Politika

Abdüllatif Şener: Türkiye'de ne kadar İslami kurum varsa tamamının kurucusu ve inşa edicisi Atatürk ve CHP'dir

“Atatürk, İslamiyet'in din bilgisi olmayanların veya istismarcıların elinde zarar görmemesine özen göstermiştir”

10 Kasım 2018 22:36

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ölümünün 80. yılında anılırken, başkanlığını yürüttüğü kurumun kurucusunu anmayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’a bir tepki de CHP’li Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’den geldi. “Bugün Türkiye’de var olan ne kadar İslami kurum varsa bu kurumların tamamının kurucusu ve inşa edicisi Cumhuriyetin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve CHP’dir” diyen Şener, daha sonraki yıllarda bu dini kurumların başka siyasetçiler tarafından sadece istismar maksadıyla kullanıldığını savundu. Şener, “Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran kişinin Atatürk olduğunu düşünecek olursak özellikle Diyanet’in kurucusuna derin saygı içerisinde olması gerektiğini düşünürüm” dedi.

CHP’li Şener, “Atatürk’ün devleti şekillendirirken de İslamiyet’in doğru anlaşılmasına,  doğru bilinmesine ve kutsal dinimizin din bilgisi olmayanların veya istismarcıların elinde zarar görmemesine özen gösterdiğini” belirtti. “Bu nedenle Laik devlet ilkesini benimsediğini ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurduğunu” anlatan Şener,  “Atatürk’ün derin bir İslami bilgisi olduğunun değişik konuşmalarında, cami konuşmalarında görüldüğünü” söyledi.

AKP’nin 16 yıllık iktidarında yeni bir İslami kurum ihdas edilmediğini belirten CHP’li Şener,” Son 16 yıllık iktidar dönemine bakın mevcut iktidarın hiçbir yeni dini kurum ihdas edememiştir ama CHP’nin kurmuş olduğu kurumların tamamını arka bahçesi haline dönüştürüp siyasi maksatlarla kullanmak için çaba harcamaktadır” diye konuştu.

CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, Kurtuluş Savaşı için ‘ Keşke Yunan kazansaydı’ diyen Kadir Mısırlıoğlu’nu ziyaret etmesiyle gündeme gelen Diyanet İşleri Başkanı’nın cuma hutbesinde 10 Kasım anmasını yapmaması ile ilgili T24’e şu değerlendirmede bulundu:

“İslamiyet’in din bilgisi olmayanların veya istismarcıların elinde zarar görmemesine özen göstermiştir”

“Bugün 10 Kasım. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünü 80. yıldönümü. Bu gün vesilesiyle ve kamuoyundaki bazı tartışmalar sadedinde şunu belirtmek isterim ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurucusu Atatürk’ün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Cumhuriyet’in kurucusunu bu devleti kurarken, kurumlarını oluştururken kafasında bir İslami tez vardı. Bu teze uygun olarak yaptığı faaliyetleri ve yaklaşımını sergilemiştir. Bir kere kendisinin derin bir İslami bilgisi olduğu  açıktır.  Bunu değişik konuşmalarında hatta cami konuşmalarında görürüz. Yaptığı dini konuşmalarda İslamiyet’in inceliklerine vakıf ve inançlı bir kimlik olarak bu konuşmaları yaptığını görüyoruz.  Devleti şekillendirirken de İslamiyet’in doğru anlaşılmasına doğru bilinmesine ve kutsal dinimizin din bilgisi olmayanların veya istismarcıların elinde zarar görmemesine özen göstermiştir.”

“Diyanet, bir Osmanlı kurumu değildir, müstakilen Cumhuriyetle oluşturulmuş, şekillendirilmiş ve kurulmuştur”

“Bu nedenle Laik devlet ilkesini benimsemiştir bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur.  Diyanet İşleri Başkanlığı bir Osmanlı kurumu değildir veya daha önceki Müslüman devletlerde görülen bur kurum değildir müstakilen Cumhuriyetle oluşturulmuş, şekillendirilmiş ve kurulmuştur.

Bunun dışında özellikle İslam dininin doğru anlaşılması için Kuran tefsiri hazırlattırmıştır. Elmalı Hamdi Yazır bu konu da görevlendirilmiştir ve kendisine 10 bin lira da para verilmiştir. Elmalı Hamdi bu tefsiri hazırlamış ve Atatürk sağlığında 1936 yılında bu hazırlatmış tefsiri devlet matbaasında bastırmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam bu Kuran tefsiri 40 bin adet bastırılmış ve Türkiye’de ne kadar müftü imam vaiz din görevlisi varsa birer takım ücretsiz dağıtılmıştır.

Yazıldığı günden bugüne kadar bütün Diyanet İşleri Başkanları, İlahiyat hocaları öğretim üyeleri ittifakla yeni harflerle yazılan tefsirin Elmalı tefsiri olduğu konusunda da fikir birliği içerisindedirler. Yazılan tefsir özel bir lorumu. Özel maksatlara göre yazılan tefsir olmaktan öte doğrudan doğruya İslam’ın özünü anlatan esaslarını dile getiren ve dinin yanlış anlaşılmasını ortadan kaldırmaya yönelik bir tefsirdir bu.”

“Cumhuriyetle birlikte hutbelerin vaaz kısmı Türkçeleştirildi ve bugün de camilerde Türkçe  olarak vaazı dinlemekteyiz”

“Aynı şekilde bir Kuran meali çalışmasında Atatürk ve Cumhuriyetin kurucuları Mehmet Akif’e verilmiştir. Ancak, Mehmet Akif bu meali tamamlayamamıştır. Bir kısmı Mustafa Runyun tarafından  kendisinde olan nüshalara dayanarak  son dönemlerde basılmıştır. Ancak basılan meali ben okudum  Mehmet Akif’in neden  son  tedavisi için Türkiye’ye gelirken  mealinin eğer dönmezse  yakılmasını isteğini anlayabiliyorum. Çünkü yaptığı çeviri içine sinmemiştir. Bugün için meal yazmak daha kolay çünkü yüzlerce meal var. Bir yeni meal yazmak isteyen eski meallari de gözden geçirerek kıyaslama  imkanına sahiptir. Ama o sırada böyle bir kıyaslama imkanı olmadığı için bu çalışmanın Mehmet Akif’in içine sinmediğini düşünüyorum.

Atatürk, aynı zamanda hadis kitabı Buhari’nin özeti olan hadis kitabının tercüme ettirilerek basılmasına öncülük etmiştir. Sağlam, güvenilir bir hadis kitabının Türkçeleştirilmiş olarak basılması onun arkasında bir Kuran mealinin hazırlanması Kuran tefsirinin yapılması ve bunları Atatürk tarafından öncülük edilmesi doğrudan doğruya dinin doğru anlaşılmasına özen gösterdiğini anlatır. Hatta Cuma ve bayram hutbelerinin Türkçe kısımları vardır halen camilerimizde bir kısmı duadan ibaret olarak Arapça okunsa bile vaaz kısmı Türkçedir. Osmanlılar döneminde Cuma ve bayram hutbelerinin tamamı Arapçaydı ve dinleyen cemaat bunu anlamazdı. Ama Cumhuriyetle birlikte  hutbelerin vaaz kısmı Türkçeleştirildi ve bugün de camilerde Türkçe  olarak vaazı dinlemekteyiz. Burada da aynı şekilde dinin doğru anlaşılmasına gösterdiği özeni görüyoruz. Bu neden gerekliydi derseniz gerçekten Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda toplumda var olan din anlayışını hiçbir bir dine tahsisli olmadığı halde dini istismar ederek varlığını sürdüren ve din adına toplumda çok kötü gelenekler oluşturan geniş bir kitlenin varlığını düşünecek olursanız mutlak surette gerekli bir hamleydi, gerekli bir projeydi ve bence başarılı olarak uygulanmıştır.”

“İmam hatip okullarının ve ilahiyat fakültelerinin CHP iktidarı yıllarında ilk kez açıldığını düşünecek olursak…”

“Tüm bunları bir arada değerlendirdiğimizde hatta İmam Hatip Okullarının ve ilahiyat Fakültelerinin CHP iktidarı yıllarında ilk kez açıldığını düşünecek olursak şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz bugün Türkiye’de var olan ne kadar İslami kurum varsa bu kurumları tamamının kurucusu ve inşa edicisi Cumhuriyetin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve CHP’dir.  Ancak daha sonraki yıllarda bu CHP ve Atatürk’ün kurmuş olduğu dini kurumlar maalesef başka siyasetçiler tarafından sadece istismar maksadıyla kullanılmıştır.”

“İktidar CHP’nin kurmuş olduğu kurumların tamamını arka bahçesi haline dönüştürdü”

“Son 16 yıllık iktidar dönemine bakın mevcut iktidarın hiçbir yeni dini kurum ihdas edememiştir ama CHP’nin kurmuş olduğu kurumların tamamını arka bahçesi haline dönüştürüp siyasi maksatlarla  kullanmak için çaba harcamaktadır. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuranın Atatürk olduğunu düşünecek olursak özellikle Diyanet’in kurucusuna derin saygı içerisinde olması gerektiğini düşünürüm.”