Medya

3 kıtadan 3 kadının hikâyesi: İster şükredin, ister alarm zilleri çalın

“Biz arkadaşlarımızın hangi hapishanede yattığını, hayatta olup olmadıklarını bile bilmiyoruz"

Fotoğraf: Arşiv

24 Ekim 2016 12:28

Cumhuriyet yazarı Can Dündar, 3 ayrı kıtada yaşayan 3 kadının hikâyesini yazdı. Dündar "3 kadından söz edeceğim size... 
3 ayrı kıtada yaşayan 3 cesur kadından dinlediğim gazetecilik öyküleri. İster, 'Türkiye’den de beteri varmış' diye şükredin, ister 'Bizim gidişat da bu yönde' diye alarm zilleri çalın" ifadesini kullandı.

Dündar, "Arabistan’dan Macaristan’a, Eritre’den Türkiye’ye, baskı altında özgür basın mücadelesi verenleri unutmayın" ifadesini kullandı.

Can Dündar'ın "3 kıtadan 3 kadın" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2016) yazısı şöyle:

3 kadından söz edeceğim size... 

3 ayrı kıtada yaşayan 3 cesur kadından dinlediğim gazetecilik öyküleri...
İster, “Türkiye’den de beteri varmış” diye şükredin, ister “Bizim gidişat da bu yönde”diye alarm zilleri çalın.

***

İlkinin adı, Ensaf Haydar... 
Üç çocuk annesi bir kadın... 
Kocası Raif Badawi, 2012’de Suudi Arabistan’da kurduğu bir internet sitesinden dolayı hapsedilmiş. 
Ensaf, üç çocuğuyla birlikte Kanada’ya göç etmiş. 
Raif, 2014’te dine hakaret ettiği gerekçesiyle 10 yıl hapis ve 1000 kırbaç cezasına çarptırılmış. 
Geçen yıl ocak ayında halk huzurunda 50 kırbaç vurulmuş. 
32 yaşındaki Raif Badawi geçen yıl, Avrupa Parlamentosu’nun Sakharov Ödülü’ne layık görülmüştü. O ödülü alan eşi Ensaf, geçen çarşamba, Frankfurt Kitap Fuarı’na, eşi adına konulan ödülü vermeye gelmişti. 
Ben, ödül konuşmasını yapmak üzere davet edilmiştim. 
Ensaf, tören boyunca endişeliydi. Çünkü eşi için 50 kırbaç cezasının daha uygulanacağını öğrenmişlerdi. Bu kez halk huzurunda değil, cuma günü hapishanede kırbaçlanacaktı. Ve dünya, onu Suudi zulmünün elinden almak için hiçbir şey yapamıyordu.

***

Diğer kadın, Hivi...
Raif Badawi ödülünü kazanan Kobanili Kürt radyocu... 
Iraklı ve Suriyeli kadınlarla birlikte Halepçe’de mülteciler için bir radyo istasyonu kurmuş. 
Dange (Yeni Ses) radyosu, bu yılbaşında, “Mülteciler için mülteciler” şiarıyla yola çıkmış. Mültecilerin sesini duyurmak üzere mültecilere mikrofon vermiş. 
Savaşın ortasında, savaşın ne olduğunu bilen, savaştan kaçan bir grup kadın, derme çatma bir stüdyo içinde, Kürt, Arap, Ezidi, tüm göçmenlere Arapça ve Kürtçe, biraz sözle, biraz müzikle ulaşıp dertlerini yansıtmaya, hafifletmeye çalışıyor. 
Hivi, ödülünü Raif Badawi’nin eşinden alırken yakınlarından uzak olmanın, onların hayatından kaygı duymanın ne olduğunu iyi bildiklerini söyledi. 
Sahnede, Türkiye’den, Irak’tan, Suudi Arabistan’dan çıkıp gelmiş, baskıyı tanıyan, ona karşı koymaya çalışan 3 kişiydik. 
Yıllarca Avrupa ailesine girmeye çalışan Türkiye’nin yeni ailesi buydu: 
Savaşların, kırbaçların, sultanların kanlı coğrafyası...

***

Üçüncü kadın Saba Kidame... 
Paris’te yaşayan Eritreli bir şair... 
Eritre, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün son Basın Özgürlüğü İndeksi’nde 180 ülke arasında 180. sırada yer alıyor. 
Yani dünyanın en kötüsü... 
Türkiye, Tacikistan’la Kongo arasında 151. sırada. 
Saba ile geçen ay, İspanya Ourense’deki PEN Kongresi’nde tanıştık. Ben Türkiye hapishanelerindeki gazeteci ve yazarlardan söz edince, “Şanslısınız” dedi:
“Biz arkadaşlarımızın hangi hapishanede yattığını, hatta hayatta olup olmadıklarını bile bilmiyoruz.”

***

Dedim ya, ister, “Bizden beteri de varmış” diye şükredin, ister “Böyle giderse Eritre’ye döner miyiz” diye alarm zilleri çalın. 
Ama Arabistan’dan Macaristan’a, Eritre’den Türkiye’ye, baskı altında özgür basın mücadelesi verenleri unutmayın.