Gündem

10 Ekim Ankara Garı Katliamı davasında sanık sandalyeleri boş kaldı!

IŞİD tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda 103 kişi hayatını kaybetmişti, dava 18 Nisan'a ertelendi

08 Kasım 2018 14:48

10 Ekim Ankara Katliamı'nın firari sanıkları için yapılan yargılama Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. 37 aydır firari olan 16 IŞİD'li sanık ile takip edilmesine rağmen yakalanmamasından sorumlu kamu görevlilerinin olmadığı duruşmada, sanık sandalyeleri boş kaldı. Katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları ve yaralılar adalet talebini yinelerken, avukatları da firari sanıkların yakalanmamasından sorumlu olanlar hakkında suç duyurusundan bulunulmasını istedi.

Müzakerenin ardından ara karar açıklayan mahkeme heyeti, firari sanıklar İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi, Edremit Türe, Savaş Yıldız, Hasan Hüseyin Uğur, Bayram Yıldız, Kenan Kutval, Ahmet Güneş, Cebrail Kaya, Ömer Deniz Dündar, Muhammet Zana Alkan, Walentina Slobodjanjuk, Mustafa Delibaşlar, Nusret Yılmaz, Kasım Dere ve Yakup Selağzı hakkındaki yakalama ve yokluğunda tutuklama kararının devamına, bu kişilerin yakalanması için ne yapıldığının ilgili birimlerden sorulmasına hükmetti. 

Hakkında kırmızı bülten çıkarılan sanıkların akibetinin sorulması için Adalet Bakanlığına müzekkere yazılmasına hükmeden heyet, diğer eksiklerin giderilmesi için davayı 18 Nisan 2019'a bıraktı. 


10 Ekim 2015’te Emek, Barış ve Demokrasi mitingi öncesinde IŞİD’in Ankara Garı önünde gerçekleştirdiği intihar saldırısında 103 kişi hayatını kaybetmişti. Ankara Gar Katliamı davasında 3 Ağustos 2018 tarihinde verilen kararda 19 tutuklu sanık hakkında mahkumiyet kararları verilirken firari 16 sanığın dosyası ayrılmıştı.


 

Mezapotamya Ajanısı'nın haberine göre 10 Ekim Ankara Katliamı davasında verilen kararın ardından, firari IŞİD'li sanılar yönünde yargılamaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. 16 firari sanığın yargılandığı duruşmaya 10 Ekim Katliamı'nda yaşamını yitirenlerin aileleri, sendikalar, meslek örgütleri ve siyasi partiler de katıldı. Sanık sandalyelerinin boş olduğu duruşmada, müşteki avukat ve aileler söz aldı.

Mahkeme heyetinin gelmesiyle birlikte söz alan avukat Murat Gündüz, taleplerde bulunacağını söyleyerek, şöyle devam etti:

“Antep ile ilgili 2012 yılından itibaren takip edilmişlerdir. Birçok soruşturma açılmış. 30 Haziran 2015 tarihinden Antep Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet’e Yunus Durmaz’dan İlhami Balı’ya kadar IŞİD sanığı birçok kişinin gözaltına alınmasını istemiş. Savcılık tarafından TEM’E verilen yazının akıbeti belli değil. Bu yazıya istinaden Antep Emniyet’inin ne yaptığının sorulmasını istiyoruz. Ağustos 2015’e kadar Antep Emniyetlerinin kayıtları var. Polis verilen yazı üzerine bunları takip etmiş, takip ettiyse bir takım şeylerden haberi olmuş olmalı. Antep Emniyeti’nde bu yazının akıbeti sorulmalı. Antep’te olduğu sürece Yunus Durmaz firari bir sanık ve elini kolunu sallayarak, Antep’te gezmiş.”

“Birileri tarafından korunuyorlar mı?”

Alya sitesinde bulunan evlerin IŞİD tarafından kullanıldığını anımsatan Gündüz, “8 Ekim 2015 tarihinde depoya canlı bombalar getiriliyor dosyada mevcut . İki gün boyunca depoda kalıyorlar. 9 Ekim akşamı depodan çıkarılıp, Alya sitesine getiriliyorlar. O gece Alya sitesine yoğun bir giriş, çıkış var. Halil İbrahim Durgun ve Yakup Şahin’in saat 22.00’ye doğru apartmanın tüm elektrik sistemi kapatılıyor ve ışıklar kapanıyor. Durmaz, meydanı gören kamerayı çeviriyor. Bu adam aranan bir şahıs o ana kadar kamerayı hiç kapatma gereği duymuyor ve korkmuyor. İllegal bir iş yapan insanın kamera altında iş yapması insan doğasına aykırı. Adam çarşıdan tüp alıyor, geliyor. Hiçbir zaman kendini saklama gereği duymuyor. Ama canlı bombaları çıkarırken, ışıkları kapatıyor. Aranan bir kişi her yerde kamera olmasına rağmen çok rahat girip, çıkıyor. Bu rahatlık farklı bir yerden kaynaklanıyor, bu açıkça korunduklarını gösteriyor” ifadelerinde bulundu.

“Polisler X’in örgüt evine geldiğini nereden biliyor"

“Alya sitesinde birden fazla kamera var” diyen Gündüz, taleplerini şöyle sıraladı: “Bu kameralar soruşturma aşamasında sorulmamış. Kamera kayıtlarına bakıp da eve gelen X şahsın kim olduğunu polisler nereden biliyor? Fotoğrafı çekilmiş apartmana girerken, örgüt evine giren olarak dosyaya giriyor. Bu kayıtların tümünün celbini talep ediyoruz. Apartmanın bahçesindekilerin örgüt evine geldiği söyleniyor. Bunu nereden biliyor, nereden tanıyorlar? Bu kayıtların tümü Antep Emniyet’inden istenmesi ve bilirkişiye gönderilmesi gerekir. İçişleri Bakanlığı’nın ödül listesi var. İçişleri Bakanlığı’nın listesinde kırmızı, mavi ve yeşil listelerde bu sanıkların isimleri var. Bu bültenin önemi şu, kırmızı listede olan İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi için bir sınıflandırma yapmış. 16 firari sanıktan 12’si bu bültende var. Bakanlıkta bizim dosyamızda olmayan deliller var. İçişleri Bakanlığı’na yazı yazılarak, ödül listesinde yer alan IŞİD sanıkları ile ilgili bütün bilgilerin celp edilmesini istiyoruz. Bakanlıktan aranan IŞİD sanıklarının kimler olduğu ve hakkındaki bilgilerin dosyaya gönderilmesini talep ediyoruz.”

“X, Y, Z’lerin bulunması şart”

Dosyada X, Y, Z’lerin tespit edilmesi gerektiğini vurgulayan Gündüz, “Antep’ten getirdiğimiz dosyalarda 314 nolu dosyada 156 IŞİD’linin fotoğrafları var. Bu mutlaka dosyaya celp edilmeli. IŞİD şüphelilerinin Antep’teki tüm verilerini, Antep’te yapılan gözaltılarda alınan kişilerin fotoğraflı kimlik bilgilerinin yer aldığı albümünün getirilmesini, halen meçhul olan X, Y’lerin tespit edilmesini, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İnterpol’ün yüz tanıma sistemlerinin kullanılmasıyla bunların tespit edilmesini talep ediyoruz” dedi.

Gündüz, özellikle X-17’nin çok önemli olduğunu ve tespit edilmesi gerektiğini ve bunun da kamera kayıtlarından bulunabileceğini ifade etti.

Avukat İlke Işık da kovuşturmasının genişletilmesi yönünde taleplerinde ısrar edeceklerini söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Firari sanıklar bilerek, isteyerek yakalanmadılar. Antep’te yaşıyor ve o örgütlemenin en önemli ayağıdır. Antep 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava da Yunus Durmaz ve Nusret Yılmaz’ın evinin fotoğraflarından ibaret. Dinleniyorlar, takip ediliyorlar ama Durmaz ile ilgili yakalama yok. İstanbul’da Durmaz hakkında açılan soruşturma ve yakalanma kararını istiyoruz. Yakalama kararı olan ve evini bildikleri halde yakalamayanlar suç işlemiştir ve bunların cezalandırılmasını istiyoruz. Yine firari sanık Ahmet Güneş hakkında açılan 2016/236 esaslı dosyada birçok bilgi var. Dernekler üzerinden yürütülen 10 Ekim 2015 günü Genç Ensar Derneği kendini feshediyor. Ahmet Güneş isimli sanığın 10 Ekim 2015 tarihinde hakkında yakalama olup, olmadığının sorulmasını istiyoruz” dedi.

Antep’te görülen 2016/128 esaslı dosyanın çok önemli olduğunu ifade eden Işık, 2015 Temmuz’da Yunus Durmaz, Nusret Yılmaz ve Ahmet Güneş’in bulunamadığı yönünde tutanaklar tutulduğunu aktararak, “Antep Emniyeti ve Antep Savcılığı’nın ne yaptığını ne yapıyordu? Merak ediyoruz. Bu bilgilerin Antep Cumhuriyet Savcılığı ve Emniyetinden istiyoruz. UYAP kayıtlarının yeniden Yunus Durmaz, Halil İbrahim Durgun ve Yunus Emre Alagöz hakkında davalar olup, olmadığının istenmesi gerekiyor. Hatay 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 2017 esaslı dosyanın getirilmesi gerekiyor, çünkü yakalanmayan sanıklar suç işliyor” dedi.

“İsmi açıklanmayan 3 kişi kim?”

Işık, savunmasının devamında ise şu taleplerde bulundu: “Mülkiye Müfettişleri raporundan bahsetmeye devam edeceğiz. Burada emniyet yetkililerin sorumluluğundan bahsediyor. Müfettişler 8 klasörlük bir araştırma yapmışlar. Raporda öğrendiğimiz bir şey var ki bu sanıklarla ilgili önleyici iletişime müdahale olduğunu öğrendik. Yunus Emre Alagöz, Yakup Şahin, Yunus Durmaz, Deniz Büyükçelebi hakkında 2015 Aralık ayında halen devam eden 3 kişi olduğu yer alıyor. Biz hala 3 yıldır bu 3 kişinin kim olduğunu bilmiyoruz. İstihbarat Daire Başkanlığı’nın söylediği bu 3 kişi kimdir, artık bize söylenmesi gerekir. Bunlar kimdir, nasıl bir işlem yapılmış. Alagöz, Şahin, Büyükçelebi, Durmaz hakkında yapılan dinlemeleri Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan istememiz gerekiyor. Gerçek ertelenemez. Bunlar mahkeme ve adaletten saklanmamalıdır. 

Antep’te görülen 2017/27 esas sayılı dosyasında içinde Yunus Durmaz’a ait dijital materyaller var. Durmaz ile ilgili bilirkişi dijital raporlarını gönderdi. Raporda bahsedilen dijitaller bizim dosyamızda yok bu dijitallerin tamamını talep ediyoruz. Orada başka burada başka materyaller var. Bilirkişideki incelemeyi Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı yapıyor. Durmaz bu katliamın planlayıcı ve onun üzerinden çıkan her türlü belge İstihbarat Daire Başkanlığı’ndadır. Onlar olmadan bu dosyada bütünüyle bir yargılama yapıldığı söylenemez. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan tüm belge ve kayıtları istiyoruz.

Firari sanıklar hakkındaki belgeler getirtirilmelidir

Edremit Türe’nin maaş aldığını dosya üzerinden öğrendik. Diğer sanıklarla ilgili bilgi ve belgelere de İstihbarat’tan ulaşacağız. Tüm firari sanıklarla ilgili İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan tüm belgelerin getirilmesine yönelik taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz. Bu araştırma yapılmadığı sürece yargılama da ileriye gidemez. Getirilmemesi yönünde bir karar verirseniz bizde bu yargılamanın görünürde yapılacağını düşüneceğiz”

‘Aileler başvurmuş, emniyet ne yapmış?’

2016/232 esaslı dosyada Ömer Deniz Dündar, Kasım Dere, Muhammed Zana Alkan, Yunus Emre Alagöz ve Yunus Durmaz’ın gözaltına alındığının bilgisine ulaşıldığını belirten Işık, “Bunların ailelerinin başvuruları var. Canlı bomba olması muhtemel insanlar 2014’te gözaltına alınmışlar. Adıyaman TEM, Hatay TEM ve Adıyaman TEM ve Atatürk Havalimanın da gözaltına alınmışlar bunlar neden gözaltına alınmış istenmesini istiyoruz. Ailelerin yaptığı resmi şikâyetler üzerine Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açmış. Bu soruşturmanın akıbetinin yer aldığı bu dosyayı talep ediyoruz. Gürcistan’dan sınırdışı edilen Nusret Yılmaz nasıl yakalanmamıştır? Bunun sorulması gerekiyor bunun cevabı geldiğinde Yılmaz hakkında işlem yapmayanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz. Edremit Türe’nin SGK’dan emekli maaşı aldığı önemli, emekli maaşını nasıl alıyor. Bu bilgiler bu sanığın yakalanması için bilgi verir. SGK’dan hangi bankaya yatırıldığının bilgisinin verilmesini istiyoruz. Savaş Yıldız hakkında Adana ve Mersin’de açılan soruşturmanın hangi aşamada olduğunun ve saldırıya ilişkin bilgilerin dosyaya getirilmesini talep ediyoruz. Yıldız hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasını ve dosyaya getirilmesini istiyoruz” dedi.

Suriye ve Irak’ta yaşayan IŞİD’lilerin iade edilmek istendiğini kaydeden Işık, firari sanıkların Suriye’de olabileceği ihtimali olduğunu ve buna dair Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgilenip, ilgilenmediği sanıklar varsa Dışişleri Bakanlığı’ndan sorulmasını istediklerini belirtti. İlhami Balı’nın eşi Hülya Balı’nın tanık olarak dinlenmesi gerektiğini söyleyen Işık, “Katliamdan sonra eşiyle birlikte kaldığı ifadesinde yer alıyor. Balı’ya sorularımızı yönlendirmek istiyoruz. Önemli firari sanıklardan birinin eşinin tutuklu olması elimizdeki tek şey. Mahkemeye getirilmesini de istiyoruz. Şengül Büyükçelebi’nin de dinlenmesi önemlidir. Suruç’ta tanıklık yapmıştı bu dosyada da maddi gerçeğe ulaşmak için eşlerinden başlayan bir süreçle yol alabiliriz” diye konuştu.

İddia makamı, İzmir Barosu Başkanlığı’nın davaya müdahil olma talebinin kabulünü, firari sanıklar hakkında verilen aramanın beklenilmesi ve yetkili makamlara sorulması, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde IŞİD sanıklarının fotoğraflarının ve kimliklerine dair bulunan tüm belgelerin istenmesini talep etti.

Verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, “İzmir Baro Başkanı’nın davaya katılma talebinin kabulüne, haklarında yakalama ve tutuklama kararı verilen sanıkların infazının beklenmesi ve kolluk birimlerine yazı yazılmasına, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndan akıbetinin sorulması, X, Y, Z’lerin bulunması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına, Antep Emniyet Müdürlüğü’ne IŞİD sanıklarına dair albümler için müzakere yazılmasına, İstanbul Ağır Ceza, Hatay Ağır Ceza Mahkemesi’nden sanıklar hakkında açılan davaya ilişkin dosyaların istenmesine, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak sanık Yunus Durmaz hakkında tüm kayıtların istenmesi, İçişleri Bakanlığı’nı listesinde ödülle aranan IŞİD sanıkları hakkında bilgi istenmesi, Edremit Türe için SGK’ya müzekkere, Şengül Büyükçelebi ve Hülya Balı’nın tanık olarak dinlenmesi için müzekkere, Savaş Yıldız hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına karar olunur” diye kaydetti.

"Antep valisi yargılanmak yerine terfi ettirirldi"

Avukat Sevinç Hocaoğulları, kısıtlılık kararları ile adaleti sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Yalnızca usulen bir takım işlemlerin yerine getirildiğini belirten Hocaoğlulları, “103 insanın öldürüldüğü bir katliamda rekor cezaların değil, adaletin peşindeyiz. 10 Ekim siyasi bir katliam olduğu için hiçbir kamu görevlisi ve sorumlular yargılanmadı. Gaziantep Valiliği'nin, kolluk güçlerinin sorumluluğu açık ve bunun üzerinden 3 yıl sonra Gaziantep Valisi İstanbul'a atanıyor. Yargılanması gerekirken terfi ediyor” dedi. Soruşturma aşamasında x ve y diye belirtilen kişilerin bulunması için mahkemenin bir çabaya girmediğini dile getiren Hocaoğulları, “Bu yargılama bu günümüzü ve yarınımızı ilgilendiriyor” dedi.

"37 aydır biri bile yakalanmadı"

10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği adına konuşan Avukat Mehtap Sakinci Coşgun, “37 aydan sonra firari sanıkların en azından birini bu sanık sandalyelerinde görmek istiyoruz ve bu davaya müdahil olma hakkımızı yinelemek istiyoruz. Bu eğer Türkiye Cumhuriyetinin en büyük katliamı ise neden insanlığa karşı suç tanımlarının içine girmiyor? Duruşma nerede olursa olsun dava nereye götürülürse götürülsün biz takip edeceğiz. 16 firari sanığın bir tanesinin bile burada olmamasını devletin aczi olarak görüyoruz” dedi.

"Çocuklarımızı kaybettik ama kaya olduk bekledik"

EMEP GYK üyesi Korkmaz Tedik'in annesi Zöhre Tedik, “Uyandırmaya kıyamadığımız çocuklarımızı kaybettik. Burada taş olduk, kaya olduk bekledik. Düzgün bir yargılama olsun diye. Hani bu kararı verenler nerede? Ben adalete güvenmek istiyorum. Hiçbir şey Korkmaz’ımızı getirmeyecek ama kanımızın son damlasına kadar burada olacağız” dedi.

"Neden IŞİD'lileri bulup getirmiyorlar"

Katliamdan yaralı kurtulan Mustafa Çeker, polislerin miting alanında gerekli güvenlik önlemlerinin neden alınmadığını sordu. Çeker, “Mahkemenin bunları sorması gerekmez mi? Burada bir siyasi sorumluluk var. Yargılanmazsa kimsenin vicdani rahat etmeyecek. Devlet başka katilleri Suriye’den bulup getiriyor da IŞİD'lileri neden bulup getirmiyor? Ben bir canlı bombanın anne babasının 'çocuğumuzu yakalayın' çağrılarını biliyorum” dedi.

"Bundan sonrakileri engelleyin"

10 Ekim günü bir bacağını kaybeden Gökhan Yaralı, hayatını kaybedenlerin artık geri dönemeyeceğini belirterek, “Bundan sonrakilerin önüne geçin. İhbarları bildirmeyen ve yüzlerce insanın ölümüne sebep olanlar suçsuz mu yani? Beni hastaneye avukatlar götürdü ve bir iki dakikayla kurtuldum. O alana ambulanslar erken gelseydi birçok kişi kurtulacaktı. İhmali olan herkes burada yargılansa, böyle katliamları gerçekleştirmeye kimsenin cesareti olmayacak” dedi.

"Hâkim ve savcılar da karartmaya çalışıyor"

Avukat Tonguç Cankurt kamu görevlilerinin yargılanması konusunda firari sanıkların katliamdaki rolünün hassasiyetle incelenmesi gerektiğine dikkat çekti. Bu yargılamanın sanıkların ve diğer kişilerin hukuki sorumluluklarını değiştirebileceğini belirten Cankurt, firari sanıkların ilişkilendikleri kişilerin ve bu sandalyelerin boş kalmasının değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. İlhami Balı ve diğer sanıkların teknik takip olmasına rağmen yakalanmadıklarını vurgulayan Balı, iddianamenin hazırlanırken de devletin sorumluluğunun karanlıkta bırakıldığını dile getirdi. Ortaya çıkan delillerin de iddianameye kazandırılmasını isteyen Cankurt, "Hakimler ve savcılar da bu şekilde olayı karartmaya çalışıyor” dedi.

"Firari IŞİD'lilerin sorumluluğu silikleştiriliyor"

Avukat Eylem Sarıoğlu ise mahkemede sanıklar olmadığı sürece nedenler üzerinde duracaklarını ifade ederek “Toplanan delillerle sıradan IŞID'li olarak tanımlanan insanların neler yaptıklarını ve kilit noktalarda olup adım adım izlendiklerini gördük. Tablo bu kadar açık ve vahim olmasına rağmen yargılanamayan firari sanıkların iddianame ve fezlekede sorumluluklarının ne kadar silik olduğunu gördük. Firari sanıklardan Ahmet Güneş ve Nusret Yılmaz bizim dosyamızda sıradan bir IŞİD üyesi olarak geçiyor. Bunlar takip edilirken nasıl kaçtı ya da başka bir katliamın örgütleyicisi oldular?” dedi.

"Yakalamayanlara suç duyurusu açılsın"

Toplanan delillere rağmen hiçbir işlem yapılmadan rafa kaldırılan dosyalarda Yunus Durmaz, Nusret Yılmaz ve Ahmet Güneşin mahkeme salonunda olmamasının sebebini soran Sarıoğlu, bu nedenle soruşturmayı yürüten savcılar, emniyet görevlileri hakkında mahkeme tarafından suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

Katliamda bacağını kaybeden Gökhan Yaralı:

“Bundan sonra önemli olan katliamların nasıl önleneceği. Sınırda yaşanan giriş çıkışların nasıl olduğu sanıklar tarafından duruşma sırasında söylendi. Anladığım kadarıyla sınırda çalışan kamu görevlileri masum ki onlar hakkında işlem yapılmadı. Önünüzde bunlar konuşuldu. Polis amirlerinin bu miting olmalı iddialarını sizle birlikte burada mahkeme salonlarında dinledik. Katliamdan sonra İçişleri Bakanı ‘Kesinlikle gaz bombası kullanılmadı’ dedi. Ama alanlarda bulunanlar var, görüntüler ortada. Ambulansların alana girmediği görüntülerle sabit. Bunları yapanlar suçlu değil mi? Ambulansları alana sokmayanlar suçlu değil mi? Beni hastaneye avukat Alişan götürdü ve birkaç dakika ile kurtuldum. Patlamanın olduğu gün öncesi akşamında neden yol kontrolleri yoktu. Emniyet görevlileri, sınır görevlileri bugün yargılansa belki bu katliamlar bir daha bu kadar kolay yaşanmaz. Ama kamu görevlilerinin hiçbiri burada yok. Benim kopan bacağım geri gelecek mi? Hayır, biz bir daha bu katliamlar olmasın ve acılar yaşanmasın diye buradayız.”

Müşteki Evrim Pınar Mak:

“Bir ülkede adalet neden olur, neden olması gerekir? Bize okul yılları boyunca neden ezberletildi? Adaleti kim sağlar siz sağlayamadığınıza göre bize bir yer söyleyin biz oraya gidelim Sayın Başkan? Susuyorsak korktuğumuz için değil hala adalet umuduna olan inancımızdan kaynaklı susuyoruz. Sizin çocuklarınız için buradayız. İlkel toplumlardaki gibi gidip suçluları biz mi vuralım bunu mu istiyorsunuz başkan? Kamu görevlilerinin hiçbir suçu olmadığına dair mahkemeden kanıt istedi. Görevinizi yapamıyorsanız bırakın. Siz buraya maaş için geldiniz ben ise adalet için geldim.”

Katliamda yaşamını kaybeden avukat Uygar Coşgun’un annesi Nuray Coşgun:

“İki yıldır buraya geliyoruz. Ama biz yaşamıyoruz hâkim bey. Benim oğlum alandan bir resim yollamıştı o coşku o neşe o kadar büyüktü ki çocuklarımızın geleceği için umut olma yolunda ilerlediğini düşünüyorduk ama 10 Ekim tarihinde bu inancımız bitti. Ben oğluma savcı, hakim olması için sınavlara girmesini daha önceden istiyordum ama bugün anladım ki benim oğlum gerçekten vicdanlı olduğu için sizin koltuklarınızda oturmak istemedi. Gerçekten artık gerçekler yargılansın, bizler insanız oğlumdan yadigâr torunumun gözlerine bakamıyorum. Bunu yaşatanlara nasıl ceza verilmez. Onlar dışarıda gezerken bizlerin vicdanı nasıl rahat olacak.”

Müşteki Kemal Kılek:

“Devlet ne için vardır? Yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlar. Bizim çocuklarımız barış için buraya geldiler. Adalet var, devlet var diye geldik ama gördük ki yanılmışız. Türkiye’ye 3 kere iade edilen sanık hala burada firari olarak görünüyor. Siz adaleti sağlamak istiyorsanız sorumlu kamu görevlilerini ortaya çıkarmalısınız. Siz bugün adaleti tecelli ettirmezseniz yarın daha büyük katliamlar gerçekleşecek.”

Mahkeme heyeti bir sonraki duruşmayı 18 Nisan 2019 tarihine erteledi.

Duruşma öncesi Ankara Adliyesi önünde bir araya gelen sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve 10 Ekim Ankara Katliamı'nda hayatını kaybedenlerin yakınları kısa bir açıklama yaptı. Açıklamayı kurumlar adına 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği 10 Ekim-Der Başkanı avukat Mehtap Sakinci Coşgun yaptı. 

Adalet sağlamak için daha yolun başında olduklarını kaydeden Coşgun, şunları kaydetti:

“Geçtiğimiz aylarda tutuklu sanıkların yargılanması sonuçlandı ve adalet beklentileri karşılanmadı. Bugün başlayarak ve toplamda bir gün sürecek yargılama için salonları doldurmamız gerekiyor. Bugün, 10 Ekim 2015'te garda hayatını kaybedenlerin aileleri olarak buradayız. Bu katliam davasında firar olan 16 sanık hakkında açılan dava için bugün buradayız. Çok fazla söze gerek yok yaklaşık 2 yılı geçen bir yargılama sürecine şahit olduk. Bu yüzden bu yargılanmanın düzgün yapılması için bundan sonra da, sonraki süreçlerde de Ankara Adalet Sarayı önünde olmaya ve 10 Ekim katliam davasının sürecini izlemeye devam edeceğiz."