Gündem
Deutsche Welle

'AB sıkıştı, Erdoğan bunun farkında'

Erdoğan'ın Brüksel ziyareti Alman gazetelerinin hemen hepsinde yorum konusu. Yorumlarda Avrupa Birliği'nin sığınmacı krizine çözüm bulma konusunda Erdoğan'la ortak bir nokta bulmasının zorluğuna vurgu öne çıkıyor.

06 Ekim 2015 00:25


Berlin'de yayımlanan Die Welt gazetesi şunları yazıyor:

"Avrupa Birliği, sığınmacı krizinin baskısı altında nihayet Suriye krizinin patlak verdiği 2011'den beri savsakladığı şeyi yapmaya hazır hale geldi; yani 2 milyon Suriyeli mültecinin barındırılmasında Türkiye'ye yardım etmeye. İşbirliği ve yardım, Erdoğan'ın gittikçe daha da otoriter hale gelen İslamcı eğilimlerini görmezden gelmek anlamına gelmiyor. Ayrıca ne Brüksel ne Berlin ne de Washington'da Erdoğan'ın IŞİD'e karşı koalisyona katılmayı ne denli geciktirdiği de unutulacak. Burada artan mülteci sayısında hiç şüphesiz onun da sorumluluğu var. Erdoğan kendini Avrupa'dan uzaklaştırdı. Sadece Euro Krizi'ne odaklanan Avrupa da onun çekilmesine izin verdi. Bu ölümcül karışmazlığın sürdürülemez olduğu kanıtlandı. Şimdi Boğaz'a geri dönmenin zamanıdır."

Ravensburg'da yayımlanan Schwäbische Zeitung Türkiye ile yapılacak bir anlaşmanın AB'nin inandırıcılığını sarsabileceği uyarısında bulunuyor:

"Elbette Avrupa Birliği, Türkiye'deki kamplarda kalan 2 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya mali katkıda bulunmalıdır. Orada sığınmacılara yapılan acil yardım, sadece Türkiye'yi değil uluslararası toplumun tamamını alakadar eder. Ancak bunun ötesine geçip, ortak sınır devriyeleri ya da Suriye toprakları üzerinde tampon bölge oluşturmak gibi bir işbirliği, Avrupa'nın temel ilkeleriyle bağdaşmaz. Çoğu Avrupalı, güneydoğudaki komşularını temelde yararlı olarak değerlendiriyor. Kaosa batan Ortadoğu'da Türkiye bir tampon ülke olarak AB ve NATO tarafından da takdir ediliyor. Bu belki de bir askeri ittifak olan NATO'yu daha çok ilgilendirir. Avrupa Birliği ise kendini bir değerler topluluğu olarak algılıyor. Erdoğan ile yapılacak sakat bir ticaret, birliğin inandırıcılığını kalıcı olarak sarsabilir. Daha kısa bir süre öncesine kadar Suriye'de IŞİD'e karşı Kürtleri destekleyen Avrupalılar, şimdi Kürtlerin özgürleşmesini geriye götürmek isteyen bir adam ile pakt yapıyor."

Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki üyelik müzakerelerinin 2005 yılının ekim ayında başladığını hatırlatan Landeszeitung şu satırlara yer veriyor:

"Avrupa Birliği ile Türkiye arasında tam üyelik müzakereleri neredeyse 10 yıl önce bugün başlamıştı. Büyük umutlarla başlayan süreç hayal kırıklığına hatta yabancılaşmaya dönüştü. İfade özgürlüğüne katkısı sosyal medyayı kapatmak olan, Kürt sorununa savaş jetleriyle, sosyal protestolara biber gazıyla yanıt veren bir ülke, ortak değerler topluluğuna uyuyor gibi gözükmüyor. Ancak gönüllü olarak birbirini bulamayanlar, şimdi ortaklık yapmaya zorlanıyor. Ortadoğu'da sömürge düzeninin parçalanması sonucunda meydana gelen nüfus göçü, Avrupa ve Türkiye'yi ortak çıkar ittifakına zorluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin işbirliğinin karşılığı olan değeri belirleyecek. Avrupalıların bu kez 10 yıl önce olduğu gibi korkak davranmaması gerek."

Potsdam'da yayımlanan Märkische Allgemeine yorumunda Erdoğan'ın Avrupa Birliği karşısında elinin güçlü olduğunu vurguluyor:

"Gerçekten de Avrupa Birliği köşeye sıkışmış durumda. Erdoğan dün bir eylem planı sunarken bunun bilincindeydi. Bu eylem planı aylarca önce hayal bile edilemezdi. Bir anlaşma sağlansa bile bu, ağızda acı bir tat bırakacak. Zira Avrupa Birliği'nin, tahakküm politikalarında hiçbir araca başvurmaktan çekinmeyen bir adamın kuklası haline gelme tehlikesi bulunuyor."

Münster'de yayımlanan Westfälische Nachrichten gazetesinde ise şu satırları okuyoruz:

"Çepeçevre kapatılmış sınırlar, yeni sığınmacı kampları… Avrupa Birliği sığınmacıların kitlesel akınıyla baş edebilmek için umudunu Türkiye'ye bağlıyor. Dışişleri Bakanı (Frank-Walter) Steinmeier Türkiye'yi “anahtar ülke” olarak tanımlarken ne dediğinin çok iyi farkındaydı. Bir eylem planı zaruri ama işler o kadar kolay değil. Hele hele bu zor durumda yardım edecek kişinin adı Erdoğan'sa. Zaten güçlükler burada başlıyor."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle