Politika

Abdüllatif Şener'den 'Gül' yorumu: Baykal, olmayanı göstererek olana ulaşma metodunu kullanmış olabilir

"Devletin sahibi Sayın Erdoğan..."

04 Mayıs 2017 17:40

Anayasa değişikliği kampanyasında 'hayır'  oyu için çalışma yapan, AKP'nin kurucularından, eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, eski CHP Başkanı Deniz Baykal'ın parti içinde büyük tepkiye neden olan "Abdullah Gül'ün yüzde 49'un adayı olabileceği" önerisini değerlendirdi. "Bu safhada isimleri, adayları telaffuz etmenin sonucu göstermeyeceğine" dikkat çeken Şener, "2.5 sene sonra bugün telaffuz edilecek isimlerin de yerinde yeller esebilir" dedi. Baykal'ın "olmayanı göstererek olana ulaşma metodunu" kullanmış olabileceğini ifade eden Şener, "Şu mu, bu mu olsun; hiç gerek yok bunları konuşmaya. Sayın Baykal niye söylediğini bilmiyorum. Belki olmayanı  göstererek, diskalifiye ederek, olana ulaşma metodu vardır ya, belki olmayacakları gösteriyor" diye konuştu.

Abdüllatif Şener, Türkiye’de siyaset yapanların da pek çok kişinin nelerin değiştiğini henüz anlamadıklarını ifade eden Şener, "Böyle bir ortamda bir takım yeni partiler kurmak hesaplar yapmak suretiyle Türkiye’nin geleceğiyle ilgili yapılan kurguların hiç biri netice almaya yönelik değildir. Bir takım kişilerin ancak meşguliyetini sağlar diye düşünüyorum ben" dedi.

Şener’in T24’e değerlendirmeleri şöyle:

"Rejim değişti, parti kavramı değişti, parti sistemleri değişti"

Türkiye'de siyaset yapanlar dahil pek çok kişi nelerin değiştiğini anlamış değil. 16 Nisan'la birlikte Türkiye’de rejim değişti, parti kavramı da değişti, bizim alıştığımız parti sistemleri de değişti. O bakımdan sanki hiçbir şey olmamış gibi insanlar siyaset yapmak isteyenler kurgu yapıyor, plan yapıyorlar, girişimde bulunuyorlar. Ama işin özü şudur; Türkiye’de 16 Nisan sonrası düzen, biliyorsunuz sayım tartışmaları var. Biliyorsunuz iç hukuk yolları bitmiştir. Uluslararası süreçler devam ediyor. Bu süreçler tamamlanır, anayasa değişikliği geçmiş sayılırsa, artık yeni bir düzene girmiş oluyoruz.

"Cumhurbaşkanı devletin sahibi, iktidar partisinin genel başkanı"

Bu yeni dönemde, partilerin konumu da değişiyor. Düşünün bir parti var, iktidar partisi ve bu partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı devletin sahibi; tüm genel idarenin, illerdeki valilikler ve kaymakamlıklar dahil ve yargıya hükmeden, parlamentoya hükmeden bir kimlik kişilik olarak cumhurbaşkanı iktidar partisinin de genel başkanıdır.

Siyaset dediğimiz Meclis’te yapılır. Milletvekillerinin iki temel görevi vardır. Biri hükümeti denetleme, ikincisi yasa yapmak. Bu anayasa değişikliği ile parlamentonun hükümeti denetleme yetkisi fiilen ve hukuken kalkmıştır.

Yasama yetkisi ise cumhurbaşkanının müsaadesiyle sınırlı hale gelmiştir. Dolayısıyla iktidar partisinin genel başkanı olan cumhurbaşkanı bir taraftan Meclis’e hükmeden diğer taraftan yargıya hükmeden bir devleti temsil eden tek başına devlet olan bir kimlik ve kişilik böyle olunca ortada bir tane devlet partisi kalır, diğerleri en fazla bir seçim sonrasında yok olur giderler. Fonksiyon ve işlevi olmayan hiç bir şey varlığını sürdüremez çünkü.

(Baraj indirilirse sorusuna) Bir şey farketmez ki; seçim barajı indirildi, işlevi yok. Milletvekilleri maaşlarını alır. Emeklilik haklarını alır. Sağlıkta dokunulmazlıktan yararlanırlar ama partilerin işlevi kalmayacak. Devlet partisi de zamanla Türkiye’yi parti devletine dönüştürür.

Böyle bir ortamda bir takım yeni partiler kurmak hesaplar yapmak suretiyle Türkiye’nin geleceğiyle ilgili yapılan kurguların hiç biri netice almaya yönelik değildir. Bir takım kişilerin ancak meşguliyetini sağlar diye düşünüyorum ben.

"Devletin sahibi olan kişi cumhurbaşkanlığına aday olacaktır"

(Ne yapılmalı sorusuna) Partilerin şöyle bir işlevi var: 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi önemlidir, bu seçimi belirleyecek bir girişimde bulunabilirlerse seçim kampanyasını iyi yürütebilirlerse farklı bir ismi cumhurbaşkanı yapabilir. Sadece cumhurbaşkanlığına yönelik etkinliği olabilir şu anda partilerin ama orada bir zorluk var. Artık devletin sahibi olan bir kişi 2019 seçimlerinde de aday olacaktır. Sayın Erdoğan’dan bahsediyorum. Seçimi elinden almak, devlet gücüyle mücadele ederek ondan daha baskın olmakla ancak mümkün olur.

"2019 kadar yatay-dikey her türlü örgütlenmeyle dinamik yapı oluşturulmalı"

Şu anda bütün muhalefet partileri açısından yapılacak tek bir iş vardır. Sine-i millete dönmek, bu parlamenterliklerini terkedip halka yönelmek anlamında demiyorum. Ama bütün çabalarını 2019’da sonuç almak yönelik olarak örgütlerine harcamaları lazım. Sadece mevcut örgüt yapılanmaların ötesinde siyasi partiler yasasında tanımlayan ya da tanımlanmadığı halde müsait olan yatay dikey her türlü örgütlenmeyle etkin dinamik bir yapı kurup toplumun her katmanına her kılcal damarına ulayacak bir güç elde etmeleri lazım. Bu gücü niye elde edecekler; cumhurbaşkanını belirlemek için elde edecekler. Eğer muhalefet partilerinin göstereceği bu performansla başka bir cumhurbaşkanı olursa artık adı demokrasi olmayan bu değişikliği tekrar değiştirip parlamenter demokrasiye tekrara dönülebilir.

"2.5 sene sonra bugün telaffuz edilen isimlerin yerinde yeller esebilir"  

(Baykal’ın önerileri sorusuna) Şu safhada isimleri adayları ismen telaffuz etmek sonucu göstermez sadece geçici bir takım parti içi veya parti dışı bir takım siyasi hesapların malzemesi olarak kullanılmış olabilir yoksa 2.5 sene sonra bugünkü telaffuz edilecek isimlerin de yerinde yeller esebilir. Şu mu bu mu olsun hiç gerek yok bunları konuşmaya gördüğüm kadarıyla Sayın Baykal niye söylediği bilmiyorum belki olmayanı göstererek diskalifiye ederek olanı ulaşma metodu vardır ya belki olmayacakları gösteriyor.