Politika

'17 Aralık ABD'ye taşınıyor, Türkiye için ekonomik bir yıkım olacak'

Mümtaz'er Türköne, ABD Adalet Bakanlığı'nın Ziraat Bankası hakkında 'kara para aklama' suçlamasıyla başlattığı soruşturmada Türkiye'ye yüklü ceza kesileceğini söyledi

17 Temmuz 2014 14:05

Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne, ABD Adalet Bakanlığı ve finans otoriteleri tarafından Ziraat Bankası, Halkbank ile Vakıflar Bankası hakkında kara para aklama, İran ve Sudan’a uygulanan ambargoyu delme suçlaması ile başlatılan resmi soruşturmanın "Türkiye için ekonomik bir yıkım olacağını" söyledi.

Soruşturma ile 17 Aralık'ın ABD'ye taşınacağını öne süren Türköne, 9 milyar dolar cezaya çarptırılan Fransız BNP Paribas Bankası hakkındaki soruşturmayı referans gösterdi.

Paribas Bankası da İran, Sudan ve Küba’ya uygulanan yaptırımları ihlal etmek suçlaması ile soruşturulmuştu.

Mümtaz'er Türköne'nin Zaman gazetesinde "Türkiye kaça satıldı?" başlığıyla yayımlanan (17 Temmuz 2014) yazısı şöyle:

17 Aralık’tan bu yana Başbakan’ın sığındığı “Türkiye üzerinde ameliyat”, “yabancı komplo”, “dış tezgâh”, “ihanet” edebiyatının arkasındaki gerçek yavaş yavaş günyüzüne çıkıyor.

Türkiye, Başbakan’ın iddialarından farklı bir dinamiğe ve mekanizmaya sahip olsa da, gerçekten dışardan gelen esaslı bir tehditle karşı karşıya. Müsebbibi kim? Tarihin kaydedeceği gerçek yavaş yavaş berraklaşıyor.

ABD Adalet Bakanlığı ve finans otoriteleri Ziraat Bankası hakkında kara para aklama, İran ve Sudan’a uygulanan ambargoyu delme suçlaması ile resmi soruşturma prosedürünü başlattılar. Aynı kapsamda Halkbank ile Vakıflar Bankası hakkında soruşturma yürütüldüğü bildiriliyor. Sonuç ne olacak? Hiç kuşkunuz olmasın Türkiye için ekonomik bir yıkım olacak. Bu sonucu Fransız BNP Paribas bankası hakkında bu ay başında kesinleşen karardan çıkartabilirsiniz. Bu banka, Ziraat Bankası ile aynı nedenlerle, İran, Sudan ve Küba’ya uygulanan yaptırımları ihlal etmek suçlaması ile soruşturulmuştu. Hollande’ın araya girmesi, Obama’ya bir mektupla yalvarması kâr etmedi ve BNP Paribas 9 milyar dolar cezaya çarptırıldı. Bu miktar, iddia edilen işlemlerin toplamının yarısından daha fazla. Fransız Societe General ve Credit Agricole bankaları aynı sebeple soruşturuluyor. Sadece Fransa değil, Alman Deutschebank ve Commerzbank da satırın altına yatmış vaziyette.

“ABD nasıl oluyor da, başka ülkelerin bankalarına böyle yüklü racon kesebiliyor?” sorusunun cevabı, dünyada işleyen finans-kapital ağındaki ABD hegemonyasında saklı. Dünya devlerinin merkez bankalarında trilyonlarca dolar rezerv tutmalarının ve gerçekte hiçbir şey üretmeyen ABD’yi finanse etmelerinin sebebi de bu. Kesilen cezayı ödemezseniz, size de yaptırım uygulanır ve nefes alamazsınız.

ABD Adalet Bakanlığı’nın finans otoriteleri aracılığıyla askıya çıkarttığı Ziraat Bankası araştırması, 17 Aralık soruşturmasının ABD’ye taşınması anlamına geliyor. İddiaya göre İran altınları ve petrolü etrafında Türkiye’de dönen dolap, doğrudan bu yaptırımların ihlali için çevrilmiş. Benzer sorun bugünlerde biraz farklı şekilde Kürt doğalgazı ve petrolü üzerinde yaşanıyor. Sorun otomatik olarak millî bir soruna dönüşüyor. Çünkü siz bu piyasaya, devletinizin gücüyle giriyorsunuz. Girme sebebiniz ise kara paranın dayanılmaz cazibesi. Taş atıp kolunuz yorulmuyor; devletin egemenlik hakkını siyasî otorite sıfatıyla paraya çeviriyorsunuz.  Kimin ne kadar kazanacağı ise Başbakan’ın kararına bağlı. Adam dışardan geliyor, Başbakan kimle iş tutacağını bildiriyor. Bu paranın sonuçta sizin ekonominize girdiği doğru; ancak kimin kasasında? Şu sıralarda Kürt petrolü birilerini kestirmeden zengin ederek Türkiye’den geçip dünya pazarlarına akıyor. Basına yansıdığı üzere, Barzani’nin son ziyaretinin sebeplerinden biri Halkbank’ta açılan hesap imiş. Kuzey Irak’ta fiilen bağımsız hale gelen Kürt Devleti’nin hazinesine giren para ile aynı petrolden Başbakan’ın yakın çevresindeki işadamlarının kasasına giren miktarın birbirine yakın olduğundan emin olabilirsiniz.

Türkiye bu ticaret yüzünden zor durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölge politikası bu ticaretin ipoteği altında. Kasaba’nın şerifi cezayı kesmek üzere. Başbakan’ın Suud ve Katar konusundaki dikkati ve hassasiyeti bu ipoteğin göstergelerinden sadece biri. Rabia selamı ile miting düzenlerken, acaba neden Sisi’nin sağlam destekçisi Suud’a laf edilmez?

Erdoğan 2010 yılında Türkiye’de sermayenin el değiştirdiğini söylemişti. Doğru, değiştirdi ama bu yolla. Devlet rantı ve bölge politikaları üzerinde yükselen yeni bir sermaye sınıfı ile karşı karşıyayız. Ancak bu sermayenin kazandığı parayı misliyle ABD’ye ödeyecek olan doğrudan halkın kendisi. Üç banka da devlet bankası ve sadece halk değil, bu alışveriş ile devlet de rehin alınıyor.

Finans kapital demek gerçek Yahudi gücü demek. Gazze’deki çaresizliğimiz ile ABD’de açılan soruşturma arasında ilişki kurmak çok zor değil. Sonuçta para cezası gelecek ve işte o zaman Türkiye’nin kaça satıldığını hepimiz öğrenmiş olacağız.