve damadı Mehmet Altınöz, kendilerine ait şirkete olan kira borcu nedeniyle Saadet Partisi’nin hesap ve araçlarına haciz koydurmasına tepki göstedi. Erbakan'a gönül vermiş 'Milli Görüş' sevdalılarının bağışlarıyla oluşturulan mülklerin haczedildiğini belirten Beki, Dilim varmıyor bile Milli Görüş siyasetine inanmış, adanmış garibanların fedakârlıklarının iç edilip üstüne konulmuş olabileceğini söylemeye. Nasıl yadırgamam, gel de yadırgama!...Delice, çılgınlar gibi yadırgıyorum ‘dava’nın geldiği son durağı" dedi.

Karar'da çıkan Akif Beki'nin "Şahsa tapulu 'siyaset'te son nokta" başlığıyla yayımlanan (6 Ekim 2017) yazısı şöyle:

Rahmetli Erbakan’ın varislerinden Saadet Partisi’ne haciz olayı, dramatik bir son değilse nedir?

Partileri her kapatıldığında devlet el koyamasın diye alınan bir tedbirdi, ‘dava’nın malını mülkünü ‘mutemet’ kişiler üzerine yapmak, parasını pulunu ‘emanetçi’lere zimmetlemek.

Partiden yapılan açıklamaya bakılırsa, şahıs üzerine bina edilen ‘dava’nın bütün birikimi, ‘emanetçi’ şahısların üstünde kalmış, zimmetlerine geçmiş görünüyor.

SP’nin gösterdiği tepkinin başka bir anlamı yok. Üstü kapalı olarak, devletin el koyamadığına şahısların çökmesinden yakınılıyor.

Başka ne anlam ifade edebilir Genel Sekreter Tacettin Çetinkaya’nın şu isyanı:

“Milli Görüş davası, Erbakan Hocamızın bize bıraktığı bir davadır. Burası da Milli Görüş’ün partisi, bu binalar da Milli Görüş’e ait binalardır, dolayısıyla da SP’nin kullanımındadır. Hesaplar ve araçlar da SP’nindir. Bunlar, üyelerimizin aidatlarıyla sağladığı katkılarla edinilmiş mal varlıklarıdır.

Onun için de her ne kadar bir şirket üzerine olsa da kimsenin şahsına ait değildir, camiaya aittir.

Genel merkezimizle ilgili bir tahliye kararı alınmıştı, biz üst mahkemeye başvurarak bu kararı durdurmuştuk.

Ama şu anda gayrimenkullerimiz, araçlarımız ve hesaplarımız üzerinde haciz işlemleri yürütülüyor. Genel Başkanımızın makam aracının haczedilmesi, hem de bunun için yakalama kararı talebi olması, camiamızı daha da üzdü...”

İbretlik bir ders

Skandal, “Milli Görüş cephesini sarsan haciz krizi” olarak patladı. 

Meğer, hareketin kurucu lideri Erbakan’dan devreden parti binası, Erbakan’ın mirasçılarına kalmış. Mülkiyeti, Fatih Erbakan’la damadı Mehmet Altınöz’ün ortak şirketlerine kayıtlıymış.

Mirasçılar da, taşınmazlarının kirasını ödemediği gerekçesiyle, kiracı gördükleri Saadet Partisi’ne tahliye davası açmışlar.

Kiracı, çıkarılan borca itiraz edince, bir adım daha ileri gitmesinler mi!..

Genel Merkez binası da dahil, partinin gayrimenkulleri ve banka hesapları ile Genel Başkan Karamollaoğlu’nun makam aracına haciz koydurup icraya vermesinler mi!..

Kızılca kıyamet orada kopmuş işte, nasıl kopmasın!

Erbakan’ın varisleri, yasalar karşısında tamamen haklı. Şekil şartları bakımından, yaptıklarında bir yanlışlık yok.

Yasal alacaklarını tahsil için icra takibi başlattılar diye kimseyi suçlayabilir misiniz? Niye kira istiyorsunuz diye ayıplayıp kınayabilir misiniz?

Hissedarı oldukları şirketin mülkleri üzerinde her türlü tasarrufa hak sahibiler.

Fakat gelin görün ki, söz konusu mülkün gerçek sahipliği tartışmalı deniyor.

İddia o ki ortada muvazaalı bir tapu var.

Bina, Erbakan’a gönül veren ‘Milli Görüş’ sevdalılarının helal kazançlarından arttırdığı bağışlarla alındı deniyor. Yoksa, üzerine tapulu olduğu şahısların alın teriyle edinilmiş değil.

Kulağa korkunç geliyor

Sıradan bir mülkiyet anlaşmazlığı davası değil bu.

Eğer iddia doğruysa, zırva tevil götürür de bu ‘alacak davası’ götürmez.

Dilim varmıyor bile Milli Görüş siyasetine inanmış, adanmış garibanların fedakârlıklarının iç edilip üstüne konulmuş olabileceğini söylemeye.

Nasıl yadırgamam, gel de yadırgama!...Delice, çılgınlar gibi yadırgıyorum ‘dava’nın geldiği son durağı.

O derece vahim. Sözün bittiği yer, nokta!