Kültür-Sanat

'1001 gece' keman konçertosu huzurunuzda

Fazıl Say '1001 Gece ' adlı keman konçertosu,Moldovalı kemancı Patricia Kopatchinskaja’ya ithaf ettiği, dört bölümden oluşan bir eser.

08 Nisan 2009 03:00

Fazıl Say’ın Naive firmasından yeni çıkan CD kaydında yer alan, 2006’da Luzern Senfoni Orkestrası tarafından sipariş edilen ‘Haremde 1001 Gece’ adlı keman konçertosu, Say’ın son dönem çalışmalarında hep yanıbaşında gördüğümüz Moldovalı kemancı Patricia Kopatchinskaja’ya ithaf ettiği, dört bölümden oluşan bir eser.

Yapıtın başlığı, tahmin edileceği üzere, Şehrazat’ın başrolünde olduğu ‘Binbir Gece Masalları’na bir gönderme. Tıpkı Şehrazat gibi, ‘masalın baş anlatıcısı’ rolündeki solo kemancı, Say’ın sözcükleriyle ‘masalları anlatıyor ve böylelikle tüm yapıt boyunca bize rehberlik ediyor’. Baştan sona kudümün düm tekleri eşliğinde süregiden birinci bölüm, yeknesak bir doğu gecesini andırsa da, yine bestecisinin sözleriyle, ‘haremdeki kadınların kendi kişilikleriyle sunulduğu’ bir girizgâh niteliği taşıyor.

Haremdeki kadınları tanıdıktan sonra eserin ikinci bölümünde, darbukanın yönlendirdiği, çılgın bir dansın içinde buluveriyoruz kendimizi. Üçüncü bölüm, ‘Kâtibim’ üzerine çeşitlemelere dayanıyor. Tıpkı ilk bölüm gibi kudüm ve aynı solo keman ezgisiyle açılıp gelişen dördüncü ve son bölüm, solistin feveranı yatıştıktan sonra el ile kemanın tahtasına vurma gibi çeşitli efektleri denedikten sonra defin kudümün yerini almasıyla daha sakin bir hale bürünüyor ve önceki bölümlerin temalarını hatırlattıktan sonra huzurlu bir şekilde sona eriyor.

Say’ın ‘Haremde Binbir Gece’ adlı keman konçertosu, oryantalist temaları tonal bir dille işlediği; kudüm, def, çan gibi Türk menşeli vurmalı sazlarınn yanısıra marimba, vibrafon, çelesta gibi Batı kaynaklı vurmalı sazların da tınılarıyla renk kattığı son derece cazip bir eser. Kopatchinkaja’nın tamperemanına son derece uygun, tıpkı onun için dikilmiş bir elbise gibi bu eser. Çıplak ayaklı genç kemancı baştan sona eserin oryantal ruhuna uygun son derece dinamik ve yer yer şiirsel bir yorum getiriyor. John Axelrod yönetimindeki Luzern Senfoni Orkestrası, eserin Türk karakterini yansıtmakta hayli başarılı.

Fazıl Say’ın Naive kaydının omurgasını teşkil eden eserlerinden bir diğeri ise, yine bir sipariş eser olan ‘Patara’ bale müziği. Mozart’ın 250. doğumyıldönümünde anıldığı 2006 yılında düzenlenen Viyana Mozart Festivali tarafından sipariş edilen eser ilk kez o yılın 1 Şubat günü, Viyana Tanzquartier’deki G Salonu’nda gösterilmiş. ‘Patara’, bale müziği olarak adlandırılmasına karşılık, aslında soprano (veya keman), ney (veya alto blokflüt), piyano ve vurmalılar için dörtlü formatında kurulmuş, rahatlıkla konser salonunda hatta ışık ve video enstalasyonlarıyla birlikte gösterimi yapılabilecek bir eser.

Say’ın keman konçertosunda ilhamı ‘Kâtibim’ ise, bu eserde de, Mozart’ın ‘Alla Turca’ diye bilinen K.331 La majör Piyano Sonatı’nın çeşitleme teması. Say bu eserde de kudüme özel bir işlev yüklemenin yanısıra, Doğu’nun gizemli çalgısı ‘ney’e de sembolik bir görev yüklemiş ve onu Doğu’nun sözcüsü yapmış. Fazıl Say’ın çaldığı piyano ‘Patara’da Batı kültürünü temsil ediyor. Eserin baskın karakterlerinden soprano ses ise aşkı simgeliyor. Her biri pek çok alt bölüme ayrılmış üç ana bölümden oluşuyor eser. Bunların üçü de birbirine bağlı. Sözsüz partisiyle soprano Burcu Soysev, vurmalılarda Aykut Köselerli, neyde Celalettin Biçer ‘Patara’nın Naive kaydında yer alıyorlar.

Say’ın yeni Naive kaydında, bu iki ana eser dışında, bestecimizin iki favori bis eseri; Gershwin’in ‘Summertime’ adlı ezgisi üzerine yazdığı çeşitlemeleri (2006) ve Mozart’ın K.331 Piyano Sonatı’nın ünlü ‘alla turca’ teması üzerine kurduğu caz fantezisi (1993) de yer alıyor.

Müzik tarihinde iz bırakanlar

Klasik müziğe yeni dinleyiciler kazandırmak amaçlı eğitici çalışmalara verdiği önemle tanıdığımız dünyanın önde gelen klasik müzik kayıt markası Naxos’un 2007 yılında çıkardığı iki antoloji, ülkemiz müzikseverlerinin ayağına kadar geldi geçenlerde. ‘A-Z of Conductors’ ve ‘A-Z of Pianists’ adındaki, 4’er CD’den oluşan bu antolojilerde, adının hakkını veren titiz bir çalışma yürütülerek müzik tarihinde iz bırakmış neredeyse tüm orkestra şefi ve piyanistin kapsamlı biyografileri verilmiş ve aralarından seçilenlerin icraları sunulmuş.

Biyografi deyip geçmeyin. Piyanistler antolojisini hazırlayan Jonathan Summers ve orkestra şeflerinin biyografilerinin ardındaki isim olan David Patmore, yorumculuk tarihi alanındaki çalışmalarıyla ünlenmiş çok önemli iki otorite. ‘A-Z of Pianists’ antolojisinin Summers imzalı kitapçığı tam 863 sayfa, diğeri ise 977 sayfa. Yani iki küçük tuğladan bahsediyoruz. Biyografilerin tümü sadece İngilizce yazılmış. Geçmişten bugüne gelen tüm büyük yorumcuların kim olduklarını merak edenler için mükemmel iki kaynak bu çünkü salt biyografiden oluşmuyor hiçbir metin. Her metinde o yorumcunun öne çıkan özellikleri, onu diğerlerinden ayıran tarafları, yorumculuğundaki önemli nüanslar, Summers ve Patmore tarafından güzelce özetlenmiş. 4 CD’den oluşan ses kayıtlarında ise bu yorumcuların aralarından seçilmiş olanların kayıtlarını dinleyebiliyorsunuz.