Medya

Ahmet Nesin: PKK, HDP, CHP, SP ve Ülkücülerle aynı oyu kullanacağım

"Referandum için babamı öldürtmeye çalışan bir insanla aynı noktaya gelebiliyorsam..."

21 Şubat 2017 12:37

Gazeteci - yazar Ahmet Nesin, anayasa değişikliği referandumuyla ilgili olarak "Ben; barış için, demokrasi için, emekçiler için, kadın ve çocuk hakları için, basın özgürlüğü için, Kürtçenin yasaklanmaması için 'Hayır' diyeceğim" dedi. Nesin, "Sadece bir referandum için bile olsa ben babamı öldürtmeye çalışan bir insanla aynı noktaya gelebiliyorsam, o da benim oyumun rengini hiç düşünmeden bunu yapabiliyorsa, gerisini tartışmak bence gereksiz. Bu dediklerimi PKK, HDP ve ülkücü gençler arasında da yorumlayabilirsiniz, CHP, PKK ve SP arasında da" diye yazdı.

Ahmet Nesin'in "PKK, HDP, CHP, SP ve Ülkücülerle aynı oyu kullanacağım" başlığıyla Artı Gerçek'te yayımlanan (21 Şubat 2017) yazısı şöyle:

Ben; barış için, demokrasi için, emekçiler için, kadın ve çocuk hakları için, basın özgürlüğü için, Kürtçenin yasaklanmaması için “Hayır” diyeceğim.

Demokrasiye bakış açım babamla aynı olmadı, ağabeyim Ali’yle de aynı olmadı, canım eşimle de aynı değil. Bugüne değin birbirimizin demokrasiye bakış açılarımızı tartışmış olabiliriz, tartışmalar kimileyin yargılar niteliğe de dönüşmüş olabilir ama hiçbirimiz birbirimizin demokrasiye olan inancına saygısızlık etmedi ve edemez de. Bugünlerde çok yaşadığımız “Sen demokrasiyi bilmiyorsun…” tartışması, esasında demokrasiyi tam olarak bilmediğimizin bir göstergesi. Kimileyin kendi kendime tartıştığım da oluyor “Biz hiç demokrasi yaşadık mı?” diye. Yaşamadığımızdan demokrasiyi tartışma tavrımız da farklı oluyor, birbirimize hakaret etmeden ve bağırmadan tartışamıyoruz.

Bugünlerde değişik bir tartışma aldı başını gidiyor, daha doğrusu bu tartışmayı tek taraflı olarak hükümet ve yandaşları yapıyor. Bu tartışmayla biyerlere varacaklarını sanıyor, telaş içindeler, çünkü ilk kez eksi puanla bir seçime gidiyorlar.

Biliyorsunuz önümüzde bir referandum var ve 60 yaşıma dek bu kadar önemli bir seçime gittiğimizi anımsamıyorum. Türkiye’nin geleceğinin belirleneceği bir seçim olacak bu. Seçim dediğime bakmayın, sizin de bildiği gibi 2 değişik oy var, ya “EVET” ya da “HAYIR” diyeceğiz, anlayacağınız önümüzde ya da karşımızda seçeceğimiz bir parti yok. Oysa hükümet ve onun destekleyicisi Devlet Bahçeli bizim gibi düşünmüyor, onlara karşı vereceğimiz bütün oyları kendilerine göre şaibe altına almaya çalışıyorlar.

Bugünlerde çok komik bir tartışma başlattılar: “PKK bu referandumda HAYIR diyor, FETÖ’cüler HAYIR diyor, Kandil HAYIR diyor, HAYIR diyenler teröristtir, biz o yüzden EVET diyeceğiz…” Bu yaklaşımın neresinden tutacağımı bilmiyorum, hani derler ya “Bunun iler tutar yanı yok…” diye, bu gerçekten öyle bişey. Sanki anayasa değişikliği teklifini AKP dışındaki örgüt ve partiler meclise sundu da, onlara karşı birleşik cephe kurdular ve demokrasi adına savaşıyorlar.

AKP ve Erdoğan getirdikleri yasaya kendileri de inanmadıkları için, “HAYIR” diyenleri anlamakta zorlanıyorlar. O yüzden garip bir propaganda biçimi seçtiler, PKK ve Kandil “HAYIR” dediğine göre “HAYIR” diyen herkes teröristtir diye yaklaşıp insanları kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.

Bu saçmalığa kendi açımdan yanıt vereceğim. Bildiğiniz gibi Özgür Gündem Gazetesi’nde bir günlük genel yayın müdürlüğü yaptığımdan, PKK propagandası yapmaktan, yardımdan, desteklemekten hem 11 gün tutuklu kaldım, hem de mahkemem devam ediyor. Anlayacağınız ben referandum öncesi PKK’li ilan edildim, doğal olarak da Kandil’i desteklemiş oluyorum.

Ben yıllardır süren Kürtlerle savaş konusunda onların istediklerinin yanındayım. Kürtlerin kendi dillerinde eğitim almasını savunuyorum, onların kültürlerini geliştirmelerinde özgür olmalarını savunuyorum, sağlıktan eğitime kadar İstanbul kadar hakları olması gerektiğine inanıyorum, sadece Kürdistan’ın değil, bütün Türkiye’nin eyalet ya da federatif sistemle yönetilmesini destekliyorum. Bunların olmasını savunmam için PKK’li olmam gerekmiyor, Kandil’le görüşmem gerekmiyor, sosyalist olmam, insan haklarını savunmam bunlar için savaşım vermeme yetiyor.

Ya da başka türlü anlatayım, işçi ve memur haklarını savunurken, onların arasındaki dindar ya da ülkücü işçileri ayırarak savunmuyorum bunu. Dindar ya da ülkücü bir sendikanın patrona karşı verdiği mücadelede onların yanında yerimi alıyorum. Bundan dolayı ne dindar ne de ülkücü olmam gerekmiyor.

Daha önce de yazdığım gibi tekel işçilerinin eyleminde ya da Gezi eyleminde nasıl onlarla birlikte mücadele ettiysem bu referandumda da onların yanında olacağım ya da onlar benim yanımda olacaklar.

Ben Sıvas Madımak Oteli katliamı sonrası “Kazamız mübarek olsun…” diye açıklama yapan dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu’yla aynı oyu kullanacağım. Şimdi herkes ama herkesten önce Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım ikimizle empati kursun. Babamı öldürtmeye çalışmış, onu öldüremeyip 35 arkadaşının ölmesine neden olmuş bir insan, aradan geçen 24 yıl sonra, yapılması istenen bir yasa değişimiyle ülkenin geleceği durumu düşünüp “HAYIR” oyu kullanıyor, ben de aynı gerekçeyle aynı oyu kullanıyorum.

Sadece bir referandum için bile olsa ben babamı öldürtmeye çalışan bir insanla aynı noktaya gelebiliyorsam, o da benim oyumun rengini hiç düşünmeden bunu yapabiliyorsa, gerisini tartışmak bence gereksiz. Bu dediklerimi PKK, HDP ve ülkücü gençler arasında da yorumlayabilirsiniz, CHP, PKK ve SP arasında da…

Ben şu an MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın geçmişte derin devletin içinde ne kadar yer aldığının değil, bu seçimle beraber gelecek Erdoğan derin devletinin felaketinin ayrımındayım, onlar da bunun ayrımında, Kandil de… Bu referandumda “HAYIR” oyu verecek olan ülkücü ve MHP’liler, ne kadar Muhsin Yazıcıoğlu ve kimi arkadaşlarının “Bizler 12 Eylül öncesi çok fena kullanıldık…” seslerinin haklılığı içinde hareket ediyorlarsa, ben de bu referandumdan “EVET” çıktığı takdirde uzun yıllar barış sözcüğünü unutacağımın farkındayım…

Yani Erdoğan ve Yıldırım, ben Barış için, demokrasi için, işçi ve memur hakları için, kadın ve çocuk hakları için, basın özgürlüğü için, Kürtçenin yasaklanmaması için “HAYIR” diyeceğim. Senin mantığınla bu seçim süresince oyumdan dolayı PKK’li olmakta da, ülkücü olmakta da bir sakınca görmüyorum.