Dünya

ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin Ortadoğu ve Avrupa bölümlerinde neler yer aldı?

Raporda, Türkiye'nin adı geçmedi

19 Aralık 2017 06:35

ABD Başkanı Donald Trump, göreve başlamasından yaklaşık 11 ay sonra, ülkesinin yeni ‘Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni açıkladı. Rusya ve Çin’i “Amerikan gücü, etkisi ve çıkarlarına meydan okuyan, Amerikan güvenliği ve refahını zayıflatmaya çalışan ülkeler” olarak nitelendiren raporda, Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti’ndeki “diktatörlüklerin” de bölgeleri istikrarsızlaştırdığı, Amerikalıları ve müttefiklerini tehdit ettiği ve kendi vatandaşlarına vahşice davrandığı savunuldu.

“Avrupalı müttefiklerin savunma harcamalarını GDP'nin yüzde 2’sine çıkarmalarını bekliyoruz”

Türkiye’nin adı raporda geçmezken; Avrupalı müttefiklere savunma harcalamalarını artırma çağrısı yapıldı ve “Avrupalı müttefiklerimizin, 2024’e kadar savunma harcamalarını gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 2’sine çıkarmalarını bekliyoruz; bu harcamanın yüzde 20’si, askeri kapasiteyi artırmak için kullanılmalı” ifadelerine yer verildi.

“Rusya, tehdit edici üslubuyla komşularının gözünü korkutmaya devam ediyor”

Rusya’nın ABD’nin Avrupa’ya taahhütünün inanılırlığını zayıflatmak için yıkıcı adımlar atttığı kaydedilirken, “Rusya, tehdit edici üslubuyla komşularının gözünü korkutmaya devam ediyor” dendi. Aynı zamanda Çin’in de “adil olmayan ticaret anlaşmalarını, hassas teknolojileri kullanarak” Avrupa’daki stratejik varlığını artırdığı kaydedildi.

Raporun Ortadoğu bölümünde de, bölgenin “cihatçı teröristler için sığınacak liman ve gelişme alanı olmaması, ABD’ye düşman güçler tarafından yönetilmemesinin” gerekliliğine dikkat çekildi ve “Yıllardır, İran’ın genişlemesine bağlı problemler, devletlerin çöküşü, cihatçı ideoloji, sosyo ekonomik çalkantılar ve bölgesel düşmanlıklar Ortadoğu’yu sarstı” dendi.

“Dünyanın teröre en büyük devlet desteğini veren İran…”

Bölgenin dünyanın en tehlikeli terör örgütlerine ev sahipliği yaptığı belirtilirken, IŞİD ve El Kaide’nin istikrarsızlığa yönelik “katkıları” ve cihat şiddetini ithal edişinin hemen ardından, İran’la ilgili şu ifadeler kullanıldı:

“Dünyanın teröre en büyük devlet desteğini veren İran, istikrarsızlığı müttefikleri ve temsilcileri üzerinden etkisini artırmakta, silahların yayılmasında ve fonlanmasında kullandı. Daha güçlü balistik füzeler geliştirmeye ve istihbarat kapasitesini artırmaya devam ediyor; kötü amaçlı siber eylemlere girişiyor. Bu eylemler, 2015’teki nükleer anlaşma sonrasında hız kesmeden devam etti. İran, bölgedeki şiddet sarmalını sürekli kılmaya devam ediyor ve sivillere büyük acılar yaşatıyor.”

“İsrail’in bölgedeki problemlerin kaynağı olmadığı anlaşıldı”

İsrail ve Filistin arasında yıllardır süren anlaşmazlığın bölgede barışın ve refahın gelişmesinin önünde ilk engel olduğunun düşünüldüğüne dikkat çekilirken, “Bugün, cihatçı terör örgütleri ve İran’dan gelen tehditler, İsrail’in bölgedeki problemlerin kaynağı olmadığının anlaşılmasını sağladı. Devletler, ortak tehditle mücadele etmek konusunda artan şekilde İsrail’le ortak çıkarlarını fark ettiler” dendi.

ABD’nin istikrarlı ve refaha sahip bir bölge için ortaklarına yardım etmeye devam edeceği kaydedilirken, Körfez İşbirliği Konseyi’yle ABD arasındaki “güçlü ve entegre” ilişkiye dikkat çekildi. Irak’la “bağımsız bir devlet” olarak uzun süreli stratejik işbirliğinin güçlendirileceği, Suriye’deki iç savaşın sona ermesi için çabaların devam edeceği kaydedildi. Mısır ve Suudi Arabistan dahil olmak üzere, bölgedeki ülkelerin ekonomilerini modernleştirmeleri için ABD’nin cesaretlendirici rol oynayacağı ifade edildi.

ABD ve müttefiklerini terör saldırılarından korumak ve bölgede güç dengesini sağlamak için gerekli askeri varlığın sürdürüleceği aktarılırken, “Bölgesel ortaklarımıza kurumlarını güçlendirmeleri için yardım edeceğiz” dendi.

İlgili Haberler