Gündem

"Ağırlaştırılmış müebbet kararlarıyla hem inşaat sektörünün hem de ekonominin önü açılıyor"

"Dua edelim, KHK ile ölenin kalan cezası yakınlarına ciro edilmesin"

18 Mart 2018 15:45

Ahmet Tan* 

“Müebbet” Arapça “ebed” kökünden; “Sonu olmayan bir gelecek” demek. Hukuksal değil felsefi, hatta dini bir kavram. Zaten İslam Ansiklopedisi de “ebed”in “bölünemez bir sonsuzluk olduğunu ve hiçbir zaman sona ermeyeceğini” ilan ediyor. 
Nazlı Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan FETÖ’cü oldukları iddiasıyla 3 sanığa daha “ağırlaştırılmış müebbet cezası” verildi. Aynı saatlerde de Afrin’de, 1.528’inci teröristin “tesirsiz hale getirildiği” açıklanıyordu. 
“Tesirsiz hale getirmek” ve “ağırlaştırılmış müebbet”, lafzı ve ruhu ile birbirini tamamlayan iki kavram. 
Yine de “müebbet”lerin, gerçekten “tesirsiz hale getirilmesi” için infaz yasası bazı ek önlemler almış. Ama bendenize göre bu yetmez. Onların, “ebed müddet” yani “sonsuza dek”, yani “öldükten sonra da” cezaevine defnedilmeleri gerek. Çünkü adı üstünde müebbet. (Hayal bu ya, ABD Gülen’i verir ve biz de 333 kez ağırlaştırılmış müebbet verirsek... Gülen de hapiste ölürse, ölüsünü yakınlarına verirsek, defnedileceği yer türbe olacaktır. Kimi AKP’liler de gizlice gidip çaput bağlayacaklardır. Bunu önlemenin tek yolu, ağır müebbetlikleri cezaevine gömmektir!) 
Bol kepçe ağırlaştırılmış müebbet cezalar ile Ergenekon sürecinde bu cezanın “cılkı” çıkarıldı. Şimdi de bu “cılk”tan “civciv” çıkarılmak isteniyor. 
Örnek çok. Sonuncusu, Almanya uyruklu gazeteci Deniz Yücel, bir dönem Cumhuriyet’in Bonn temsilcisi olan Enis Berberoğlu’ndan çok şanslı çıktı. 18 yıl hapsi isteniyordu. Ne oldu ise oldu. Merkel Hanım ve Binali Bey’in “kavli” ile dosyasından civciv çıktı, Almanya’ya uçtu. Ve oradan video ile Sayın Cumhurbaşkanımıza nanik yaptı: 
O öyle kalmayacak!” 
Alman pasaportu cepte, arkada Merkel, üstelik bir de “denetimsiz serbest”
Ne demişler? “Dört dönüm bostan, yan gel yat Osman!”

***

Gazeteciyiz ya, her şeyi biliyoruz. Vatandaş soruyor: 
“Hele de bize.. Bu 2 - 3 kez ağırlaşmış nasıl oluyor?” 
Diyorsunuz: 
“1 kez ağırlaştırılmış ise mesele yok. 24 yıl yatana tanınan ‘koşullu’ salıverilme hakkı, ağır müebbet 6 yıl sonraya erteleniyor... Ama bunun için ‘iyi hal’ vs. gerekiyor!” 
Bu “iyi hal” acaip bir şey! 11 yaşındaki çocuğu taciz edip de “18 zannetmiştim!” diyene uygulanabiliyor. Ama mesela nedense iki Altan kardeşten birine bile uygulanmıyor. 
Mahkeme, 75’lik Nazlı Ilıcak’ın hanım hanımcık halini de hastalıklarını, hele hele bugünkü iktidarın “sebebi hikmeti” türban sicilini ise hiç dikkate almıyor. Ilıcak, 1995’te milletvekili seçilmişti. TBMM’nin orta yerinde ABD yurttaşı ve milletvekili arkadaşı ve şimdiki iktidarın kankası-büyükelçisi Merve Kavakçı ile kol kola “Eski Türkiye”ye meydan okudular. Türban cihadı ile açtıkları deliği büyüten Tayyip Bey cumhurbaşkanı bile oldu. 
Bu arada bendeniz gibi Vefa’da okumuşlar ile vefanın en değerli insani özellik olduğuna inananların ise bu “ak vefasızlık” karşısında dili tutuldu. 
Birçok davaya “müdahil” olan Sayın Cumhurbaşkanımız, nedense “türban mücahidesi” Nazlı Hanım’ın, hiç değilse indirimden yararlanması için kılını bile kıpırdatmadı. 
Eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut’un dediği üzere, “Siyasette vefa olmuyor. Yükseklerinde hiç olmuyor!”

***

İnfaz yasası Ahmet ve Mehmet Altan’a kardeş kardeş aynı hücrede yatma hakkı bile tanımıyor! “Ağırlaştırılmış müebbet” alanlar cezalarını “tek kişilik”hücrede çekmek zorunda. Ama her hayırda bir şer, her yasada bir hikmet, her KHK’de bin hikmet var. 
Her ağırlaştırılmış müebbet kararıyla hem inşaat sektörünün hem de ekonominin önü açılıyor. Bol kepçe müebbet cezalar rahmetli Erbakan’ın “ağır sanayi hamlesi”ne benziyor. Ne kadar çok müebbet, o kadar çok tek hücreli hapishane inşaatı! “Vinvin”... Hem adalet kazanıyor, hem müteahhitler! 
Ağırlaştırılmışlıktan murat müebbetin azabını ağırlaştırmak: Günde en fazla 1 saat açık avluya çıkma ile 15 günde bir de çok yakın aile bireyleriyle en fazla 1 saat görüşebilme “ayrıcalığı”
Yatıp çıkan bizim Cumhuriyet’teki arkadaşlar gibi hâlâ yatanlar ve birçok tutuklu ise hüküm giymeden bu “ağrılaştırılmış” uygulamalara maruz kaldılar. 
“Sadesi” ile “ağırı”nın farkı sadece 6 yıl. Ama müebbet birkaç kez ağırlaşınca yıllar da katlanıyor: 
“Koşullu salıverilme” ancak 24 yıl yatana tanınabiliyor.. “Ağrılaştırılmış”olanlarda ise 30. yılın sonunda! O da “iyi hal” var ise! Özet mi? 
Askerlik gibi hapislik de yan gelip yatma yeri değil. Üstelik burada şehitlik gibi bir “avantaj” da yok. Ömrü yetmeyen “niyazi” olup kurtuluyor. 
Dua edelim, birisi aklına getirmesin ve KHK ile ölenin kalan cezası yakınlarına ciro edilmesin!


* Bu makale, Cumhuriyet'ten alınmıştır