Gündem

2 yaşındaki Derya öldü, gözler sığınma evlerine çevrildi; bütçe yetersizliğinden dolayı niteliksiz kalıyor

"Türkiye'deki sığınak sayısının artması için bütçe ayrılması gerek"

06 Eylül 2018 10:56

Artvin Hopa'daki sığınma evinde annesiyle birlikte kalan 2 yaşındaki Derya D. hayatını kaybetmesinin ardından gözler yeniden sığınma evlerine çevrildi. Mor Çatı’dan Aslı Elif Sakallı, Türkiye'deki sığınma evlerinin yetersizliğine dikkati çekerek, "Nüfusu 10 milyon olan İsveç’te bile 161 sığınak var. Türkiye’deki sığınak sayısının artması için bütçe ayrılması gerek. Sadece sığınma evi yapmak yetmez. Bütçe ayrılmayınca mevcut yerlerdeki çalışmalar niteliksiz olabiliyor" dedi.  

Hürriyet'ten Zeynep Bilgehan'ın haberine göre, Artvin’in Hopa ilçesindeki kadın sığınma evinde kalan Ö.D.’nin 2 yaşındaki kızı Derya D., bundan iki yıl önce sığınma evinde baygın bulunmuştu. İki yıl boyunca solunum cihazına bağlı olan Derya D., yaşam savaşını kaybetti. Olayla ilgili soruşturma sonucunda o dönem sığınma evinde kalan İ.C. isimli bir kadına dava açıldı. Ancak küçük Derya’nın ölümü, kadın sığınma evlerini yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de 137 kadın sığınma evi bulunuyor. Sığınma evi olmayan tek il Bitlis. Sığınma evlerinin bazıları Aile Bakanlığı tarafından, bazıları belediyelerce, bazıları da iki kurumun ortaklığında işletiliyor. Ayrıca Göç İdaresi ve Mor Çatı’ya bağlı çalışan birer sığınak var. 2016 verilerine göre Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 102 sığınma evinde 29 bin 612 kadın ve 17 bin 956 çocuk, belediyelere bağlı 33 sığınakta 2 bin 88 kadın ve 1433 çocuk, STK’lara bağlı sığınaklarda ise 66 kadın ve 23 çocuk kaldı. 

Peki sığınma evleri yeterli mi? Sığınma evi işletme yetkisine sahip tek sivil toplum kuruluşu olan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Aslı Elif Sakallı’ya göre bu sorunun cevabı “Hayır.” Sebebini şöyle açıklıyor: “Nüfusu 10 milyon olan İsveç’te bile 161 sığınak var. Türkiye’deki sığınak sayısının artması için bütçe ayrılması gerek. Sadece sığınak yapmak yetmiyor. Oradaki çalışmaların nasıl gittiğinin, çalışanların da korunup korunamadığının incelenmesi gerekiyor. Bütçe ayrılmayınca mevcut yerlerdeki çalışmalar da niteliksiz olabiliyor.


CAN GÜVENLİĞİ SAĞLIYOR

Örneğin 25-30 kişilik bazı kadın sığınma evlerinde yalnızca bir veya iki sosyal hizmet çalışanı var. Travmatik alanlarda çalışanların koşullarının zayıf olması birebir çalıştıkları kadın ve çocuklara da yansıyor. Ancak kadınları sığınaklardan soğutmamak lazım. Çok iyi çalışan sığınaklar var. Ayrıca evdeki şiddettense en kötü sığınak bile can güvenliği sağlıyor. Biz, kendi hayatı üzerine kadınlarla birlikte düşünmeyi, çalışmayı ve yönlendirmeyi tercih ediyoruz. Koruyucu yasalar var. Bu yasalar iyi kullanılırsa kadınlar hayatlarını kurtarabiliyor. Güçlendirici çalışmalarla kadınlar şiddetten sonra bağımsız hayatlarına kavuşabiliyor. Kadınları güçlendirecek şey onlara acımak veya öfkelenmek değil, kendi hayatlarında söz sahibi olacak çalışmalar yapmak. Bazen cinsiyet eşitliğine dair farkındalığı olmayan görevliler ‘Sen zaten hak etmişsin’ diyebiliyor. Oysa şiddetin bahanesi yoktur. Toplu yaşam alanlarında çatışma her zaman olabilir. Önemli olan çatışmalar çıktıktan sonra o çatışmaların yönetebiliyor olması. Evdeki şiddeti burada devam ettirmemeliyiz, sorunu burada nasıl çözebiliriz diye bakmalıyız.”

1 AYDA 41 KADIN CİNAYETİ

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun basına yansıyan vakalardan elde ettiği aylık rapora göre ağustos ayında 41 kadın erkekler tarafından öldürüldü.

HER ÇOCUĞA UZMAN GEREK

Aslı Elif Sakallı, “Kadınlar gibi her çocuğun kendine özel bir sosyal hizmet uzmanının olması gerekiyor” diyor ve şunları söylüyor: “Mor Çatı’da haftada bir çocuklarla da konuşuruz. Bir annenin iki çocuğu varsa, ikisinin ayrı sosyal hizmet uzmanı olur çünkü her çocuğun kendini rahatça ifade edebilmesi önemli. Çocukların sorumlulukları anneden alınmaz ama üzerine konuşulur. Her sığınakta bir çocuk alanı ve odasının olması gerekiyor.”