Gündem

3,5 milyon genç işsiz; 'Düşük ücretle çalışmak ya da evde oturmak arasında tercih yapıyoruz'

"Bir birey olarak kendimi var edemediğimi hissediyorum"

21 Ağustos 2018 13:55

Eğitimini sürdürmeyen ve herhangi bir işte çalışmayan 20-29 yaş arası genç sayısı 3,5 milyonu aştı. Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan ve iş arayan Damla Öztürk, sevmediği işlerde düşük ücretle çalışmak ya da evde oturmak arasında bir tercih yapmak zorunda olduklarını ifade etti.

Öztürk, “Ben İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Yabancı dile her zaman ilgim vardı, dille ilgili konuları araştırmayı severdim, o nedenle bu bölümü tercih ettim. Doğrusu ülkede geçerliliği olan bir meslek olduğunu da düşünüyordum. İş yelpazesi geniş. Ama bu pek bir işime yaramadı" ifadesini kullandı.

TÜİK’in geçen günlerde açıkladığı rakamlar genç işsizliği tekrar gözler önüne serdi. Açıklanan verilere göre Türkiye’de 25-29 yaş arasında ne eğitimde ne de istihdamda yer alan gençlerin oranı yüzde 32,9. 20-24 yaşları arasında ise bu veri yüzde 29,8. Bu iki rakam üç buçuk milyondan fazla gencin ne eğitimde ne de çalışma yaşamında yer almadığı anlamına geliyor. Hem eğitimde hem de istihdamda yer alan 15-29 yaş arasındaki gençlerin oranı ise yüzde 13. Bu da 2 milyon gençten fazlasının hem okuyup hem çalıştığını gösteriyor. 20-24 yaşları arasında sade eğitimde kalanların sayısı 1 milyon 200 binin üstündeyken, sadece istihdamda olanların oranı 1 milyon 800 bini aşıyor. 25-29 yaşları arasında sadece eğitimde yer alanların sayısı 430 binken, sadece istihdam yer alanların sayısı 2 milyon 900 binin üstünde. Öte yandan TÜİK’in verilerine göre 15-24 yaşları arasında ne eğitimde ne de istihdamda yer alanların oranı yüzde 31. Erkeklerde bu oran yüzde 13.

İşsizlik oranı yüzde 9,7 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı yüzde 11,6 olarak gerçekleşti. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı yüzde 17,8 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 9,9 olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı yükseköğrenim içinde ise yüzde 13’e yakın.

İktidarın yetiştirdiği kuşak

İktisatçı Mustafa Sönmez veriler arasında en çarpıcı olanın 25-29 yaş arası iki milyon insanın istihdam ve eğitimde yer almaması olduğunu ifade etti. Sönmez “Bu gruptaki kişilerin üçte birini oluşturuyor bu sayı. Bu kişiler toplumda sorumluluk alması gereken insanlar. Amiyane tabirle ‘aylak’ olmaları düşündürücü. Bu durum tabii ki atıl bir iş gücü yaratır. Bu yaşlar genellikle insanların en dinamik yaşları olarak bilinir. Bu yakın kuşak şu anki iktidarın yetiştirmiş olduğu bir kuşak. Bunlar iktidara geldiğinde bu gençler 10-15 yaşları arasındaydı. Bu grubun dışarıda bırakıldığı iktidar tarafından görülüyor. Bu nasıl yaratıldı, ne olacak bunlar düşünülmesi gereken şeyler” dedi.

‘Kanayan yaramız’

Eğitimci Erhan Erkut ise bu durumun Türkiye’nin kanayan yarası olduğu ifade etti. Erkut “Ne çalışan ne staj yapan ne de okuyan genç sayısının yüksek olması. Bir yandan ekonomiden dolayı iş arayan sayısı azalıyor. Üniversiteler içerik odaklı eğitime devam ediyorlar. Kendi kendine öğrenmeyi bilen, öz yönlendirmeyi bilen, yetkinlik ve becerileri üst düzeyde, dil bilen, teknoloji okur-yazarı mezun veremiyorlar. Çünkü içeriğe odaklılar. Yetkinlik ve beceri geliştirmeye odaklı değiller. Müfredat peşindeler. Bilgi yüklemesi yapıyorlar, ki artık onun değeri yok. Üniversiteler işlerini iyi yapsalar bu geçiş çok daha kolay olacak” diye konuştu.

Kendimi var edemiyorum!

Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan ve iş arayan Damla Öztürk, sevmediği işlerde düşük ücretle çalışmak ya da evde oturmak arasında bir tercih yapmak zorunda olduklarını ifade ediyor: “Ben İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Yabancı dile her zaman ilgim vardı, dille ilgili konuları araştırmayı severdim, o nedenle bu bölümü tercih ettim. Doğrusu ülkede geçerliliği olan bir meslek olduğunu da düşünüyordum. İş yelpazesi geniş. Ama bu pek bir işime yaramadı. İngilizce öğretmenliği için formasyon eğitimi de aldım. Ama öğretmen atamalarının da hali ortada. Çoğu arkadaşım çok düşük ücretlerle özel ders veriyor. ‘Bu işi sevmiyorum o nedenle yapmayacağım’ demek İskandinav ülkelerinde görülecek bir şey. Bizim gerçekliğimizde ‘para kazanıyorum, işimi de dolayısıyla seviyorum’ oluyor. Şu an ailemin yanında yaşıyorum. Ama bir birey olarak kendimi var edemediğimi hissediyorum.”