Gündem

'6 metrekareye sığınan hayatlar'; geri dönüşüm işçileri

"Afganistan'da iş yoktu; gönderdiğim para orada aileme yetmiyor"

13 Ağustos 2018 10:10

İstanbul'da toplanan kağıt, plastik ve teneke atıkların geri dönüşümü için zor işlerden biri 'pres' yapmak ya da balyalamak. Pes için mesai sabahın ilk ışıklarıyla başlaıyor. Geri dönüşüm atölyelerinde genellikle Afgan göçmenler çalışıyor. Esenyurt'taki geri dönüşüm deposunda hayatlarını 6 metrekareye sığdıran işleri yaptıkalrı işi anlattı.

Cumhuriyet'ten Barış Önal'ın izlenim haberi aynen şöyle:

İstanbul’un uzak bir ilçesinde, Esenyurt’ta bir geri dönüşüm atölyesindeyiz. Burası şehrin birçok noktasında kâğıt işçilerinin çöp konteynerlerinden toplayarak getirdikleri plastik ve tenekelere yeniden hayat veriyor. Şehrin farklı bir yüzü onlar... Kimsenin dokunmak istemediklerine dokunuyorlar. Mesaileri zorlu, zahmetli ve saatler alıyor. Üstelik şimdilerde doların yükselişi onları da olumsuz etkilemiş. Atölyede çalışan 5 kişiden 3’ü göçmen. Atölyenin yanındaki 6 metrekarelik bir odada kalıyorlar. Hepsinin hayat hikâyesi bambaşka. Geri dönüşüm atölyesinin sahibi Mesut’un ağzından işçiler için “Dünya onların omuzları üzerinde duruyor. Onlar üreten ama maalesef sistem içinde üreten değil aracı kazanır” cümleleri dökülüveriyor...

15 saat mesai

Türkiye’de 10 binlerce kâğıt toplama işçisi var. Önemli bir kısmı zor şartlarda günde 14-15 saat mesai yapıyor. Günlük 60 TL’den fazla kazanan yok denecek kadar az. Sabahın erken saatlerinde çöp konteynerleri ve sokaklarda birikmiş atıkları toplamak üzere işe başlıyorlar. El arabalarının dolmasına bağlı olarak günde 5 veya 6 sefer yapıyorlar. Her seferden sonra birkaç dakikalık molalar veriyorlar. Böylece topladıkları atıkları birbirinden ayırıyorlar. Tüm seferler bittikten sonra topladıkları atıkları geri dönüşüme gönderebilmek için çalıştıkları atölyeye geliyorlar. Sokaklarda el arabaları ile gördüğümüz geri dönüşüm işçilerinin mesaisi burada sona eriyor.

‘Pres’te tehlike

Bundan sonraki durak ise “pres”. Etrafı sactan bir atölye. Çalışanlar ise bu sacın hemen yanındaki prefabrike konteynerlerde kalıyor. Burada da çalışma şartları sokaktakinden pek farklı değil. Mesainin başladığı sabahın ilk ışıklarıyla atölyeye giriyoruz. Ağır bir çöp kokusu geliyor burnumuza. Burada gün, civarda bulunan atölyelerde biriken atıkların kamyonlarla gelmesiyle başlıyor. Kamyondan indirilen atıklar ayıklandıktan sonra preslenerek yani ezilerek balyalanıyor. Daha sonra geri dönüşümün son halkası olan kırma işlemine gönderilmek üzere tekrar yola çıkıyor. Kırma işleminde daha önceden preslenerek balyalanmış atıklar küçük parçalar haline getirilip geri dönüşüme uygun bir hal alıyor. Bütün bu yoğun sürecin emekçileri sadece 5 kişi. 
Onlar her gün gelen tonlarca atığı kamyonlardan boşaltıp makineye koyuyor. Kolay gibi görünse de aslında çok tehlikeli çünkü atıklar işçiler makinedeyken üzerlerine boşatılıyor ve makineye sıkışma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. Cevad, Hamid ve Habib başıyorlar kamyonu boşaltmaya. Cevad bir yandan süpürgeyle kamyonu boşaltıyor bir yandan da fotoğraf için poz veriyor. 

Bu işlem sürerken atölye sahibi Mesut ile konuşuyoruz. İşlerin kötü olduğunu belirten Mesut doların yükselişinden şikâyet ederek şöyle konuşuyor:

“Bir aydır bu işi yapıyoruz ama şu an zarar ediyoruz. Bize getirilen kamyonun ağırlığına göre ödediğimiz fiyatlar değişiyor tabii ancak kilosunu iki lira hesaplıyoruz. Şu an boşaltılan kamyonda 500 kilo atık var 1000 lira ödedik. Dünya onların omuzları üzerinde duruyor. Onlar üreten insanlar, sistem içinde üreten değil aracı kazanır. Bağlı oldukları atölye sattıkları kamyon başına aylık 3 ile 5 bin arası kâr sağlıyor. El arabalarıyla bulundukları kentin sokaklarını adımlayanların kazançları ise günlük 60 lirayı geçmiyor.”

Atölyede çalışanlardan bir tek Cevad Türkçe biliyor. 1.5 yıl önce Afganistan’dan Türkiye’ye gelmiş Cevad. Ülkesinden neden geldiğini şöyle anlatıyor:

“İş yoktu Afganistan’da. Okulu altıncı sınıfta bırakmak zorunda kaldım. Annem babam çalışamıyor, buradan kazandığım parayı onlara gönderiyorum. Gönderdiğim para orada onlara yetmiyor. Bir ay olmadı daha göndereli ama sürekli arıyorlar ‘para gönder’ diye.” 

Boşaltma işleminin ardından Cevad, Hamid ve Habib’in kaldığı konteynere doğru ilerliyoruz. Daracık bir odada 3 kişi kalıyorlar. Odada sadece 3 yatak ve bir fotoğraf var. Cevad bize burada göç yolunda yaşadıklarını “Önce Pakistan’ı, sonra İran’ı  geçtik ve sonunda Türkiye’ye geldik. Sınırları yürüyerek geçtik. Ülkelerin sınırlarından içeri girdikten sonra kamyon kasalarında ya da otobüslerde geldik” sözleriyle anlatıyor.