Gündem

ADD'den Merve Kavakçı'ya çağrı: Görevi kabul etmemesi gerekiyor

“Merve Kavakçı’nın başarısı hakkında fikir yürütmek doğru olmaz ama üzerinde ne denli uzlaşılan bir şahsiyet olduğunu tartışabiliriz”

04 Ağustos 2017 21:07

ADD, Malezya’ya Büyükelçi olarak atanan Merve Kavakçı’ya da çağrı yaparak, “Sanal ortamda dolaşan; bir tarikat liderinin önünde diz çökmüş resmi ortadadır. Bu resimden sonra Merve Kavakçı’nın bu görevi kabul etmemesi gerekir” dedi.

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Malezya’ya Büyükelçi olarak atanan Merve Kavakçı’ya ilişkin açıklama yaptı. Dış politikada parti değil devlet çıkarının düşünülmesi gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, “Eğer bir siyasi irade izlediği yanlış ve gerçekçilikten uzak politikalarını ulusal çıkar adına yaptığını iddia ediyor ve dış politika oluşumunda gerekli tüm kurum ve kuruluşları devre dışı bırakıyor ise; bunun adı en hafif deyimi ile büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi 'gaflet ve delaletten' başka bir şey değildir.” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada Merve Kavakçı’ya da çağrı yapılarak, “Sanal ortamda dolaşan; bir tarikat liderinin önünde diz çökmüş resmi  ortadadır. Bu resimden sonra Merve Kavakçı’nın bu görevi kabul etmemesi gerekir.” denildi.

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yaptığı açıklama şöyle:

“Dış politika genel anlamda ülkelerin ulusal çıkarlarının biçimlendirdiği amaçlara ulaşmak için diğer devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla olan diplomatik siyasal, ekonomi ve hukuki ilişkileri kapsayan politikalar olarak tanımlanmaktadır.

Bir ülkenin dış politikasında ulusal çıkar temel belirleyici olmak zorundadır ve atılan tüm adımlar ve izlenen tüm politikalar ulusal çıkar etrafında şekillenmelidir.

Eğer bir siyasi irade izlediği yanlış ve gerçekçilikten uzak politikalarını ulusal çıkar adına yaptığını iddia ediyor ve dış politika oluşumunda gerekli tüm kurum ve kuruluşları devre dışı bırakıyor ise; bunun adı en hafif deyimi ile büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi “gaflet ve delaletten” başka bir şey değildir.

Ulusal çıkar üzerine kurulması gerekli dış politika önceliklerinin ve yaklaşımlarının oluşturulmasında ve yürütülmesinde temel belirleyici kurum Dışişleri Bakanlıkları olmak zorundadır. Siyasi iradeler yaklaşımlarını ve dış politika önceliklerini, Dışişleri Bakanlıklarının teamülleri, gelenekleri, yönlendirmeleri, uyarıları çerçevesinde belirlemek zorundadırlar. Dışişleri Bakanlıklarında Büyükelçilik makamı da karar verme mekanizmaları açısından büyük önem taşımaktadır. O makamlara gelişi güzel atamalar yapılması, ülkenin ulusal çıkarları ile de yakından ilgilidir.

Dış politikayı ulusal çıkar üzerine inşa edilmesi gereken, süreklilik arz eden ve gerçekçi yaklaşımları içeren, yılların tecrübe ve gelişim süzgecinden geçirilerek hayata geçirilmesi gereken politikalar olarak görmek gerekir. 

"Dış politika, hükümet değil devlet politikası olmak zorundadır"

Günümüz Türkiye’sine baktığımızda ne yazık ki; dış politikamız tamamen mevcut siyasi iradenin güdümüne girmiş, devlet politikasından çok siyasi iradenin tercih ve önceliklerine göre şekillenir bir konuma getirilmiştir. Dış politikada söz sahibi olması gereken kurum ve kuruluşlar tek merkezden belirlenen dış politikaları sadece uygular durumuna düşürülmüşlerdir. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası devletin değil, mevcut siyasi iradenin, daha iyi ifade ile, tek kişinin eline kalmıştır. Tek kişinin belirlediği dış politikada sözde fikir üretenler ve öncelikleri belirleyenler de yandaş “uzman”lardan başkası değildir.

“İşte bu Ahval ve şartlarda” Merve Kavakçı’nın büyükelçi olarak atanmasına hiç şaşırmamak gerekir.

Yapılan atamayı,  Dünya’da  siyasi iradelerin yaptığı bu gibi  atamalarda gözetilen ilkeler çerçevesinde değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü çeşitli ülkelerde siyasi iradelerin  atadığı büyükelçiler toplumun tüm kesimlerince kabul gören, alanında başarılı ve üzerinde uzlaşılan şahsiyetlerdir. Merve Kavakçı'nın yabancısı olmadığı bir ülkeden örnek verebiliriz;  ABD’de atanan büyükelçilerin meslekten olsun, siyasi olsun, Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki mülakat ve görüşmelerini hatırlarsak bir ülke için bir büyükelçi atamanın ne denli önemli olduğu ortadadır.

Tabii siyasi iktidar tarafından  son dönemde, bazı Afrika ülkelerine yapılan büyükelçi atamalarına benzer atamalar  yapmak  siyasi gelenek haline getiriliyorsa o zaman bu atama konusunda  da bir şey söylemek gereksiz olur.

Merve Kavakçı’nın başarısı hakkında fikir yürütmek doğru olmaz ama üzerinde ne denli uzlaşılan bir şahsiyet olduğunu tartışabiliriz. Sanal ortamda dolaşan; bir tarikat liderinin önünde diz çökmüş resmi  ortadadır. Bu resimden sonra Merve Kavakçı’nın bu görevi kabul etmemesi gerekir. Böyle bir davranış kendisine ileride sunulacak başka görevler için toplumun tüm kesimleri ile empati yapması açısından yararlı olabilir.

Merve Kavakçı’nın Türk vatandaşlığından gerekli bildirimde bulunmadığı için çıkarılması, ABD Vatandaşlığı, ABD vatandaşı olurken ettiği yemin de büyükelçi atanması ile yakından ilgili konulardır. Bir büyükelçinin gittiği ülkeye güven vermesi ve verdiği sözün arkasında durması gerekliliği düşünülünce yukarıdaki konuların da ne denli önemli olduğu ortadadır.

Biz konuya hep Türkiye açısından bakıyoruz. Aslında mevcut siyasi irade bu atama ile Malezya’yı da zora sokmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen gelen bir büyükelçinin ülkesinde yarattığı tartışmalar göz önüne alındığında Malezya makamlarının da işinin ne denli güç olduğu ortadadır.

Mevcut şartlarda Malezya makamlarının güven konusunda ve tüm ülkemizi temsili konusunda Merve Kavakçı’ya yaklaşımları nasıl olacaktır? Merve Kavakçı’nın atanmasına karşı çıkan siyasi çevreler ve sivil toplum kuruluşlarının Malezya’yı ziyareti ve temasları konularında Malezya makamları nasıl bir hareket tarzı izleyecektir?

Bu sorular artırılabilir. Bu da gösteriyor ki Malezya makamları şimdiden Merve Kavakçı’nın büyükelçiliği konusunda kara kara düşünmeye başlamışlarıdır. 2010’dan başlayarak Türk dış politikasında telafisi zor sapma ve yanlışlarla ülkeyi yöneten mevcut siyasi iradenin bu son tasarrufu da Türkiye Cumhuriyeti adına kabul edilmesi ve sindirilmesi zor  bir atamadır.

Dış politikada ulusal çıkarlara zarar getirebilecek her türlü politikalardan ve yaklaşımlardan uzak durmak bir ülkenin “olmazsa olmazlarındandır”. Mevcut siyasi irade ivedilikle bu yanlıştan dönmelidir. Büyükelçilik makamı “benden olsun da nasıl olursa olsun” veya “biraz uzakta dursun” anlayışları ile atama yapılacak makamlar değildir. Mevcut siyasi iradenin bu yanlıştan dönmesini beklemek gerçekçi olmasa da Merve Kavakçı’nı sağ duyulu bir yaklaşımla bu görevi geri çevirmesi hem ülke hem de kendisi için daha hayırlı olacaktır.

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşma gereği gördük.