01 Mayıs 2024

Siz yokken de 1 Mayıs vardı!

1 Mayıs sonsuz rakamların ilk sayısıdır; sonsuz imkanların, sonsuz hayallerin, sonsuz umutların, sonsuz dayanışmaların, sonsuz mücadelelerin, sonsuz devrimlerin! 1 Mayıs, yılbaşı değilse bile, Umutbaşı'dır

1 Mayıs 1977 Taksim

1 Mayıs, sizin takviminizdekinden değil, başka bir takvimde 1 Mayıs'tır.

Sizleri o makamlara taşıyabilen evrensel demokrasi tarihinde, hak ve özgürlük tarihinde, devrimlerde, barikatlarda, faşizmlere karşı, otoritelere, sermayeye, baskıcı güçlere karşı can verenlerin ruhudur.

O yüzden, bazen bando geçer en öne! Bir Enternasyonal tutturur.

Devletsen, demokrasiysen, hukuk filan varsa; kral değil, padişah değil, diktatör değilsen…

Açarsın meydanı, çekilirsin kenara.

Ceketini ister ilikle, ister sadece başını öne eğ, ister ıslık çal, ister bahar bayramı yap.

Enternasyonal'i çalamasan, çalmasan bile, parazit yapmazsın.

Bir yerinden, kırk yıl önceki Kanlı Pazar'da, o Taksim'de gençlere CIA-kontrgerilla sopalarını sözde dindarlıkla bilemiş o hortlaklar çıkmaz yeniden.

Bir yerin, Taksim'i bir katliamın kabristanı yapmış o sinsi, şiddet dolu kontra-devlet geleneğini yeniden kusmaz işte.

Bir çocuğu gaza boğmazsın.

Bir gazetecinin kolunu kırmazsın.

Bir gazetecinin gözüne plastik mermi sıkmazsın.

Bir muhalif milletvekiline gazı basıp zaten yaralı bedenini bir de yerlere atmazsın.

Bir kafaya gaz kapsülünü, sırf bağırdı diye bir yüze plastik mermiyi nişanlamazsın.

Meydanlar senin, sokaklar senin, caddeler senin, haneler senin, herkes senin malınmış gibi yapmazsın.

Şiddeti adeta kışkırtmak için, eli gazlı, ağzı biberli, parmağı mermiden, dili nefretten müteşekkil şiddet provokatörü gibi konuşlanmazsın.

Bir günah devletini tahkim etmek için, nefret devletine yeni katlar çıkmazsın.

Kendi çocuklarınızı korumak için başka çocukları bu kadar kolay sıfırlamazsın.

Hakikaten başka türlü olmanız, başka türlü davranmanız mümkün değil mi!

Neden her şeyi turizmle, ekonomiyle, hasılatla izah ediyor bilinçaltınız?

Geçim sıkıntısı yüzünden, baskı yüzünden cinnet geçiren, bazı günde üç meslektaşı birden intihar eden polis…

Cinnetinin sebebi şu vurdukların, kırdıkların mıdır?

Sen de bir korteje katılmış sendikalı polisler gibi emekçi misin…

Yoksa sermayenin ta kendisi, efendilerin kölesi mi?

1 Mayıs sonsuz rakamların ilk sayısıdır; sonsuz imkanların, sonsuz hayallerin, sonsuz umutların, sonsuz dayanışmaların, sonsuz mücadelelerin, sonsuz devrimlerin!

1 Mayıs, yılbaşı değilse bile, Umutbaşı'dır.

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hakikat, yüksek sesle dile getirilmeyi hak eder!

Devletler de devletimiz de ikiyüzlüdür. Mazlumlara dair kalpleri sadece sınırlı vakalarda atar. Kendi ülkesinde canı alınmış çocuklara meydandan, Meclis'ten atar tutar; sonra ah Filistin, ah Refah, ah Gazze! Ve sözde bazı mallara ambargo koyarken, laf olsun diye; el altından gemicikleri mal götürür, cukka getirir

Türkiye İran olmaz!

Türkiye'nin bir İran olmayacağını söyleyebilirim. Fakat Türkiye ne oldu, ne olacak?

İnsanları ısırdılar; sıra hayvanlarda!

İşte adam köpeği ısırıyor!