Gündem

13 gazeteden 66 yazar Davutoğlu'nun AKP Genel Başkanı seçilmesini yazdı

Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasının ardından boşalan AKP Genel Başkanlığı'na Ahmet Davutoğlu getirilirken, Başbakanlık için bugün kabineyi oluşturması bekleniyor

28 Ağustos 2014 13:08

Köşe yazarları, Tayyip Erdoğan'ın halk oyuyla Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, Ahmet Davutoğlu'nun AKP'de Genel Başkanlığa seçilmesini yazdı.  

Hürriyet’ten Fatih Çekirge, Selahattin Duman, Ahmet Hakan, Yalçın Doğan; Milliyet’ten Nagehan Alçı, Aslı Aydıntaşbaş, Güneri Civaoğlu, Serpil Çevikcan, Kadri Gürsel, Mehmet Tezkan, Güngör Uras; Radikal’den Cengiz Çandar, Murat Yetkin, Tarhan Erdem; Cumhuriyet’ten Cüneyt Arcayürek, Mustafa Balbay, Emre Kongar, Orhan Bursalı, Utku Çakırözer, Şükran Soner, Özgür Mumcu; Vatan’dan Güngör Mengi, Okay Gönensin, Ruşen Çakır, Hüseyin Yayman; Yeni Şafak’tan Yasin Doğan, Abdülkadir Selvi, Markar Esayan, Ali Saydam, Erol Göka, Mehmet Metiner, Merve Şebnem Oruç, Erdal Tanas Karagöl; Zaman’dan Ali Yurttagül, Mümtaz’er Türköne, Şahin Alpay; Akşam’dan Murat Kelkitoğlu, Mehmet Ocaktan, Kurtuluş Tayiz, Emin Pazarcı, Hümeyra Şahin; Star’dan Ahmet Kekeç, Ahmet Taşgetiren, İbrahim Kiras, Taha Özhan, Ardan Zentürk, Nasuhi Güngör, Halime Kökçe, Türkiye’den Ercan Gürses, Fuat Uğur, İsmail Kapan; Sözcü’den Emin Çölaşan, Rahmi Turan, Necati Doğru, Mehmet Türker; Sabah’tan Mehmet Barlas, Emre Aköz, Şeref Oğuz, Okan Müderrisoğlu, Yavuz Donat, Mahmut Övür, Rasim Ozan Kütahyalı, Meryem Gayberi; Yeni Akit’ten Abdurrahman Dilipak, Ali Karahasanoğlu, Mehtap Yılmaz ve Yener Dönmez yazdı.

13 gazeteden 66 köşe yazarının yazılarının ilgili bölümleri şöyle:

 

Fatih Çekirge – Hürriyet

Yavrusuna kim elveda diyebilir?

Salona baktığımda bazılarının gözlerinde okuduğum soru şu:

“Davutoğlu, Erdoğan’ın yerini doldurabilecek mi?”

Belli ki bu soru çok geniş bir alanda soruluyor.

Ama bana göre yanlış bir sorudur.

Nitekim Tayyip Erdoğan konuşmasında birkaç kez, “AK Parti hiçbir zaman tek adam partisi olmadı” diyerek bu soruları karşılıyor.

Bir başka açıdan bakınca, bana göre Davutoğlu, Erdoğan’dan boşalan bir yeri doldurmuyor.

Çünkü Erdoğan klasik anlamda veda etmiyor.

Aslında başka bir yönetim biçimine geçiliyor.

Bu yeni yönetim biçiminde belli ki Erdoğan, Davutoğlu ile birlikte ve çok yakın çalışacak.

O nedenle Davutoğlu’nun önüne bir Erdoğan karizması çıta olarak konulursa bu yanlış olur.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Selahattin Duman – Hürriyet

Boy kısa ama ses pehlivan narası

Ampul Partisi’nin kongrelerinin sonu “Erzurum’un ölüp diriltmeli Ali Fattik oyunu gibi” baştan bellidir.

Bu yüzden Ahmet Davutoğlu sıkıcı kongrenin en merak edilen insanıydı.

Kürsüye çıkarken partililer boyunu biraz kısa bulup endişelendiler. Çünkü bizim memlekette “Kuru söğüdün düdüğü ile eşkıyanın güdüğü” pek tutulmaz.

Lakin o boyla çıkardığı ses müthişti. Sesini dışarıdan dinleyenler “pehlivan kesimli” bir hatip var sanmışlardır.

Eski yönetimi ve lideri bolca övdü. “Horoza yükledik odunu, kopardık sineğin budunu” örnekleriyle yaratılan, ancak kimseye görünmeyen kalkınma mucizesini de güzel anlattı. Zor günün altından iyi kalktı.

Benim aklımda kalan tek not ise siyasilerden değil de sıcaktan bunalan bir partilidendi. O partili attığı tweet’te “Yeni Türkiye’ye tamam da mümkünse klimalı olsun” diyordu.

Altına imzamı atarım.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ahmet Hakan – Hürriyet

Gitti gardıropçular geldi portreciler

- Eğer farklı fikirler yarışmıyorsa...

- Eğer delegenin kime oy vereceği bir üst irade tarafından belirleniyorsa...

- Eğer bir kişi konuşuyor, diğerleri dinliyorsa...

- Eğer eleştiri yoksa...

- Eğer özeleştiri yoksa...

- Eğer oylamaların sonucu baştan belliyse...

- Eğer rengârenklik yerine intizam tercih ediliyorsa...

- Eğer minicik bir itiraz bile seslendirilemiyorsa...

- Eğer tartışmaların yerini bağlılık yeminleri almışsa...

- Eğer fikirlerin yerini şiirler, gözyaşları almışsa...

- Eğer ortak aklın yerini destansı nutuklar, kabaran duygular almışsa...

- Eğer bir tanecik bile çıkıntılık yapılmıyorsa...

- Eğer tek bir ses çıkıyorsa...

Yapılana “kongre” denmez, denemez.

*

Çünkü “kongre”nin fıtratı...

Bunları kaldırmaz, kaldıramaz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Yalçın Doğan – Hürriyet

 Ya ‘yok hükmünde’ ise

“Seçilmiş Cumhurbaşkanı” ama hiç değişiklik yok. Yine muhalefet partilerine tek tek giydiriyor, parti başkanı olarak. Yine “paralel yapı”, yine kendisinin sözünü dinlemeyen yüksek yargı hedefte, yine ötekileştirme. Tayyip Erdoğan’ın dün AKP Kongresi’ndeki konuşması “seçilmiş Cumhurbaşkanı” adına hüzün verici, ayrıca hukukla kumar oynuyor. Oraya katılımı ve kullandığı üslupla bugün oturacağı makamın tarafsızlığı yerlerde sürünüyor. Demokrasiyle bağdaşmayan bu tavır tarihimizde bir de Erdoğan’ın sık sık eleştirdiği tek parti döneminde var.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Nagehan Alçı – Milliyet

Yeni döneme 1382 ‘evet’

Genel olarak Erdoğan ve Davutoğlu’nun konuşmaları birbirini bütünleyen, aynı perspektifin devamı olarak nitelenebilecek, 2023 hedefleri diye sıralanan hedefler doğrultusunda bir yol sunan konuşmalardı. Ben aralarında kuvvetli bir koordinasyon olacağından eminim. Bugünkü konuşmadan sonra 2015 seçimlerine Davutoğlu ile gidileceğinden de öyle. 1388 delegenin 1382’sinin desteğini alması da bunu teyit ediyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Aslı Aydıntaşbaş – Milliyet

Davutoğlu ‘epistemolojisi’

Restorasyon kavramına da o kavram altındaki başlıklara da itirazım yok. Keşke Türkiye Davutoğlu döneminde gerçek bir “restorasyon” sürecine girse. Bunun olması için, sadece ”ekonomik kalkınma”, sadece ”ahlaki restorasyon” vs. yetmez. İç barışın sağlanması için, son dönemde küsen, küstürülen toplumsal kesimlere de el uzatmak lazım. Liste uzun; ancak özünde söz ettiğin ”öteki yüzde 50.” Ak Parti’nin başarısı seçim kazanmaksa, başarısızlığı da kendisine oy vermeyenlerin nefretini kazanmak oldu. Toplum kutuplaştı, bölündü, parçalandı. Günün sonunda insanlar size oy vermeyebilir; ancak sizin meşru olduğunuzu düşünmek durumundadır.

Bu yüzden de Ahmet Davutoğlu’nun önündeki en büyük tarihi sınav, bu ”toparlanma” sürecini başarıp başaramayacağıdır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Güneri Civaoğlu – Milliyet

Davutoğlu’nun sigara dumanı

Genel Başkan seçildiği AK Parti kongresinde bugüne kadar alışmadığımız bir Davutoğlu vardı kürsüde.

O sakin, yüzünde sürekli çeyrek gülümseme taşıyan, sesini yükseltmeyen Davutoğlu yerine diplomasi masası kadar seçim otobüsü üzerinden miting alanlarında da belagat sınavını geçeceğini gösteren bir Davutoğlu.

Siyaset gömleğini giyince ses, duruş, beden dili de değişiyor.

Recep Tayyip Erdoğan kendisine “halef” seçerken diğer ölçütlerin yanı sıra bu özelliği de dikkate alarak karar vermiş olmalı.

Çünkü...

Hedefi daha uzun soluklu bir sürecin uç noktasında.

Davutoğlu yönetiminde AK Parti 2015 genel seçimlerinde en az 330 milletvekili çıkarmalı hatta “garanti” için 5-10 fazlasını.

Bu sayı ile “Türkiye’ye başkanlık ya da yarı başkanlık sistemini düzenleyen yeni bir anayasayı referanduma götürebilecek” tabandır.

Davutoğlu’nun Başbakan olarak icrayı, parti Genel Başkanı olarak örgütü hedefe taşımak yükü omuzlarında.

Davutoğlu yeni dönemde “Çankaya’yla aralarında kimsenin ayrışma beklememesi gerektiğini” güçlü ifadelerle vurguladı.

Gene de “Cumhurbaşkanlığı sistemi” diyebileceğimiz -bir bakıma- “birlikte yönetim” henüz geleneği, örfü, âdeti olmayan bir “ilk.”

AK Parti ve devlet yönetimi ötesinde bir de “muhalefet” penceresinden bakılırsa siyaset sahasında “çift santrforlu” bir rakiple oynayacaklar bu defa.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Serpil Çevikcan – Milliyet

Veda değil vefa

Her iki konuşma da siyasi sınırları değiştirmeden Ankara’yı, Osmanlı’nın toplum ve kültür olarak yaşadığı her yere uzanabilecek merkez olarak görüyor.

Bu bakış açısı Davutoğlu’nun, “Türkiye köprü değil merkezdir, yakın kara havzaları ve daha uzaktaki kıta havzalarında etkili olmalıdır” diye özetleyebilecek, “Stratejik Derinlik” teziyle örtüşüyordu. Bu durum, Erdoğan’ın Davutoğlu tercihinin bir tesadüf olmadığını da gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Davutoğlu’nun, bu “fikir birliği” üzerinde yürüyeceklerini tahmin etmek zor değil.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun konuşmalarında dikkati çeken üç ortak vurgu, çözüm sürecini sonuçlandırmak, paralel yapıyla mücadele ve yeni anayasaydı.

Erdoğan, bu üç maddeyi bir yol haritası olarak kongreye sunarken, Davutoğlu da bunları başbakanlığının ilk üç hedefi olarak kabul ve ilan etti.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Kadri Gürsel – Milliyet

İkinci ‘Yeni Türkiye’ denemesi

Doğum tarihi 28 Ağustos olan bu yeni “Yeni Türkiye” paradigmasının içini, çoğulculuk, kapsayıcılık, eşitlik, şeffaflık, hesap verebilirlik, basın ve ifade özgürlüğü, insan hakları, bireysel hak ve özgürlükler, bağımsız ve tarafsız yargı, velhasıl demokrasiyle doldurmak imkansız.

Böyle bir şansı vardı ama “ikinci eski Türkiye”nin..

O paradigma bu şans kullanılamadığı için çöktü.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Tezkan – Milliyet

Kongre konuşması Köşk’ün yeni üslubu

Erdoğan konuşmasında yeni dönemin işaretlerini de verdi..

Şöyle ki; teamüllerin hepsi rafa kalkacak..

Köşk’ün dediği, cumhurbaşkanının yaptıkları, ettikleri yeni teamül olarak kabul edilecek..

‘Yeni Türkiye’nin’ (!) kurallarını cumhurbaşkanı koyacak..

Yargıtay Başkanlar Kurulu’na kızması bunun ilk işareti.. Yargıtay’ın Barolar Birliği Başkanı’nın adli yıl açılışına konuşmacı olarak çağırmasını kendisine karşı tavır olarak algılamış..

40 yıllık teamül falan dinlemedi, eski Türkiye’nin âdeti ilan etti..

Erdoğan’a göre; cumhur-başkanı istemiyorsa Yargıtay buna uymak zorunda.. Gelenek falan diyemez..

Çünkü, cumhurbaşkanı sandıktan çıktı.. Yargıtay Başkanlar Kurulu sandıktan çıkmadı..

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Güngör Uras – Milliyet

Erdoğan’dan ekonomi mesajı

Sayın Erdoğan, geçmişteki gelişmeleri ve başarıları anlattı ama günümüz ve gelecekle ilgili herhangi bir mesaj vermedi.

Türkiye’de tarımda, sanayide, inşaat kesiminde uygulanacak politikalarla ilgili beklentiler var.

Ekonomide büyüme cari açığa bağımlı olarak mı sürdürülecek? Tasarrufların artırılması için neler yapılacak? İç ve dış kaynaklar hangi alanlarda değerlendirilecek? Ekonominin lokomotifi inşaat mı yoksa tarım ve sanayi üretimi mi olacak? Büyük projelere yenileri eklenecek mi? Dar ve sabit gelirli kesimin gelir düzeyinde iyileşme ümidi var mı? Uzun konuşmada bu konulara değinilmedi. Konuşmanın ekonomi dışında en ilgi çeken bölümü, birlik çağrısıyla ilgili ifadelerdi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Cengiz Çandar – Radikal

Veda ve başlangıç

Atletizmle ilgilenenler bilirler, yarışın başlaması startını veren tabanca patlamadan bir atlet ya da atletler fırlarsa, buna “faux depart” denir.

Yarış devam etmez. Yarışmacılar yarışa başlama çizgisine geri dönerler.

“Faux depart”, Fransızca “yanlış” ya da “hatalı çıkış” anlamına gelen ve en yaygın haliyle atletizmde kısa mesafeli koşular için kullanılan bir terim.

Yeni AKP Genel Başkanı ve dolayısıyla yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni görevlerine –esas olarak ikincisine- “faux depart” ile başladı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Murat Yetkin – Radikal

Parti hâlâ Erdoğan'ın partisi: Davutoğlu'nun işi kolay değil

Erdoğan bunun bir “veda” değil, bir başlangıç olduğunu konuşmasında vurguladı. Konuşmasının özeti, “Merak etmeyin, bir yere gidiyor değilim” diye özetlenebilirdi.

Evet, cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıkıyor ve Anayasa öyle istediği için parti başkanlığından ayrılmak zorunda kalıyordu, ama lider oydu. ANAR’ın başındaki İbrahim Uslu daha bir yıl önce Erdoğan cumhurbaşkanı olursa, AK Parti’nin bir lider değil, adeta şirkete CEO, yani icra kurulu başkanı seçeceğini söylemişti; haklı mı çıkıyordu?

Belki de o yüzden, Davutoğlu’nun rencide olmasını istemediği için konuşmasının bir yerinde “Sayın Davutoğlu emanetçi değildir” demek zorunda hissetti kendisini. Davutoğlu da aynı şekilde kendisini “Seçilmiş cumhurbaşkanı ile başbakan arasında ihtilaf çıkmaz” demek zorunda hissetti.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Tarhan Erdem – Radikal

Anayasa’yı ihlal ile yeni anayasa

AK Parti yeni genel başkanı Sayın Davutoğlu, yargı sorununa girerken tarihten üç örnek verdi.

İttihat ve Terakki partisinin kurduğu mahkemelerin Osmanlı Devletinin çöküşünü hazırladığına değindi; Demokrat Parti’yi iktidardan uzaklaştıran askeri idarenin kurduğu Yassıada Mahkemesi'nin kararlarından bahsetti; 12 Eylül darbesi sırasında Diyarbakır Hapishanesi’ndeki cinayetlerden, o devirde sol, sağ, muhafazakar, liberal demeden bütün yurttaşların eziyet çektiğini anlattı.

Böyle dar günlerde Sayın Davutoğlu’nun okuması olanağı bulamayacağını biliyorum ama okuyucularım için not ediyorum:

Sayın Davutoğlu’nun verdiği üç örneğin ortak özelliği vardır: iktidardakiler bütün ikazlara karşın iktidarlarını koruma çabasına girdikleri için, milletimiz Sevr çöküş belgesiyle, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleriyle karşılaşmıştır.

İttihat ve Terakki partisi, gelişindeki yöntemlerle iktidarını sürdürmek istediği için Davutoğlu’nun deyimiyle “devlet çökmüştür”; Menderes son gecesinde Eskişehir'deki konuşmasında “kara cübbelilere” yerine “seçimden” bahsetseydi, 27 Mayıs olmazdı.

Şimdi Davutoğlu’na sade bir soru: Sizce Anayasa'yı ihlal ile başlayarak, hukuk devleti anayasası yazılabilir mi?

Sayın Erdoğan’ın iktidarını korumak için mi, milletin hak ve hukukunu korumak için mi yeni anayasa yapılacak?

Dünkü konuşmalardan, pek anlaşılamadı; amaç hukuk devleti mi; yoksa iktidarı korumak mı?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Cüneyt Arcayürek – Cumhuriyet

Hoş geldin yeni Türkiye

Dün, AKP Olağanüstü Kongresi toplanıncaya, yeni genel başkan seçildiği dakikaya kadar genel başkan.

Meclis’te yemin etmediği için hâlâ seçilmiş cumhurbaşkanı.

Fiilen cumhurbaşkanı değil.

Ama fiilen göreve başlamış, AD’yi Başbakanlığa atamış gibi davranıyor.

Genel başkan değil ama AKP’de hâlâ dediğim dedik... Cumhurbaşkanı değil ama fiilen başbakan olmayan AD ile yeni kabine ve hükümet programı hazırlayan konumda.

En az 96 saat partide olası hükümette dört başı mamur yetki kullanan RTE öyleyse bunca saat nedir bu ülkede?

Diktatör desek kabul etmiyor. Sultan diyorlar hayır diyemiyor.

Ama hâlâ çevresine, devlet bürokrasisine korku salıyor.

Anayasada yeri olmayan, Türkiye gibi RTE demokrasisinin yürürlükte olduğu ülkelere özgü acaip bir durum.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mustafa Balbay – Cumhuriyet

D-avutoğlu

Başbakan tarafından AKP’nin genel başkanlığına ve başbakanlığa atanan Ahmet Davutoğlu yeni göreve ilk günden ısınmış görünüyordu.

Delegelerin tümü tarafından tek aday olarak gösterilen Davutoğlu, AKP’nin 1. Olağanüstü Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, Erdoğan’la birlikte Türkiye’yi yeni maceralara sürüklemeye aday olduğunu açıkladı.

Erdoğan’ın ne diyeceği daha önce dediklerinden belliydi. Davutoğlu’nun nasıl bir portre çizeceği merak ediliyordu. Sürpriz yok; o da Dışişleri Bakanlığı dönemindeki hayallerini Başbakanlığa taşıyacak.

AKP iktidarının ilk yıllarında AB’ye giriş modaydı. Yılda ortalama iki kez AB’ye giriyorduk. 2002 yılı kasımından 2005 yılına kadar bu girişler devam etti. Atılan her adım AB’ye girişin bir parçası olarak sunuluyordu. AKP’nin o günlerin güç dengeleri içinde dokunmakta zorlandığı her konu, “AB süreci için şart” koduyla gündeme geliyor ve geçiyordu.

Bugünkü moda ise şu:

Yeni Türkiye...

Atılan her adım yeni Türkiye’nin parçası... Dünkü kongre de AKP’nin tam ve yarı resmi yayın organları tarafından, “yeni Türkiye’nin doğumu” olarak sunuldu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Emre Kongar – Cumhuriyet

TC yerine, TSİC

Büyük tantanayla ilan edilen “Yeni Türkiye” nedir?

“Türkiye Cumhuriyeti”nin yerine “Türkiye Sünni İslam Cumhuriyeti”nin (TSİC) kurulmasıdır!

***

Anayasa buna uygun mu?

Hayır, değil.

Yasalar buna uygun mu?

Hayır, değil.

Uygulamalar buna uygun mu?

Evet, uygun.

Peki bu çelişki nasıl olanaklı oluyor?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Orhan Bursalı – Cumhuriyet

Davutoğlu dönemi başladı

Dünkü törene gelirsek, şüphesiz ki RTE ile güçlü bir işbirliği içinde, ama bence bir Davutoğlu Dönemi başlamıştır... Anayasa ilke ve maddeleri ile yetki ve sorumluluklar ortadayken, hükümetin başının ve bakanlarının, Çankaya’nın sekreterleri gibi davranmayı sürdüreceklerini düşünmüyorum.

Şu cicim ayları geçsin, zaman içinde herkes yerine alışacaktır... 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Utku Çakırözer – Cumhuriyet

Erdoğan’ın korkuları, Davutoğlu’nun hayalleri

Davutoğlu’nun retorik yanı ağır basan konuşmasının öne çıkan iki özelliği vardı.

1. Erdoğan’a tam bağlılık ve onun öncelikleri doğrultusunda birlikte çalışma kararlılığı.

2. İç ve dış kamuoyuna yeni hükümetin yönelimine ilişkin mesajlar vermek. Kafasındaki dokuz maddelik “restorasyon” planı, aslında üzerindeki cilalı ifadeler çıkarıldığında somut vaatler içeriyor: Çözüm süreci devam edecek, ekonomide istikrar korunurken yeni sıçrama yapılacak, özgürlükler korunacak, İstanbul korunacak, Gülen cemaatinin yargıdaki etkisi yok edilecek. Programın iki yerinde iki önemli ahlak vurgusu vardı. Birincisi Davutoğlu’nun “ahlak restorasyonu” dediği bölüm. Bu bölüm galiba partiye yönelik “yolsuzluk” iddialarına bir yanıttı. Nitekim “Yetimin hakkına uzanan eli kardeşimiz dahi olsa koparırız” sözü çok iddialıydı. İkinci “ahlak” vurgusu ise biraz kafamızı karıştırmadı değil. Yeni Türkiye’nin iktidar partisinin genel başkanı ve yarından itibaren yeni başbakanı Davutoğlu, “Özgürlükler ‘yeni ahlaki formasyonla’ buluşturulacak” derken ne demek istemiş olabilir acaba?

Bu millet ne zaman başı sıkışsa sandığı bekledi... 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Şükran Soner – Cumhuriyet

Erdoğan’ın yürüyüşü, iktidarı, partisi, hükümeti...

AKP’nin dün yapılan olağanüstü genel kurulunda, AKP’nin kurucu kadrolarının iradesi, ilkeleri, felsefesi, 12 yıllık iktidar süreçlerinde pek çok değişime uğramış programları, yönetim organları, yönetici kadroları, büyük çoğunlukla genel kurula katılmış olsalar da, iradeleri ile yoktular... Yeni dönem olarak ilan edilmiş, ucu açık, kimilerinin “muhafazakâr devrimcilik” olarak tanımladıkları rejim değişikliklerinin, Erdoğan’ın liderliğinde yürünen yolda, çerçeveleri Erdoğan’ın söylemlerinden çıkarılmaya çalışılan ilkeleri ile gerçekleştirme adına verilen sadakat söylemi, biat yemini vardı...

Erdoğan son kez başbakan ve parti başkanı olarak yaptığı uzun söylemde, Davutoğlu ilk kez seçilme güvenceli, başbakan, parti başkanı adaylık söyleminde, bol dualar arasında, yeni dönemin ortak önceliklerinin altını çizdiler... Söylemlerinde sık sık yinelenen tek fark, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevini yürütürken gözlerinin hükümet, parti yönetiminde olacağını, Davutoğlu’nun ise başbakanlık, parti başkanlığı önceliklerinde Erdoğan’a bağlılık yolundan çıkmayacağını, sık sık yinelemeleriydi...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Özgür Mumcu – Cumhuriyet

AKP hâlâ Erdoğan’ın

Elbette siyasetin doğası ve hırslı şahsiyeti sebebiyle Davutoğlu’nun emanetçiliği ve yine konuşmasında vaat ettiği uyumu zamanla bırakması ihtimal dahilinde. Ancak şu anda belli ki AKP hâlâ Erdoğan’ın partisi ve Davutoğlu da onun bir uzantısı.

Kongreyi beraber, dışarıda çadırda izlediğim partililer asıl olanın Erdoğan olduğunu hem konuştuğumuzda ifade ettiler hem de Erdoğan’ın adını duyunca bile sergiledikleri heyecanla gösterdiler. Erdoğan’sız anlarda ise ortama genel bir durgunluk hâkimdi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Güngör Mengi – Vatan

Yeni Türkiye için ne eksik?

Yeni cumhurbaşkanı partideki nöbet değişiminin gerçekleştiği günün Yeni Türkiye’nin doğum günü olduğunu söyledi.

Ama yargı ve paralel yapı, sorunlar listesinin en üst sıralardaki yerlerini koruyor.

Yaklaşımı ile yeni Cumhurbaşkanı anayasanın şart koştuğu tarafsızlığa bağlı kalacağını söylemiyor. Tersine seçim sürecindeki tutumu ve konuşma üslubu bu konuda gerilimi sürdüreceğini belli ediyor.

Erdoğan’ın yeni hükümete devrettiği ve Davutoğlu’nun da inanarak kabul ettiği iki misyon açıkça vurgulanmıştır.

Biri terör meselesi, çözüm süreci ikincisi ise paralel yapı ile mücadele..

Yeni hükümeti kuracak olan Ahmet Davutoğlu her iki misyon konusunda Tayyip Erdoğan’a güvence vermiştir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Okay Gönensin – Vatan

Demokrasi taahhüdü

Ahmet Davutoğlu, genel başkanlığının öncesinde yaptığı konuşmada önemli bir siyasi hat çizdi.

Böyle konuşmalar sonrasında dikkat ve ilgi noktaları farklı olabilir. Ama Davutoğlu’nun konuşmasının ağırlığı farklı yorum ve dikkatlere alan bırakmayacak kadar açıktı.

Demokrasideki eksiklerin tamamlanması, medeni bir toplumun ihtiyacı olan bütün özgürlüklerin sağlanması Davutoğlu’nun “yeni Türkiye” tanımının esas vurgusu oldu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ruşen Çakır – Vatan

AKP ve Türkiye için yeni bir dönem: İlk beş gözlem

AKP’ nin kuruluşunu tetikleyen FP kongresinin yıldızı, AKP’nin önde gelen kurucularından, ilk başbakanı ve 7 yıl boyunca cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, partisine geri dönüyor ama dün adı nerdeyse hiç anılmadı. Erdoğan’ın konuşmasında ilginç bir şekilde geniş bir yer tutan ‘davayı terk edenler’ , ‘terk etmeye yatkın olanlar’  ve ‘davayı kendilerine endekslemeye çalışanlar’  bölümünde örtülü bir şekilde Gül’den söz ettiği yorumlarına katılmıyorum. Ancak konuşmasında her vesileyle Erdoğan’ı öven ve onun çizgisinden sapmayacağının altını çizen Ahmet Davutoğlu’nun kendisini siyasete kazandıran Gül’den hiçbir şekilde söz etmemesi, onu AKP’de pek parlak bir geleceğin beklemediği yorumlarına zemin hazırlıyor.  

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Hüseyin Yayman – Vatan

Davutoğlu ilk sınavından geçti

Ahmet Davutoğlu’nu geçen yıl Diyarbakır gezisini takip edip, üniversitede yaptığı konuşmayı dinledim. 30 Mart seçimlerde Tayyip Erdoğan’ın sesinin kısıldığı Konya mitingini canlı izledim. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Konya meydanında takip ettim. Dünkü kongre konuşması en başarılı konuşmaydı.

Doğrusunu söylemek lazımsa Davutoğlu’nun böylesine başarılı bir konuşma yapabileceğini sanmıyordum. Çünkü uzun zamandır Erdoğan mitinglerini izleyenler olarak her konuşmayı Erdoğan’la mukayese ediyoruz. Davutoğlu, heyecanlı başladığı konuşmasına zamanla açıldı. Tayyip Erdoğan’dan sonra konuşmanın başlı başına bir handikap oluşturduğu bir ortamda Davutoğlu, ilk sınavdan geçti.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Yasin Doğan - Yeni Şafak

Yolun açık olsun Büyük Usta

Büyük badireler atlatan, büyük hizmetler yapan, çok seçimler kazanan Erdoğan siyasi makamlardan izzet ve şerefle, hüsnü hatimeyle ayrılmış oldu. 13 yıllık parti başkanlığı, 12 yıllık başbakanlık görevini geriye gitmeden, güç kaybetmeden, daha büyük makama geçerek tamamlamak her siyasetçiye nasip olacak bir başarı değildir. Güzel son ve güzel başlangıç Erdoğan'a nasip oldu.

Aslında Erdoğan yine zor olanı başardı. Kurduğu, büyüttüğü, iktidara taşıdığı, büyük bir markaya dönüştürdüğü partiyi bir başka yol arkadaşına devretmekten yüksünmediği gibi, siyasetin çok az göreceği başarılı bir süreç işleterek bunu gerçekleştirdi.

Milletin desteğiyle büyüyen bu müktesebatı, kişisellikten uzak bir kararla milletin içine sinecek bir isme devretti.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Abdülkadir Selvi – Yeni Şafak

Usta-Hoca omuz omuza Yeni Türkiye'ye

AK Parti hem Çankaya'da hem Başbakanlıkta hem de AK Parti Genel Başkanlığı gibi kritik üç noktada değişimi gerçekleştirdi.

Ama en ufak bir sancı ya da gerilim yaşanmadan sağlandı bu değişimler.

Birçok partinin bölünerek, parçalanarak geçtiği bu süreçten AK Parti güçlenerek çıktı.

Erdoğan'dan sonra Davutoğlu tek aday olarak girdi seçimlere. Ve oy birliği ile seçildi. En ufak bir çatlak ya da kırgınlık olmadan.

Şiir gibi bir kongreydi.

Burada Erdoğan'ın siyasi liderliğine şapka çıkarmak gerekiyor.

Büyüksün usta...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Markar Esayan – Yeni Şafak

Bugün yeni bir gün...

Cumhurbaşkanı Erdoğan değişimin gerekliliğini en iyi anlayan siyasetçilerden. Dünkü kongre aslında sembolik bir vedayı ima ediyor bu yüzden. AK Parti, liderinin cesareti ve öngörüsü sayesinde Eski Türkiye'nin Yeni Partisi olmaktan, Yeni Türkiye'nin Yeni Partisi olma boyutuna geçiyor ve aslında ANAP'ın hazin sonunun tekrarlanmaması için gerekli olan hamleyi yapıyor. Üstelik, umulanın aksine, süreç Yalçın Akdoğan'ın tabiri ile tereyağdan kıl çeker gibi sorunsuz yaşanıyor.

Bu bir liderin özgüveni ve davasını her şeyden üstün tutma ilkesinin bir sonucu. Erdoğan yeni tip vesayet teklifleri ile uzlaşmadı, kendine emanet edilen halk iradesini kapalı kapılar ardında pazarlık konusu yapmadı. Elini ateşin içine soktu ve mücadeleyi göğüsledi. Dün bir liderin siyasi hayatının en anlamlı günü bu irade sayesinde yaşandı.

Haliyle, Erdoğan bir yere gitmiyor, bilakis daha güçlü şekilde geri dönüyor. Bugün itibarıyla siyasetin merkezi artık Çankaya'ya kaymıştır.

Kimsenin kafası karışmasın. Olayın özü budur.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ali Saydam – Yeni Şafak

Erdoğan 'ikonik bir Başkan' olmaz

Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında çizdiği tablo, kendisine atfedilen ikonik değerlerin hiçbiriyle bağdaşmamaktadır. Bugüne kadar birlikte çalıştığı dava arkadaşlarının seçiminde 'Bana hayran olsun ama kim olursa olsun' dediğine tanık olmadığımız, tersine 'Millet iradesi', 'İnsanların geçici oluşu', 'Davanın önemi', 'Milletin hizmetkârıyız' ifadelerini tekrarlamış, ülkesinin gelecek tasarımının bir neferi olduğunu vurgulamış, güçlü bağların her zaman ne kadar önemli olduğunun altını çizmiş Cumhurbaşkanı'nın, çok önemli bir veda gününde bile olsa kendisine yapılan bu çok abartılı methiyeye rızasının olduğunu sanmıyoruz.

Hamd etmekle methetmek arasındaki büyük ayrımın farkında olanlar, geleneksel terbiye gereği şükredenlerin şükranı hak edenlere karşı içtenlikle teşekkür ettiklerini ancak övgü sözcüklerinin her zaman layık olan kişi hakkında kullanılmayabileceğini de iyi bilirler. Sayın Başbakan'ın Cumhurbaşkanı'na ithafen söylediği gibi 'Bu bir veda değil, bir vefa kongresidir' çünkü.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Erol Göka – Yeni Şafak

28 Ağustos 2014

AK Parti, zamanın ruhunu kavradığı ve bu ruha uygun davrandığı için, toplumdaki değişim ve dönüşüm talebini iyi okuyup buna uygun siyaset ürettiği için, refah ve adalet vaat ettiği ve buna ilişkin umutları diri tutmayı başardığı için hep kazanıyor. Liberallerin sıraladığı bu nedenlere biz de katılıyoruz ama şunu da soramadan edemiyoruz. Cem Boyner'in başaramadığı ve Erdoğan'ın başardığı nedir? Bunun nedeni elbette Erdoğan'ın kişiliğinde, tarz-ı siyasetinde, eyleyiş tarzında, şahsi ilişkilerinde aranmalıdır. Yani bir Erdoğan analizi yapılmadan AK Parti'nin başarısını değerlendirmek mümkün değildir. Yanında 'sünnet' diye çakı taşıyan, Refah Partisi'nde birlikte çalıştığı bir amcayı gece arayıp 'Ne var ne yok, milletin durumu nedir?' diye sorabilen, mitingden ayrılırken kendisine pencereden seslenen bir hanımın 'Çay koydum buyurun' diye seslenmesi karşılığında 'Kaçıncı kat, tamam geliyorum' diyebilen, ahde vefayı lafla değil her daim fiiliyata geçiren bir lider... Başarının sırrı bu ve bu da şu anlama geliyor: Erdoğan ve Ak Parti, halkın ta kendisidir. Artık bizatihi halkın vakti geldiği için, Halk Erdoğan'da kendisini gördüğü için gerçek yükseliş başladı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Metiner – Yeni Şafak

'Reis' ve 'Hoca'nın yeni Türkiye yürüyüşü

Davutoğlu'nun son derece içerikli ve kapsayıcı, adeta yeni Türkiye'nin ve AK Parti'nin manifestosu niteliğindeki konuşması altını çizdiğim kavramlar ekseninde yeni Türkiye'nin yönetme anlayışını veya siyaset anlayışını da ortaya koyuyordu.

Şunu söylemek hiç de yanlış olmaz:

AK Parti davasının lideri olan 'Reis', AK Parti'nin başından şeklen ayrılıyor.

'Reis'in liderliği devam edecek.

'Hoca' bu gerçekliğin altını 'vefa' ve 'sadakat' kavramlarıyla önemle çizdi.

AK Parti'nin rotası değişmiyor.

'Reis' tarafından çizilen rota, 'Hoca' tarafından emin ve kararlı adımlarla sürdürülecek.

Görünen gerçeklik şu:

'Reis' ile 'Hoca' yeni Türkiye'yi birlikte inşa edecekler.

'Yeni Türkiye'yi birlikte yönetecekler.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Merve Şebnem Oruç – Yeni Şafak

Davutoğlu Başbakan, durmak yok yola devam

Gezi kalkışmasıyla başlayan ve 17 Aralık'la devam eden 10 Ağustos sürecinde, Erdoğan'dan sonra 17 Aralık'ta görünür hedef olan dört bakandan bile daha çok eleştirilen isimdi Davutoğlu. Gezi'den 30 Mart'a kadar 'Erdoğan'ın sonu' tarzı sözüm ona analizler döktüren ulusal ve uluslararası medya 'kalemşör'lerinin Erdoğan'ın varlığından sonra en çok eleştirdiği konu Türkiye'nin dış politikası, en çok eleştirdiği ikinci kişiydi Davutoğlu. Gezi'de Erdoğan'ın üzerinde kurulmaya çalışılan 'Geri adım at.' baskısının devamı en çok, özgün, vicdanlı ve insan odaklı duruş gösterdiği dış politika alanında gelmişti. Ve bu baskı kısa zamanda bir darbe girişimine dönüşmüştü. Beraber yaşadık işte bu süreci.

Şimdi, o günlerin en çok ateş edilen, 'Bitti bu iş, sonu geldi' denilen ilk ismi Erdoğan Cumhurbaşkanı, ikinci ismi Davutoğlu Başbakan... Seni öldürmeyen şey güçlendirirmiş hakikaten.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Erdal Tanas Karagöl – Yeni Şafak

AK Parti ve ekonomide değişim

Cumhurbaşkanının halkın seçmesiyle başlayan Yeni Türkiye'nin inşa süreci, AK Parti'nin dün gerçekleşen kongresinde Davutoğlu'nun Genel Başkan seçilmesiyle birlikte devam edecektir. Davutoğlu'nun adaylığı açıklandıktan sonra piyasaların olumlu tepkisi, açıkçası ekonomik ve siyasi istikrarın devamı konusunda önemli bir işaret olmuştur. Ekonomi yönetiminde de 2015 genel seçimlerine kadar büyük değişikliğin olmayacağı beklentisi belirsizliklerin azalmasına katkı sağlamıştır. Ancak ekonomik belirsizliklerin ortadan kaldırılmasının ve istikrarın sağlanmasının sorumluluğunu yalnızca siyaset kurumlarına yüklemek ve diğer kurumları bu sorumluluğun dışında tutmak artık mümkün değildir. Çünkü yeni dönemde Yeni Türkiye'nin inşası siyasal, ekonomik ve sosyal kurumların ortaklaşa hareket etmesiyle gerçekleşecektir.

Bu nedenle, yeni dönemde 2023 vizyonu kapsamında seçilmiş Cumhurbaşkanı ve yeni bir kabineyle yürütülecek politikaların başarılı olmasında ekonomi kurumlarının da sorumluluğu yüksektir. Bu süreçte, ekonomik kurumların üzerine düşen sorumlulukları vesayet aracı olarak değil, değişime ve gelişime katkı sunmak amacıyla kullanması hayati derecede önemlidir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ali Yurttagül – Zaman

Erdoğan ve Davutoğlu

Ahmet Bey, AKP’nin 2010 yılına kadar sürdürdüğü, bizlerin de, “evet ama yetmez” diyerek desteklediğimiz, yüzü AB’ye dönük, Fransa, Almanya, İsviçre veya ABD gibi temel hak ve hürriyetlerin yaşandığı, hukuk devletinin temel alındığı demokrasileri kastediyorsa, işe partisi ile başlamak zorunda. “Köklü” ve “demokratik” bir Türkiye devleti istiyorsa, yolsuzluk batağına saplanmış, adaletin pençesinden kurtulmak için her şeyi göze alarak hukuk devletini askıya almaya kararlı kadrolar ile yolları ayırmak zorunda. Başarabilir mi, göreceğiz. Biz mümkün olduğunu düşünüyoruz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mümtaz’er Türköne – Zaman

Tükenen parti kimlikleri

İslâmcılık öldü; bugün yükselen selefî radikalizmi, İslâmcıları bile hayrete düşürüyor. AK Parti artık radikal eğilimleri yumuşatma ve sisteme entegre etme özelliğini kaybetti. Yolsuzluk dosyaları, idealizmle beslenen genç nesillerin gözünde parti siyasetinin değerini düşürdü. Dikkat ederseniz AK Parti’nin yumuşak bir ideolojik omurga üretme yeteneği bile kalmadı. MHP’nin yıllardır yeni bir şey ilave edemediği milliyetçiliğin bugünün dünyasında ve Türkiye’sinde bir karşılığı yok. Kürt sorunu bölgesel dinamiklerin rüzgârına göre yönünü tayin edecek. Sona eren sadece sistematik şiddet. MHP dâhil bütün tarafların önüne, politika üretmeleri gereken devasa bir alan açıyor. PKK istese de terör üretemez; ancak bu durum politik gücünün azalması anlamına gelmiyor. Peki, neyle karşılık vereceksiniz? Soğuk Savaş döneminde kalan ulus devlet ideolojisiyle mi?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Şahin Alpay – Zaman

Ahmet Davutoğlu Pan-İslamist midir?

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin izlediği dış politika Neo-Osmanlıcı, Pan-İslamist, Sünni mezhepçi ve sair kalıplara uymuyor. AB ile katılım müzakerelerini başlatan, NATO’ya Kürecik üssünü veren, İsrail lobisinden ödül alan, Beşar Esad’la şahsi dostluk kuran, Mısır’a laikliği tavsiye eden, Tahran’da kendini evinde hisseden türden bir dış politikaya ideolojik yafta bulmak güçtür. İçte olsun, dışta olsun AKP’nin izlediği politikaların ideolojik olmaktan, belirli ilkelere dayanmaktan ziyade pragmatik, popülist, oportünist, iktidarı elde etmeye ve korumaya endeksli olduğu söylenebilir. Ama ille de bir ideolojik yafta gerekiyorsa, İslami Kemalizm ya da dinsel milliyetçilik denebilir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Murat Kelkitoğlu – Akşam

Yeni Türkiye Pensilvanya’yı çökertir

Cumhurbaşkanı olarak verdiği mücadelenin daha ilerisini hükümetten ve partililerden istedi. ‘Paralel örgüt’ün yargı ayağında oynanan oyunları da tüm çıplaklığıyla ortaya koyan Erdoğan, HSYK ve Yargıtay Başkanlar Kurulu’nu da sert dille eleştirdi.

Kısacası, ‘paralel örgüt’le kararlılıkla mücadele etmeyen, bu kim olursa olsun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefi haline gelmekten kurtulamayacak.

Devletin kurumlarına virüs gibi yayılan bu örgütün en büyük mağdurlarından biri olan Başbakan Davutoğlu da, yeni dönemde ‘paralel örgüt’e taviz verilmeyeceğinin işaretlerini verdi. Yapılanların casusluk faaliyeti olduğunu vurgulayan Davutoğlu’nun açıklamaları, Erdoğan’ın taleplerine cevap niteliğindeydi.

Bütün bu açıklamalardan ve kongrede oluşan havadan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün.

Yeni Türkiye’de Pensilvanya ve örgütünün varolma şansı yok!

Teslim olacaklar!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Ocaktan – Akşam

Emanetçi değil ‘ikinci yeni’ Davutoğlu

10 Ağustos’ta cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan AK Parti’nin olağanüstü kongresinde yaptığı veda konuşmasında, hem Türk siyasetinin hem de AK Parti’nin ikinci on yılını tarif eden muhteşem bir yol haritası çizdi: “Teşkilatımın her bir mensubunun, bugünden itibaren emekleriyle, hizmetleriyle, katkılarıyla, en çok da dualarıyla yeni genel başkan ve başbakan Davutoğlu’nun yanında çok güçlü şekilde duracağını biliyorum. Şunu açıkça ifade ediyorum: O bir emanetçi değildir.”

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Kurtuluş Tayiz – Akşam

Geçiş süreci hasarsız atlatıldı

Ahmet Davutoğlu'nun kongre konuşması da oldukça önemliydi. Kuşkuya yer bırakmayacak şekilde Erdoğan'ın başlattığı misyonu devam ettireceğini açıkladı. Kongrenin bir "veda kongresi değil, vefa kongresi" olduğunun altını çizmesi, Erdoğan'la ters düşmesini bekleyenleri hayal kırıklığına uğratacak nitelikteydi. Turgut Özal- Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel- Tansu Çiller ayrışmasına sıkça gönderme yaparak Erdoğan ve partisi arasında benzer bir kriz beklentisi içinde olanlar bile eminim dün kongrede ortaya çıkan bu tablodan sonra artık umutlarını yitirmişlerdir. Tayyip Erdoğan, Köşk'e çıkma sürecini doğru yöneterek, kriz senaryolarını boşa çıkardı. AK Parti iktidarı, bu geçiş sürecini hasarsız atlatarak ülkeyi de rahatlattı. Türkiye'nin artık krizlerle boğuşacak, iktidar kavgalarıyla zaman tüketecek lüksü yok.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Emin Pazarcı – Akşam

Yeni döneme yeni sayfa

Türkiye yeni ve farklı bir döneme girdi; biz günlerdir tarihe tanıklık ediyoruz. Erdoğan’ın tabiriyle, dün de “Yeni Türkiye’nin Doğum Günü”ne katıldık…

Yani, Ak Parti’nin 1. Olağanüstü Kongresi’ne.

Ve, Yeni Türkiye’nin kodlarını oradan okuduk. Hem Erdoğan’ın, hem de Davutoğlu’nun konuşmaları o kodları açık bir şekilde ortaya koydu.

Gelişmeleri ve konuşmaları alt alta koyduğumuzda, Görünen o ki bundan böyle siyaset Çankaya Köşkü’ne doğru kayacak.

Yeni Türkiye’de elbette anlayışlar ve bazı kadrolar değişecek. Yeni gelenekler ve teamüller oluşacak. Ancak, Erdoğan’lı yıllar yine devam edecek…

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Hümeyra Şahin – Akşam

Ahitleşme kongresi

Bu kongre hem AK Parti'nin, hem Yeni Türkiye'nin kurumsallaşması adına bir miladı temsil ediyor. Kuşkusuz bu kurumsallaşmanın nasıl gerçekleşeceğini zaman gösterecek. Şekli, üslubu, her iki makamın yeni şekillenen fonksiyonlarına uygun biçimde şekillenecek. Fakat kongre atmosferinin söylediği temel şey, 12 yıllık büyük işbirliğinin devam edeceği ve ortak hedeflerin büyük bir sürat içinde hayata geçirileceği şeklinde...

Ahitleşme bu 'dava'nın temel dinamikleri açısından önemli bir kavram olması itibarıyla bundan sonraki her krizde 'verilmiş bir söz' olarak hatırlanacak bir kayıttır aynı zamanda. Ve öte yandan 'dava' ruhunu diri tutacak bir sözleşmedir. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ahmet Kekeç – Star

İşte oldu!

İyi ama Erdoğan’ın öfkesini nasıl tevil edeceğiz?

Bilmem...

Bir şekilde tevil edin.

İstiklal Mahkemeleri’ni “devrim mahkemesi” statüsüne sokup binlerce muhalifi darağacına yollayan, yüzlerce gazete ve dergi kapatan, azınlıklar için özel vergiler salan “kurucuların” öfkesini pek güzel tevil ediyordunuz.

Menderes’in asılması için alan temizliği yapan Cemal Gürsel’in öfkesini tevil ediyordunuz.

Bir sağdan bir soldan astığını söyleyip “zulümde adaleti gözeten” eli kanlı generallerin öfkesini tevil ediyordunuz...

Elindeki anayasa kitapçığını Başbakan’ın suratına fırlatıp, ülkeyi büyük bir ekonomik yıkıma götüren Ahmet Necdet Sezer’in öfkesini tevil ediyordunuz...

Erdoğan’ın öfkesiymiş...

Karşınızda el pençe divan durmadığı ve sürekli ait olduğunuz yeri hatırlattığı için bunu vehmediyorsunuz.

Beğenin ya da beğenmeyin, gelmiş geçmiş en başarılı Başbakan’dı.

Ben söylemiyorum, “rakamlar” söylüyor.

Ve en sahici insan...

Rezil manşetler atıyordunuz, “muhtar bile olamayacağını” söylüyordunuz,

İşte Cumhurbaşkanı oldu.

İkinci restorasyon sürecinin de (Başbakan Ahmet Davutoğlu’yla birlikte) dinamiği olacak...

Bundan sonrasını müstevliler, paraleller ve şer odakları düşünsün.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ahmet Taşgetiren – Star

Erdoğan-Davutoğlu aynı kararlılıkla

Benim altınım yok, ama benim sevgim var, onu kabul eder misiniz?” Bunlar, 1 saat 40 dakikalık konuşmasına başlamadan önce kürsüye gelen bir genç kızın sözleri.

Olağanüstü genel kongrenin ilk sözü Tayyip Erdoğan’ın. “Aşkım, sevdam, kavgam, beşinci çocuğum” dediği Ak Parti’ye veda ettiği ama yine de “ayrılmıyoruz” dediği bir duygu atmosferi. 

Belli ki iç içe olunacak. Belli ki Tayyip Erdoğan, Ak Parti’nin şahsında sembolleştiğini düşündüğü, 13 yıl önce değil, 100 yıl önce değil, ilk insanla başlayan “davanın heyecanı”ndan asla kopmayacak, kopamayacak.

Böyle bir vedada, dava ile kalbi irtibatınız devam ediyorsa, geldiğiniz yolu, mücadele felsefenizi, yarınlara yönelik yol işaretlerini de ifade etmeniz gerekir.

Şüphesiz dava insanla kaim değil, ama insanların omuzlarında yürüyecektir. O zaman emaneti “Emanetçi” diye nitelenmeyecek, bihakkın o yükü taşıyacak birisine tevdi etmelisiniz. Erdoğan’ın sözleri o ki Davutoğlu öyle bir misyonu taşıyabilme liyakati sebebiyle seçilmiştir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

İbrahim Kiras – Star

Bir Ahmet Davutoğlu daha vardı

Halkın oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bugün yarın Çankaya Köşkü’ne yerleşmeye hazırlanan Tayyip Erdoğan’ın kendisine halef olarak açıkladığı isim hiç yadırganmadı. Bu durum Ahmet Davutoğlu ismine kamuoyunca verilen onay sayılabilir. Zaten Erdoğan için deAhmet Davutoğlu’nun başbakanlığı mevcut şartlardaki en rasyonel seçenekti. Ne olursa olsun, siyasette rasyonel seçeneklerden kaçınamazsınız.

Dış politika alanında son dönemlerde başgösteren bazı sıkıntılar aleyhinde olsa da üç dönemlikler hariç AK Parti’nin meclis grubunda Davutoğlu kadar ideolojik-politik temsil kabiliyeti olan başka bir lider adayı yoktu. En önemlisi bu... Ayrıca konuşma yeteneği, entelektüel donanımı, diplomatik ve politik tecrübesi, Erdoğan’la uyumu vs. de yeni başbakanın belirlenmesinde etken olmuştur muhakkak. Ancak bu özelliklerinin de biraz daha güçlendirdiği temsil niteliği başta geliyor...

AK Parti ideolojisini temsil özelliği Davutoğlu’nun hem tabanda hem de tavanda bu kadar tutulmasının önemli gerekçesi oldu. Parti’nin diğer “prens”leri arasında bugüne kadar hep bir adım önde görülmesi de bundandı.

Öyle ki “Hoca”nın AK Parti hareketine katılma şekli bile farklıydı...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Taha Özhan - Star

Devir teslim

Bugünkü devir teslimle, kim olduğu ve nereden geldiği milletin tercihleriyle tescillenmiş Erdoğan cumhurbaşkanı oluyor. Beş yıl sonra seçimlere yeniden girmek isterse milletin teveccühünü almak üzere yine onlara gitmek zorunda artık. Erdoğan devletten millet adına cumhurbaşkanlığı teslim alıyor. 10 Ağustos sonrası, yeni Türkiye’nin merkezinde millet yerini tahkim etmiş oldu. Kurucu bir siyaset yapmak isteyen herkese de adres ve yöntem de gösterilmiş oldu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ardan Zentürk – Star

Kongrenin analizi

Kongre’nin satır aralarını yorumlayabilirdim... Davutoğlu’nu, Erdoğan’ı, Gül’ü siyasi kimlikleri ile bir kez daha masaya yatırabilirdim...

Ama dünkü Kongre’nin bence öne çıkan yönü, ortak hedeflere dönük çabaları bir bayrak yarışı gibi gören siyaset tarzıydı...

Davutoğlu’nun konuşmasında, 26 Ağustos 1071’den, Anadolu’nun kapısını açan Alpaslan’dan yine bir başka tarihi dönüm noktası 26 Ağustos 1922’deki Gazi Mustafa Kemal’in Kocatepe’deki görüntüsüne ulaşması bu tarzın öne çıkan düşünsel sembolüdür. Aynı konuşmada Osmanlı’nın 1402’de girdiği yıkım sürecinden çıkışı bulmasıyla, 2002’de benzer durumdaki Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa sürede hızla toparlanmasını birleştirmesi “yeni bakışı” gösteriyor. Beni etkileyen ise Davutoğlu’nun “Evet, biz bir rüya görüyoruz” cümlesiydi... Amerika’nın siyahi insan hakları savunucusu Martin Luther King Jr’ın, “Benim bir rüyam var” cümlesi,“dışlanmışların öz güveninin” ifadesi olarak değerlendirilir.

Erdoğan, Özal ve Demirel’in tuzağına düşmedi, oturduğu makama karakterini de taşıyan bir isme “emanetçi değildir” dediği Davutoğlu’na yolu açtı... Önemlidir...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Nasuhi Güngör – Star

Eski Türkiye’nin sonu

Altı mutlaka çizilmesi gereken bir cümle ise Ahmet Davutoğlu’nun emanetçi olmadığını ifade eden sözlerdi. Bu sözü, sürekli olarak Özal-Akbulut hatırlatması yapanlar ya da Erdoğan-Davutoğlu ekseninde kriz arayanlar bir kenara not etmeli.

Konuşmanın son bölümü ise uzun yıllardır devam eden genel başkanlık ve başbakanlık döneminin sona ermesiyle ortaya çıkan duygusal cümlelerle örülmüştü. Her bitişin yeni bir başlangıç olduğunu hatırlatarak veda etti Erdoğan partisine.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Halime Kökçe – Star

Mücadeleden musafahaya Reis’ten Hoca’ya

Bu yeni dönem, AK Parti’nin siyasi bir parti olmanın ötesinde bir harekete dönüştüğü, gençleştiği ve ‘Yeni Türkiye’ kavramının içinin doldurulduğu bir dönem olacak. Milletin iradesinin önündeki vesayet mayınlarının temizlendiği, vesayet odaklarından temizlenen ordu, yargı, emniyet gibi kurumlara yenilerinin yerleşemeyeceği şekilde demokrasinin kurumsallaştığı bir dönem olacak. Erdoğan’ın paralel yapıyla mücadeleyi her fırsatta vurgulaması bundan. Ahmet Davutoğlu isminin tercih edilmesinde etkili faktörün bu husus olduğunu kongre konuşmasında yeniden Yeni cumhurbaşkanı Erdoğan ve yeni Başbakanımız Davutoğlu aynı ruhu taşıyan konuşmalar yaptılar. Erdoğan “tutkum, davam, aşkım” dediği siyasi hareketi AK Parti teşkilatına emanet ederken emindi. Emin ellere bıraktığını ifade etti. Davutoğlu davayı daha ileri taşıyacak bir kararlılıktaydı. Bu kadar önemli bir davanın bir emanetçiye emanet edilmeyeceğini bilmeyenlerin yakıştırmalarına da cevap vermiş oldu aslında.

En dikkat çeken husus ise “ben yoksam parti, dava zayıflar” düşüncesinde olanlara verdiği mesajlardı. Ve bir o kadar da ilk Meclis’e yaptığı vurgu, bütün farklı kimliklerin tek bir millet olarak aynı vatan toprağında ve aynı meclis çatısında varolabildiği farklılıkların çatışma değil uzlaşma bahanesi olduğu ‘Yeni Türkiye’ vurgusu.

AK Parti yeni Genel Başkanı ve Türkiye yeni Başbakanıyla ‘Yeni Türkiye’nin icracısı olacaktır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ercan Gürses – Türkiye

Çocuğundan ayrılmak..

Tayyip Erdoğan kendi büyüttüğü çocuğundan ayrıldı. Onu ailesinden birine teslim etti ama... Yine de onu bıraktı. Bazen böyle zor ayrılıklar vardır. Erdoğan ilk kez AK Parti'den "Aşkım" diye söz etti. Partilileri Davutoğlu'nun arkasında durmaya çağırdı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Fuat Uğur – Türkiye

Davutoğlu başlarken güncel bir ders

Bugün itibariyle Cumhurbaşkanı’nın Tayyip Erdoğan, Başbakanı’nın Ahmet Davutoğlu olduğu yeni bir Türkiye’ye uyandık.

Başbakan Ahmet Davutoğlu büyük bir sorumluluk aldı omuzlarına. Ama aynı zamanda şanslı da. Çünkü, kendi gözlerinin önünde yaşanan büyük bir deneyim var ortada. Bir bakıma Erdoğan’ın çıraklık ve kalfalık döneminin ağır handikapları, onun için bir yol haritası olacak. Üstelik, Cumhurbaşkanlığı makamında canlı bir pusula var.

Eminim, önümüzdeki günlerde yeni Başbakan’ın siyasi ufku ve hayat perspektifi bol bol sorgulanacak. Eserleri ve yüzlerce makalesi didik didik edilerek, etki alanı Balkanlardan Ortadoğu’ya ve Ortaasya steplerine kadar uzanan hedefin “arka plânı” keşfedilmeye çalışılacak.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

İsmail Kapan – Türkiye

AK Parti ve Misyon…

Ahmet Davurtoğlu’nun kongrede yaptığı konuşma, Erdoğan’ın hitabı ile ne kadar örtüşüyorsa, bundan sonra onun genel başkanlığı ve başbakanlığında yapılacak siyasi icraat da aynı derecede benzerlik ve ayniyet ifade edecektir. AK Parti’nin bugüne kadarki siyasi duruşu, kendi içindeki dayanışması ve birlik ruhu bunu ortaya koyuyor. İstişare mekanizmaları neticesinde gösterilen ortak aday olarak Davutoğlu, geçerli oyların tamamını alarak genel başkanlık koltuğuna oturdu. Memleket –millete hayırlı olsun. Bu yapısıyla AK Parti, siyaset biliminde “HÂKİM PARTİ” olarak tanımlanan ve uzun yıllar iktidarı kimseye kaptırmayan siyasi gücünü pekiştirmiş bulunuyor. Bu saatten sonra, muhalefet partilerinin yeni vizyon ve programlarla veya yeni işbirliği ve ittifaklarla iktidarı kendisinden alması pek mümkün görünmüyor. Bunun yanında AK Parti’nin misyon değiştirme veya misyonu tamamlamış olma durumu da söz konusu değil. Zira 2023, 2053 ve 2071 gibi yakın, orta ve uzun vadeli hedefleri var…

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Emin Çölaşan – Sözcü

Bu şahıs bu yemini nasıl edecek!!!

Sevgili okuyucularım, malum şahıs cumhurbaşkanı seçildi, bugün Meclis kürsüsünde “Namusu ve şerefi” üzerine yemin edecek. Ant içecek! Bu metin anayasada yazılı.

Onu Meclis kürsüsünde aynen okuyacak, hem de işin içine “Namusunu ve şerefini” katarak!

Bir şeyi şu anda bile merak ediyorum. CHP, MHP ve HDP bugünkü gösteriye katılacaklar mı?

CHP’nin katılmayacağı, MHP’nin ise katılacağı belirtiliyor. HDP’nin durumu meçhul!

AKP ile MHP, Tayyip ile Bahçeli arasındaki karşılıklı “Hakaretleşme” süreci aylardır devam ediyor. Birbirlerine en ağır sözleri söylediler.

MHP bunca hakaretin ardından bugün törene katılıp malum şahsı ayakta alkışlar ve değer verdiğini gösterirse, denilecek bir tek söz vardır:

Yazıklar olsun.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Rahmi Turan – Sözcü

Türkiye için son seçim, son viraj!

Görev süresi bugün dolan 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veda mesajında “Devleti ve milleti bütünleştirdim. Tarafsız oldum. Toplumumuzun bütün kesimleriyle diyaloglar, köprüler kurdum, herkese eşit davrandım.” diyor ve icraatlarını anlatıyor.

Baktım da… Meğerse neler yapmış neler!

Buna rağmen millet onun değerini bilememiş…

Peki, gerçekten öyle mi?

Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım.

Bu ülkede yaşamamış olsak belki onun sözlerine inanırdık. Fakat yaşadık ve bizzat gördük…

Bugüne dek onun kadar taraflı davranan ve partizanca hareket eden bir Cumhurbaşkanı olmadı!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Necati Doğru – Sözcü

İntifada bugün patlayabilir

Bugün Çankaya Köşkü’nde yabancı devlet temsilcilerine verilecek kabul resminde Hayrünnisa Gül, salonun ortasına gelir ve “Ben bu türbanı niye taktım?” diye bağırıp, türbanını çıkartabilir.

İntifada böyle başlayabilir.

İntifada bugün patlayabilir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Türker -  Sözcü

Cumhurun başı olamazsın!..

Sen cumhurun başı olamazsın be usta!..

Bak, senin 13 yıllık başbakanlığında icraatının dökümü şöyle oldu:

Ülkeyi kutuplaştırdın!..

İnsanları “benden olanlar”-”benden olmayanlar” diye kesin bir çizgiyle ayırdın!..

İnsanları ötekileştirdin!..

Özgürlüğü, türban ve imam hatipler özgürlüğüne indirgedin!..

“İleri demokrasi” dedin, demokrasiyi geri vitesine taktın, tramvaya bindin, ilk durakta indin!..

Demokrasi ve özgürlükleri devlet gücüyle bastırdın!..

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Barlas – Sabah

Erdoğan veda ederken uzlaşma özlemini seslendirdi

Hem seçim kazanmayı, hem de iç kavgalar yaşamadan kendisini yenilemeyi başaran genç AK Parti'nin yaşlı CHP'ye örnek olması durumu, garip bir çelişki değil midir? CHP'liler bu durumlardan ders almazlarsa, sonunda parti olmaktan çıkıp bir "Statüko Enstitüsü"ne dönüşebilirler.

Artık Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakanı da Ahmet Davutoğlu'dur... Davutoğlu'nun konuşmasındaki "Bu bir veda değil bir vefa kongresidir" cümlesi, devletteki ve siyasetteki devamlılığın da ifadesi değil midir? Dilerim ülkemin geleceği de bu kadronun yeni başarıları ile dolu olur.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Emre Aköz – Sabah

Entelektüel Başbakan

Velhasıl Davutoğlu'nun entelektüelliği, kullandığı bir- iki kelime hariç, gayet anlaşılır bir entelektüellik. Üstelik "Stratejik Derinlik" kitabındakinin aksine, "bir paragraf, bir cümle" halinde de değil: Kısa, net, sarih bir sözü var.

Entelektüel Başbakan mı arıyorsunuz? Buyurun size en kralından entelektüel bir başbakan.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Şeref Oğuz – Sabah

12 yıllık birinci sıçramanın tarihçesi

Türkiye, 12 yılda idrak sorununu çözmüş, değişen zihin yapısıyla, dünya ekonomisinin taşralı çocuğu olmaktan çıkıp, merkezinde etkin oyuncu olmaya başlamış.

Ülkenin küresel sistemden ülke adına kovaladığı kaynak ve kredi bugün irice bir şirketimizin sendikasyonu veya kredisi olabiliyorsa burada bir ölçek değişimi söz konusudur.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Okan Müderrisoğlu – Sabah

Dava... Sadakat... Yeni Türkiye...

AK Parti'nin 2'nci Genel Başkanı, 62'nci Hükümet'in kurucusu, 26'ncı Başbakan Ahmet Davutoğlu ise konuşmasında, "Hoca titizliği" ile "siyasetçi gerçekçiliği" arasında denge kurmayı başardı. Seçilmiş Cumhurbaşkanı ile seçilmiş Başbakan arasında ihtilaf bekleyenlere seslendiği bölüm çok çarpıcı idi... "Milletten gücünü alanlar, dava arkadaşı olanlar arasında ihtilaf çıkmaz.

Birlikte yeni Türkiye'yi inşa ederler!" vurgusu, "emanetçi" iddialarına ve "nifak tohumu ekmek isteyenlere" yanıt niteliğindeydi. "Paralel devletle mücadele azmi, davaya sadakat, erdemli çizgi, tarihi mirasın emanetçiliği, özgürlük- güvenlik dengesi, çözüm sürecini neticelendirme yemini, otoriterleşme eleştirilerine çok yönlü reddiye, yargıda tek tipleşmeye karşı çıkış, ekonomide yeni nesil reformlar, Ankara merkezli dış politika" başlıkları da Davutoğlu'nun, Erdoğan'ı tamamlayan rolünün özetiydi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Yavuz Donat – Sabah

Manifesto

Temel hedefler bildirgesi... Yeni dönemin yol haritası... Kaptanın seyir defteri... Liderin ufuk turu... Manifesto...

İşte Erdoğan'ın dünkü konuşması.

Recep Tayyip Erdoğan "Aşkım" dediği Ak Parti'ye "Sözde veda etti."

"Özde ise"...

"Fazla bir şeyin değişmeyeceğinin" ipuçlarını açık açık verdi.

 

Mahmut Övür – Sabah

"Daha çok özgürlük daha çok demokrasi"

Türkiye'de ekonomiden, toplumsal yaşama birçok ilke imza atan AK Parti, dünkü olağanüstü kongreyle siyasette de bir ilke imza attı.

İlk kez bir partinin doğal lideri cumhurbaşkanlığına çıkarken, yerini siyaset mühendisliğiyle "emanetçi" birine değil siyasetin doğal akışı içinde güçlü bir siyasi aktöre devretti.

Bu nedenle AK Parti birinci olağanüstü kongresi siyasi partiler tarihi açısından bir milattı. Ama sadece o kadar değil, hareketin doğal lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yeni genel başkan ve Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu'nun konuşmaları da, "Yeni Türkiye?" ve "Yeni siyaset" açısından milattı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Rasim Ozan Kütahyalı – Sabah

Lider Erdoğan, Genel Başkan Davutoğlu

AK Parti tarihinde dönüm noktası olan bir kongre yaşadık dün Ankara'da. Daha önce de yazdığım gibi bana göre 2014- 2024 döneminin Başbakanı Ahmet Davutoğlu olacaktır. Bugün Ahmet Hoca'nın AK Parti genel başkanlığındaki ilk günü; önümüzdeki 10 sene de AK Parti'nin genel başkanının Ahmet Davutoğlu olacağı kanaatindeyim.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Meryem Gayberi – Sabah

Yeni Türkiye’nin inşası, mola yok yola devam

Ahmet Hoca'nın entelektüel derinliği fark edilen konuşmasının içeriğindeki geniş ufuk, evrensel mesaj ve ümmet coğrafyasını kuşatan söylemi dikkat çekti.

Davutoğlu konuşmasıyla, eski Türkiye'nin içe dönük, ulusçu ve dışarıdan habersiz politikasına kesinlikle dönülmeyeceğinin, yeryüzündeki tüm mazlumların hakkının gözetileceğinin ve Yeni Türkiye'nin bir dünya devleti olmak için çalışmayı sürdüreceğinin altını çizmiş oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun kuşatmak, kucaklamak ve musafaha etmek için açtığı kollar, umarız siyaseti düşmanlık zannedenlerin de kalplerini açar. Ve bugünden sonra gözlerini kör eden kini bir kenara bırakarak onlar da kollarını açarak kardeş olduğumuzu hatırlar.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit

Bugün yeni bir gün

Herkes Erdoğan sonrası AK Parti’yi merak ediyor. Ama görünen o ki, ANAP benzeri bir talihsizlik yaşanmayacak. Davutoğlu emanetçi olmayacak. Ne AK Parti ne de Türkiye ‘Tek Adam’ rejimi ile yönetilmeyecek.. Bugünkü Türkiye, dünkü Türkiye değil, Erdoğan Özal, Davutoğlu da Akbulut ya da Mesut Yılmaz değil..

Evet yeni bir AK Parti ve yeni bir Hükümet, yeni bir Türkiye.. İki günün bir birbirine eş olmayacağı yeni bir sürece giriyoruz.

Davutoğlu, bir dış politika uzmanı olarak değil, sadece barış yapıcı bir politikacı, sadece kalkınma hamlesinin lideri, sadece adalet, barış, özgürlük taleplerinin hayata geçirilmesinin öncüsü değil, yeni bir Türkiye’nin inşası yanında yeni bir medeniyetinin, maddeten ve manen yeniden ihyası ve inşası için çalışacağını sanıyorum.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit

Müfteriler artık hesapsız saydırmasın!

Tayyip Erdoğan karşıtlarına, benden dostane bir uyarı..

Artık eski dönem bitti.

Artık o, Cumhurbaşkanı.

Bugünkü yeminle birlikte, resmen cumhurbaşkanı oluyor.

O andan itibaren, hakaret etmek, eleştiri adı altında çaktırmadan iftira-miftira artık yok..

Çünkü o, yemin ettikten sonra, artık bir siyasetçi değil.

O bir cumhurbaşkanı..

Dolayısı ile, ne ceza davaları açısından, ne de hukuk (tazminat) davaları açısından, eski rahatlık artık yok.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehtap Yılmaz – Yeni Akit

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davutoğlu Başbakan da olsa mevzinizden ayrılmayın!

Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diyorum ki sakın ha, Anti-Paralel Yapı, rehavete kapılıp mevzilerini terk etmemeli!

F tipi yapı bu…

Maazallah, şeytan doldurur yani!

Şimdi sağ tarafınızdan yanaşıp, “Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı olursa, Paralel terörle kim mücadele edecek” diye vesvese verenlere de itibar etmeyin ne olur!

Fidan, tıpkı Davutoğlu gibi Pensilvanya&MOSSAD’ın üstünü çizdiği adam!

F tipi örgütü psikolojik olarak bozguna uğratacak iki isim sizdiniz!

Üçüncü isim, yani altın vuruş ise Hakan Fidan!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, F tipi vesayete meydan okuyor!

Başbakan Davutoğlu, Cıamia hıyanet çetesinin canına okuyacak!

Bir de Hakan Fidan Dışişleri Bakanı olursa, F Tipi terör örgütünün iflahı kesilecek!

İsterseniz halka sorun! İnanın bana, hepsi onu işaret edecek!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Yener Dönmez – Yeni Akit

Veda değil vefa

Arena’da Erdoğan’dan sonra platforma Yeni Genel Başkan Davutoğlu çıktı.

Konuşmasının önemli bir bölümünü hükümet programı şeklinde yapan Davutoğlu, yeni nesle, yeni döneme, yeni Türkiye’ye dikkat çekti.

Kongre’yi Erdoğan açısından da değerlendiren Davutoğlu, “veda değil vefa” ifadesine vurgu yaptı.

AK Parti iktidarını inşa hareketi olarak tanımlayan Davutoğlu yeni dönemin de bir restorasyon hareketi olacağını söyledi.

Davutoğlu’nun konuşması da tıpkı Erdoğan’ınki gibi baştan aşağı bir manifesto şeklindeydi.

Muhafazakar geleneğe yakışan bir kongre oldu.

Kongrenin, Yeni Hükümet’in ülkemize milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyoruz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız