Medya

380 müfettiş AKP'ye yakın işadamlarına ceza kestiği için mi görevden alındı?

Saygı Öztürk: Bürokrasi öyle bir hale gelmiş ki kimin FETÖ'cü, kimin olmadığı belli değil

28 Eylül 2016 16:57

Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, ‘FETÖ’ bağlantısı olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen kamu görevlilerinin durumuna değindi. Öztürk, ihraçlardan bazılarının imzasız mektuplar ve asılsız ihbarlarla gerçekleştirildiğini belirtirken, bir başkanlıkta görevden alınan 380 müfettişin, önemli bir bölümünün “atılma kriterlerine” uymamasına rağmen AKP'ye yakın iş adamlarına para cezası yazdığı için, onların şikayetleri sonucu kamudaki görevlerinden atıldığı öne sürüldüğünü ifade etti.

Saygı Öztürk’ün bugün (28 Eylül 2016) yayımlanan “Onların gözyaşını dindirin” başlıklı yazısı şöyle:

Kamuda görevlerine son verilen 60 bine yakın memurun yanı sıra haklarında nasıl bir karar verileceğini bilmeden bekleyen açığa alınmış on binlerce memur var. Memuriyetten atılmaların, açığa alınmaların önemli bir bölümünde somut gerekçe yok. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bağlantılı kişilerin arasına diğer kamu görevlilerinin de eklendiği sıkça gündeme getiriliyor.

“Balyoz”, “Ergenekon” gibi davalarda yargılananlar, onların yakınları nasıl bir haksızlıkla, hukuksuzlukla karşı karşıya olduklarını bildiriyorlardı. Şimdi de kamudan atılan, açığa alınanlar ve onların yakınlarından çok sayıda ileti geliyor. Gerekçe gösterilmeden atılmalar olduğu için çoğu kişi FETÖ ile bağlantılı olmadıklarını, alınma gerekçesi olarak farklı iddiaları da gündeme getirebiliyor. Ortaya atılan her iddianın yetkililer tarafından da araştırılması gerekiyor.

 

Ceza yazdıkları için mi?

 

Bir başkanlıkta görevden alınan 380 müfettişin önemli bir bölümünün “atılma kriterlerine” uymamasına rağmen AKP'ye yakın iş adamlarına para cezası yazdığı için, onların şikayetleri sonucu kamudaki görevlerinden atıldığı öne sürülüyor. Görev yaptığı kurumla ilgili olarak şu çarpıcı iddiayı okuyalım:

“İstanbul'da görevli bir müfettiş 17/25 Aralık'tan sonra Bank Asya'dan kredi çekip çocuğunu bunların okuluna gönderdiği için önce görevden uzaklaştırıldı. Ancak komisyonda görevli olduğu için onu o göreve getiren başkan kendisine referans olarak tekrar görevde kalmasını sağladı. Diğer yüzlerce müfettiş bu kriterlerin hiçbiri mevcut değilken sırf muhalif konuşmalar veya inceledikleri mükellefler tarafından yapılan ‘FETÖ' sahte ihbarlarına dayanarak atıldı.

Asıl, listeleri hazırlayanlara bakmak lazım. Şimdi itiraz etsek ne olacak? Listeyi yine onlar yapacak. Haksız yere attıkları 380 müfettişin bu kriterlerin hiçbiri olmadığından 300'ünü geri almaları gerekir. Ancak ‘pardon' deyip atılan 380 kişinin 300'ünü geri alacak hangi bürokrat görevde kalabilir. O yüzden önceki listenin arkasında duracaklar. Açıkçası itiraz olayı sadece milletin gazını almak için veya sağlam tanıdık bulacaklar için geldi.”

 

Yine çarpıcı bir örnek

 

Memuriyetten çıkarılanların yeniden iş bulmaları da kolay değil. İnsanlar görevden atılıyor ama neden atıldıklarına ilişkin bir kanıt gösterilmiyor. Kimsenin ifadesine başvurulmuyor, neden suçlandığını atılanlar da bilmiyor. Hadi, mühendis E. Kara gibi atıldın. Bakın sonra başınıza ne geliyor:

“Yetenekli mühendisim. Kamuda çalışmam zorunlu da değil. Yapılanlardan sonra hatta bundan sonra kapısından bile girmek istemiyorum. Ancak özel sektörde bile çaldığım kapılar, beni işe alırlarsa devletin kendilerine teşvik vermeyeceği korkusuyla kapanıyor. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile atıldıktan sonra girdiğim, niteliklerime de çok uygun olan işi, sırf KHK'de ismim geçtiği gerekçesiyle kaybettim. Ailemi geçindirmek için ya vasıfsız işlerde çalışmam, ya da yurtdışına çıkmam gerekiyor. Ülkemi çok seviyorum. Ülkemi terk etmeyi hiç düşünmüyorum.”

 

İmzasız mektupla gönderilenler

 

Ülkede bir darbe girişimi yaşanmış. 240 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmış. Böyle bir ortamda terör örgütüne yardım ettiği ya da onlara destek verdiği öne sürülenlerle ilgili cumhuriyet savcıları tarafından kapsamlı soruşturma yürütülüyor. Sıkça ifade edilen “kurunun yanında yaş da yanar” özdeyişi var. Örgütsel bağı olanlarla ilgili işlemler yapılsın yapılmasına ama onlarla bağı olmayanları ayıklamak da devletin görevidir. Böyle dönemlerde bazen olayla hiç ilgisi olmayanlar da ilgili kamu kuruluşunda listeye alınır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, sayıları az bile olsa haksızlığa uğrayanların kurtarılması için çaba gösteriyor. Başbakan ve bakanlar da “hata olduğunu” kabul ediyor.

İşte, demek istediğimiz o hataların olmaması… Yapılan bir kişilik hata bile devlete olan güveni yok eder. Başbakan Binali Yıldırım da vicdanlı bir insandır. Geçmişteki uygulamalarını bildiğim için bunu belirtiyorum. İnanıyorum ki bir kişiye bile haksızlık yapılmasını istemez. Ama bürokrasi öyle bir hale gelmiş ki kimin FETÖ'cü, kimin olmadığı belli değil. Hatta atanların FETÖ'cü olduğu bir çok kurum için söyleniyor.

İmzasız ihbar mektuplarına dayanarak insanlar memuriyetten atıldı, kimisi açığa alındı. Şimdi, imzasız ihbar mektupları dikkate alınmayacakmış. Şimdiye kadar imzasız mektuplarla sorgusuz-sualsiz kamudan atılanların durumu ne olacak? Biliniz ki şu anda evlerde ağlayan, hâlâ “göreve döneceğim” diye umutla bekleyen haksızlığa uğramış on binlerce aile var. Onların gözyaşlarını dindirin.