Gündem

'19 yıldır eşimden bir haber almak umuduyla burayı kendime vatan ettim'

Kiraz Şahin: 20 yaşındaydım. 4 yaşındaki kızım ve 1,5 yaşındaki oğlumla Galatasaray'a sığındım. 19 yıldır eşimden bir haber almak umuduyla burayı kendime vatan ettim. Çocuklarım burada büyüdü, torunum buraya doğdu, ben burada yaşlandım

Cumartesi Anneleri, 512. hafta. Fotoğraf: Ersoy Tan

17 Ocak 2015 16:12

Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 512'nci haftasında bir kez daha Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Bu haftaki oturmada, Beyoğlu Belediyesi’nde temizlik işçisi olarak çalışırken 18 Ocak 1996’da kaybedilen 2 çocuk babası İsmail Şahin’in akıbeti soruldu.

Her hafta olduğu gibi "Failler belli, kayıplar nerede?" pankartı açan Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları, kaybedilen insanların fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşıdı. 

 

u anda hastanede yatıyorum. O yüzden katılamadım aranıza. Ama gönlüm orada' 

 

Eylemde ilk olarak, ağır hasta olduğu için hastanede tedavi gören ve bu nedenle Cumartesi Anneleri’nin eylemine katılamayan İsmail Şahin’in eşi Kiraz Şahin, hastanedeki yatağından seslendi. Kiraz Şahin şöyle konuştu:

“Ben Kiraz Şahin. İsmail Şahin’in eşiyim. 1996 yılında eşimi kaybettim. Beyoğlu’nda çalışıyordu. Ondan sonra oturma eylemlerine katılmaya başladım. Hep gidiyordum çocuklarımla. Çocuklar büyüdü. Ben ise şu anda hastanede yatıyorum. O yüzden katılamadım aranıza. Ama gönlüm orada. Gazetecilere, kameracılara, tüm  kayıp ailelerine, hepsine selamlar. Sağolsunlar, İsmail’i hiçbir zaman unutmadılar. Unutmayacağız. Sadece İsmail’i değil, kayıpların hiçbirini unutmayacağız. 3-4 aydan beri gelemiyorum hastalığımdan dolayı. Çocuklarım orada büyüdü. Şu anda hasta olmasaydım torunumla gelecektim. İnşallah Allah ömrümü uzun eder de yataktan kaldırırsa torunlarımla geleceğim bu sefer de. Hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız kayıplarımızı. Bütün kayıp ailelerine, basın mensuplarına teşekkür ediyorum. Sağlıklarına duacıyım.” 

 

'Çocukları burada büyüdüler. Birisi 1,5 yaşındaydı, diğeri 4 yaşındaydı... Onların babası olmadı' 

 

Daha sonra söz alan gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ise, “Bizim için konuşmak da, oturmak da, İsmail’in fotoğrafını taşımak da çok zor. Çünkü Kiraz çok ağır hasta… Sağlığına duacıyız Kiraz. İnşallah o yataktan kalkıp yanımıza yine geleceksin. Kiraz benim kader arkadaşım. Arkadaşımla bu meydanda hep yan yana oturuyorduk. Ama aylardır maalesef hastanede ağır bir hastalıkla pençeleşiyor. Onun için hepimiz burada Kiraz’ın sesiyiz. İsmail’in babasının, çocuklarının sesiyiz. Hiçbir zaman hiçbir kayıptan vazgeçmeyeceğiz. Kiraz burada olsa da olmasa da, İsmail’i kaybeden o eli kanlı katiller ortaya çıkana kadar aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Bütün kayıplarımızı arayacağız. Kiraz için dua edelim, inşallah yanımıza tekrar geri dönecek. Çocukları burada büyüdüler. Birisi 1,5 yaşındaydı, diğeri 4 yaşındaydı... Onların babası olmadı. Fakat Allah annelerini başlarından eksik etmesin. Kiraz senin yanına geleceğiz. Sana çok büyük  geçmiş olsun diyoruz. Sen yalnız değilsin” dedi. 

 

'Uğur Mumcu katledildiğinde Mehmet Ağar demişti ki, ‘bu bir duvardır, bir tuğla çekersek hepimiz altında kalırız’. O duvar hala dimdik ayakta ve bugünkü iktidar hala o duvarı korumaya çalışıyor' 

 

Gözaltına alınıp işkencede öldürülen ve cesedi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak da İsmail Şahin'in, Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde kaybolduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:

 “İsmail Şahin kaybedildiğinde bugünkü cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ydı. Erdoğan o gün de sorumluluklarını yerine getirmedi. Ahlaki ve vicdani sorumluluk göstererek İsmail Şahin’in akıbetini takip etmedi. Bugün de yine aynı noktadayız. Şu anda cumhurbaşkanıdır. Padişahlık yetkileriyle kendisini donatmaya çalışıyor. Ama İsmail’in akıbetinin açığa çıkarılması için hiçbir girişimde bulunmuyor. Hala suç işleyenlerin ortaklığını yapmaya devam ediyor. Sadece İsmail Şahin bazında değil, Uğur Mumcu bakımından da böyledir, Hrant Dink bakımından da böyledir, geçenlerde Cizre’de katledilen 12 yaşındaki çocuk Nihat Kazanhan için de böyledir. Eskiden polisler yakınlarımızı kaybederken, ‘biz de böyle biri yok’ diyorlardı. Bugün Cizre’de öldürüyorlar, ‘biz öldürmedik’ diyorlar. Verilen cevaplar ne kadar birbirine benziyor… Herkesin bu konuya dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Uğur Mumcu katledildiğinde Mehmet Ağar demişti ki, ‘bu bir duvardır, bir tuğla çekersek hepimiz altında kalırız’. O duvar hala dimdik ayakta ve bugünkü iktidar hala o duvarı korumaya çalışıyor. Suçluları koruyarak onların suçlarına ortak oluyor. Kaybedilenlerin ve katledilenlerin davalarını etkin bir şekilde soruşturmayarak, zaman aşımına uğratarak dosyaları kapatmaya çalışıyor, suçluları aklamaya çalışıyor. Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un davasında olduğu gibi. Biz tüm bu suçların burada takipçisi olduk. Bundan sonra da takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ta ki gerçek adalet tesis edilene kadar. İsmail Şahin’in ve tüm kayıpların takipçisi olacağız. Teşekkür ederim.” 

 

'Yavaş yavaş bu meydan boşalır diye mi düşünüyorsunuz? Hayır, hiç öyle düşünmeyin' 

 

Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kızkardeşi İkbal Eren ise 90'lı yıllarda insanların ‘beyaz toroslar’ ile şimdi ise Cizre'de olduğu gibi plakasız araçlarla katledildiklerini belirterek, “19 yıl önce bir belediye işçisiyken devletin kolluk güçleri tarafından alınıp bir daha kendisinden haber alınamayan İsmail Şahin için buradayız bugün. İsmail Şahin’in eşi Kiraz Şahin çocuklarını bu meydanda büyüttü. Anneydi, çocuklarına karşı sorumlulukları vardı. Eşti, eşine karşı sorumlulukları vardı. İnsandı, insanlığa karşı sorumlulukları vardı. Kiraz Şahin bütün bunların hepsini yerine getirmeye çalıştı. Getirdi de. Ama ne yazık ki bütün bunları yaparken kendi sağlığını da yitirdi. Kiraz Şahin bu meydanda hastalandı. Bu meydanda çocuklarını büyüttü. Bu meydanda torunlarını büyütmeye de niyetliydi. Umarım biz onunla burada hep birlikte torunlarını da beraber büyütürüz. Biz diyoruz ki; failler belli, kayıplarımız nerede? Kayıplar 90’lı yıllarda ‘beyaz toros’la kaçırıldı, bir daha kendilerinden haber alınamadı. Şimdi de Cizre’de yaşadığımız şey ‘plakasız araçlar’. Plakasız araçlarla işlerini yapıyorlar. Yani 90’lı yıllardan bugüne kadar katettiğimiz yol olmamış. 19 yıldır buradan sesleniyoruz. İnsanlık hakkıdır kaybettiğimiz yakınlarımızın mezarına sahip olmak. Bu insanlık hakkını 19 yıldır buradan istiyoruz. Yavaş yavaş bu meydan boşalır diye mi düşünüyorsunuz? Hayır, hiç öyle düşünmeyin. Çocuklar bu meydanda büyüyor. Bu meydanda hiç çehre değişmiyor. Bu resimler hep aynı çünkü. Bu resimlere katılanlar oluyor ama bunlar eskimiyor. Akıbetleri açıklanıncaya kadar hep burada olmaya devam edecekler. Kiraz’a buradan bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. En kısa zamanda aramızda olmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu. 

 

'Devleti yönetenlerin, savcıların, Beyoğlu belediye başkanlarının vicdanındaki kabuğu kıramadım. Ama vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim' 

 

7 Kasım 1980'de Mamak Cezaevi'nde askerler tarafından dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost, Türkiye'de iktidara gelen hükümetlerin yaşam hakkını ayaklar altına almakta ısrar ettiğini belirterek basın açıklamasını okudu.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un basın açıklaması şöyle:

"Devletin gücü İsmail Şahin'in akıbetini açıklamaya yetmiyor mu?

Bizler yaşam hakkı ihlalinin bir devlet geleneği olduğu bu topraklarda 512 haftadır yaşam hakkını savunuyoruz.
 

512 haftadır hükümetlere, "Hiç kimsenin devlet görevlileri tarafından keyfî bir şekilde öldürülemeyeceği genel bir hukukî yasaktır" ve "Yaşam hakkı mutlak bir haktır ve devletin koruması altındadır" evrensel hukuk ilkelerini hayata geçirme çağrısı yapıyoruz.
 

Hükümetlerse yaşam hakkını ayaklar altına almakta ısrar ediyor. Son olarak 14 Ocak 2015 günü Cizre'de 12 yaşındaki Nihat Kazanhan adlı çocuk, tanıkların beyanına göre polislerce başından vurularak öldürüldü. Nihat, 20 gün içinde Cizre'de plakasız polis araçlarından hedef gözetilerek açılan ateşle öldürülen 3’üncü çocuk oldu.
 

Nihat’ın öldürülmesinden bir gün sonra Başbakan Davutoğlu gazetecilere yaptığı açıklamada; “Oynayan Filistinli çocukları öldüren İsrail devletinin başbakanı Netanyahu, aynı Paris’teki teröristler gibi insanlık suçu işliyor” ifadesinde bulundu.
 

Davutoğlu'na sesleniyoruz; Kürt çocuklarını öldürmeyi neredeyse doğal hale getiren hükümetin başbakanı olarak siz de insanlık suçu işliyorsunuz. Çocuklarımızı öldüren politikanıza son verin. İnsanlık suçu üreten politikanıza son verin. Devlet cinayetlerinde öldürülen, kaybedilen evlatlarımızın faillerini koruyan politikanıza son verin.
 

Bugün kayboluşunun 19’uncu yılında İsmail Şahin’in akıbetinin açıklanması talebiyle buradayız.
 

Bugün ilk kez İsmail'i, eşi Kiraz, babası ve çocukları olmadan anacağız. Çünkü Kiraz Şahin bir süredir önemli bir hastalıkla mücadele ediyor. Kendisi şimdi hastanede. Bugün hepimiz İsmail Şahin'in annesiyiz, babasıyız, kardeşiyiz, evladıyız.
 

Kiraz Şahin'in, "Galatasaray'a geldiğimde 20 yaşındaydım. 4 yaşındaki kızım ve 1,5 yaşındaki oğlumla Galatasaray'a sığındım. 19 yıldır eşimden bir haber almak umuduyla burayı kendime vatan ettim. Çocuklarım burada büyüdü, torunum buraya doğdu, ben burada yaşlandım. Devletin en tepesindeki kişiye bile ulaştım, derdimi anlattım ama sonuç alamadım. Devleti yönetenlerin, savcıların, Beyoğlu belediye başkanlarının vicdanındaki kabuğu kıramadım. Ama vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim. Akıbetine ömrümü adadığım eşim İsmail Şahin'den bir haber alıncaya kadar bu işin peşini bırakmayacağım" diyen sesini bugün Galatasaray'dan biz yükseltiyoruz.
 

36 yaşındaki 2 çocuk babası İsmail Şahin, Beyoğlu Belediyesi'nde temizlik işçisi olarak çalışıyordu. DİSK Genel-İş üyesiydi. 18 Ocak 1996 günü saat 06.30 da iki belediye çalışanı ile birlikte görev yaptığı 34 ATZ 59 plakalı temizlik aracında iş başı yaptı. 
 

Temizliğe İstiklal Caddesi ile başlayan araç 11. nokta olan Mimar Sinan Üniversitesine geldiğinde, iş arkadaşları İsmail Şahin'in elindeki süpürgesi ile birlikte ortadan kaybolduğunu söyledi.  Şahin Ailesi sürekli ağlayan bu kişilerin çelişkili bilgiler verdiklerini ve konuşmaktan korktuklarını fark etti.
 

Aile, Beyoğlu Belediyesi'ne başvurdu. İsmail Şahin'in mesai saatleri içerisinde kaybolduğunu ve bundan işveren olarak sorumlu olduklarını söyleyerek olayı araştırmalarını istedi. Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'ne kayıp başvurusu yaptı. Savcılığa suç duyurusunda bulunarak İsmail Şahin'in akıbetinin soruşturulmasını istedi.
 

Tüm başvurularına rağmen dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan aile ile görüşmedi. 
 

Aynı günlerde İsmail’in 4 yaşındaki kızı Sibel, annesine babasını televizyonda polislerle gördüğünü söyledi.
 

2011 Şubat’ında,  kayıp aileleri ile görüşen Başbakan’a Kiraz Şahin; “Eşim sizin işçinizdi, mesai saatleri içinde kayboldu. İsmail Şahin’in akıbetinin açıklanması sizin de sorumluluğunuzdur” dedi.
 

Bütün   girişimler sonuçsuz kaldı. Devlet etkili bir soruşturma yapma, olayda sorumluluğu olanları ortaya çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmedi. İsmail Şahin'in başına ne geldiği bugüne kadar  öğrenilemedi.
 

Kayboluşunun 19.yılında  bir kez daha soruyoruz:
Şahin Ailesi'nin, “ İsmail Şahin’e ne oldu?” sorusu kaç yıl daha cevapsız kalacak?

 

İşçisinin mesai saatleri içinde kaybolmasında çalıştığı kurumun sorumluluğu yok mu?
 

Devletin gücü İsmail’in akıbetini  açıklamaya yetmiyor mu?
 

İsmail Şahin’in akıbeti açıklanıncaya kadar biz bu soruları sormaktan vazgeçmeyeceğiz." 

 

(Ersoy Tan, T24, 17.01.2015)