Gündem

'17-25 Aralık, AKP-Cemaat savaşının son düellosuydu, 'ben değil silah öldürdü' demek hükümeti kurtaramaz'

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası'ndan TIR savcıları açıklaması

20 Ocak 2015 17:40

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’nın MİT TIR’larını durduran 5 savcının açığa alınmasıyla ilgili olarak yaptığı ortak açıklamada “Uzun bir süre yargı-polis ve siyasi iktidar eliyle toplum mühendisliği projesi çerçevesinde, Ergenekon, Balyoz, KCK davalarıyla toplumdaki tüm muhalif kesimleri sindiren ve bunları yaparken de sözde demokratikleşiyor algısı veren AKP-Cemaat ittifakı, iktidar ortaklarının çıkar mücadelesinin doruğa çıkmasıyla devlet içi bir iktidar savaşına doğru evrildi ve bu savaşın en kritik aşamasında son düello olarak 17-25 Aralık soruşturmaları patlak verdi” denildi.

Açıklamada, “Tüm bunların hemen sonrasında her dönem kendini mağdur olarak göstermekte pek mahir olan siyasi iktidar, geçmiş dönemin tüm hukuksuzluklarını, kumpas davalarını, sahte delillerle insanların mahkûm edildiği sürecin faturasını, yargı ve polis içindeki cemaat yapılanmasına yükleyerek hiç iktidar olmamış gibi bir kez daha iktidarını yeniden inşa etme sürecine girdi. Daha düne kadar tüm o kumpas davaların savcısı olduğunu iddia eden ve bu davalar yoluyla Türkiye’de demokratikleşmenin önünün açıldığını, vesayetin sona erdiğini iddia eden siyasi iktidar, şimdi de kandırıldık diyerek günahı çok yakın bir zamana kadar ne istedilerse verdiği, yargı ve devlet içindeki cemaat örgütlenmesine yüklemektedir” ifadelerine yer verildi.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’nın açıklamasında "Ben değil silah öldürdü’ savunması siyasi iktidarı hukuksal sorumluluktan ve cezai yaptırımdan kurtaramaz” denildi.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’ndan yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

TIR ARAMALARINI GERÇEKLEŞTİREN CUMHURİYET SAVCILARININ AÇIĞA ALINMASI HAKKINDA AÇIKLAMA

HSYK 2. Dairesi 15.1.2015 tarihinde, geçtiğimiz yıl ocak ayında MİT tırlarının aranması soruşturmasında görev yapmış olan dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Başsavcı Vekili Ahmet Karaca, Cumhuriyet savcıları Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu'nun görevden uzaklaştırılmasına karar vermiştir.

Uzun bir süre yargı-polis ve siyasi iktidar eliyle toplum mühendisliği projesi çerçevesinde, Ergenekon, Balyoz, KCK davalarıyla toplumdaki tüm muhalif kesimleri sindiren ve bunları yaparken de sözde demokratikleşiyor algısı veren AKP-Cemaat ittifakı, iktidar ortaklarının çıkar mücadelesinin doruğa çıkmasıyla devlet içi bir iktidar savaşına doğru evrildi ve bu savaşın en kritik aşamasında son düello olarak 17-25 Aralık soruşturmaları patlak verdi. Tüm bunların hemen sonrasında her dönem kendini mağdur olarak göstermekte pek mahir olan siyasi iktidar, geçmiş dönemin tüm hukuksuzluklarını, kumpas davalarını, sahte delillerle insanların mahkûm edildiği sürecin faturasını, yargı ve polis içindeki cemaat yapılanmasına yükleyerek hiç iktidar olmamış gibi bir kez daha iktidarını yeniden inşa etme sürecine girdi. Daha düne kadar tüm o kumpas davaların savcısı olduğunu iddia eden ve bu davalar yoluyla Türkiye’de demokratikleşmenin önünün açıldığını, vesayetin sona erdiğini iddia eden siyasi iktidar, şimdi de kandırıldık diyerek günahı çok yakın bir zamana kadar ne istedilerse verdiği, yargı ve devlet içindeki cemaat örgütlenmesine yüklemektedir. Yargıyı, her dönem kendi iktidarını çoğaltma, kendini temize çıkarma, hegemonyasını kurma aracı olarak kullanan ve yargının önüne bir “düşman süje” atan iktidar, bu kez de karşımıza düne kadar iktidarın paydaşı, bugün ise kriminalize olarak etiketlediği cemaat yapılanmasını tek fail olarak çıkardı.

"Ben değil silah öldürdü" savunması siyasi iktidarı hukuksal sorumluluktan ve cezai yaptırımdan kurtaramaz.

17-25 Aralık soruşturmalarında siyasi iktidarın kendini kurtarmak için her yolu deneyen yargısal müdahalelerinin son ayağı MİT tırları soruşturmasıdır. Görev alanı içinde olmayan bir faaliyeti icra edenler, yürütmenin Anayasa ve yasalara aykırı hukuk dışı keyfi uygulaması ile hukuktan kaçırılmışlar, aynı uygulama ile Anayasa ve yasalar çerçevesinde kendisine verilen görev ve sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalışan Cumhuriyet Savcıları hakkında ise soruşturma başlatılmış ve geçtiğimiz günlerde de ilgili Cumhuriyet Savcılarının görevlerinden uzaklaştırılmalarına karar verilmiştir. MİT tırlarında yapılan aramada Suriye’deki terör örgütlerine gönderilmek üzere patlayıcı madde taşındığı iddiası gerek uluslararası arenada gerekse ülkemizde ciddi anlamda ileri sürülmüş ve hukuka saygılı hiçbir demokratik devlette örneği görülmeyecek üzere kâğıt parçası olarak nitelendirdikleri arama tutanakları ve görüntüleri ile de ortaya konmuştur. İddia ettikleri gibi bu tırlarla insani yardım taşınıyorsa, neden aramanın engellendiği ya da şimdiye kadar defalarca yaptıkları gibi bu yardımların Kızılay, Deniz Feneri, İHH gibi kuruluşlarla yapılmadığı hususu da ayrıca sorgulanmaya açıktır.

İlgili Cumhuriyet Savcılarının cemaat yapılanması içerisinde olduğu iddiasıyla casusluk soruşturması kapsamında soruşturulması, örgüt iddiası ile saik yargılamasından casusluk iddialarının ortaya atılması, aidiyet üzerinden örgüt soruşturmasına konu edilmesi yasal anlamda geçmiş dönemlerdeki torba davalar ve düşman ceza hukukunun devam ettiğini göstermekte olup, tüm bu hususların, ilgili Cumhuriyet savcılarının eyleminin hukukiliğine ve yapılan işlemin yasallığına ve yerindeliğine halel getirmeyeceği ceza hukuku açısından açık ve nettir.

Uluslararası arenada savaş suçu ithamı ile karşı karşıya olma ihtimali karşısında paniğe kapılan siyasi iktidar, yeni yargı iktidarının oyun kurucusu olarak da HSYK’yı hukuksuz kararların icra makamı olarak kullanmaktadır.

Anılan soruşturmada yer verilen ithamların tarih önünde bir gün açık bir biçimde tartışılacağının da bilinciyle, ilgili Cumhuriyet Savcılarının görevden alınmasının hukuksuz ve yargıya müdahale niteliğinde olduğunu bildirir, soruşturmanın bu şekilde karartılması karşısında, ithamların ciddiliği ve sonuçları açısından masum insanların kanı ve ölümüyle ödeşilemeyeceğini anımsatırız.

Hakikatlerin günışığında yargılanacağı güne dair ümidimizle; HSYK’yı suçluların telaşındaki siyasi iktidarın figüranı olmaması gerektiği hususunda uyararak, hukuksuz işlemden geri dönmeye ve soruşturmanın tarafsız ve bağımsız bir biçimde yürütülmesini sağlamaya davet ediyoruz.